ben cidden anlayamıyorum, bu tür olaylara nasıl göz yumulduğunu. aynı durumun israil'de olduğunu düşünün. abd araya girip zar zor durdururdu adamların şam'a girmesini.
Bağbaşında bulunan Teleferiği ile güzel doğa manzarası izlenebilen Şehir. Teleferikten çok korkmama rağmen zorla bindirilmiş, sonrasında memnun kalmıştım. Tepede bulunan park/yeşillik alan güzeldi. sakince gezmelik, koşuşturma olmadan tadını çıkarmalıktı. Dönüş yolunda manzara elbette enfesti. Neden bilmiyorum ama Pamukkale'nin beyazını görünce mutlu olmuştum.
pamukkale ile yeterince ünlü bir şehirdir zaten. ancak bana kalırsa, en az pamukkale kadar laodikya antik kenti de ilgi görmelidir. dünyanın en eski kiliselerinden birinin burada bulunmasından mütevellit hristiyanlar için önem arz eden bir bölgedir.
bunun yanında hierapolis antik tiyatrosu, yunan tipi tiyatrolar arasında büyüklük ve korunmuşluk açısından dünyada ilk 3'ü net bir şekilde zorlar. bazen hymn to dionysos dinlerken, özellikle de bağ bozumuysa, buraya koşup ayin falan yapasım geliyor. ne zaman aşacağım bu işleri bilmiyorum. yine de, gece gizli gizli girme ve tiyatronun taşlarına uzanarak foça karasından yapılmış güzel bir ev şarabı içme hayalimin daim kalacağından eminim.
üniversite yıllarım, bi arkadaş grubumuz var. içerinden birisi denizlili bir tanesi de fanatik fenerbahçeli. bi gün bir yerde oturuyoruz fenerbahçeli olan dedi ki yaa dedi haftaya denizli-fener maçı var, izlemeye denizliye mi gitsek. denizlili olan hemen atladı yaa olur aslında hem gider gezeriz ben size falan yeri gösteririm filan yeri gezdiririm falan. iyi dedik gidelim. maç cumartesi günü, sabah erkenden toplaştık, fenerbahçeli olanın arabası var, bindik arabaya 5 kişi antalyadan denizliye gidiyoruz. yolda duruyoruz yiyoruz içiyoruz eğleniyoruz falan. neyse denizli'ye geldik.
önce arkadaşın evine gittik. annesi sağ olsun bi kahvaltı hazırlamış, onu yedik derken babası sordu biletleri aldınız mı yok dedik gidip stadyumdan alacağız. o zamanlar stadyumdan bilet atışı yapılıyor maç günü. fenerbahçe'li olan dedi ki fener tarafına gireceğiz değil mi. hepimiz kaldık, ulan denizlideyiz, niye fener tarafına girelim ki falan diye. arkadaşın babası çocuklar girmeyin fener tarafına gidin falanca türbinden alın biletinizi izleyin gelin dedi. bizimki tutturdu hayır fener tarafı, iyi dedik fener tarafına girelim. olayların bundan sonrasında fenerbahçeyi hedef alan birşey yok, ben fenerbahçe versiyonuna denk geldim eminim beşiktaş, galatasaray taraftarı da en az bu kadar azgındır.
neyse gittik uzun bi kuyrukta bekledik, bir miktar fazla para vererek, deplasman taraftarı için ayrılmış kale arkasından biletimizi aldık. sonra stada girebilmek için kuyruğa girdik. ama ne kuyruk. sanırım 1-1,5 saat falan beklemişizdir. tam sıranın ucu göründü ki o ara bulunduğumuz ortama 7-8 otobüsten oluşan bi konvoy geldi. dediler ki istanbuldan taraftarlar geldi. iyi dedik ne güzel şimdi esas taraftar (!) geliyor ortam şenlenir. otobüsler durup da insanların inmeye başlamasıyla sıranın karışması aynı anda oldu. ulan ne oluyor demeye kalmadı bi toz, bi duman bi baktık biz yine sıranın en sonuna kaldık. hay dedik böyle işe. gelen esas taraftarlar, istanbuldan denizliye kadar yol gelmenin kendilerinde sıranın önüne geçme hakkı yarattığını düşünmüş olacaklar ki bi anda en öne geçtiler, biz yine mal gibi beklemeye başladık.
bi grup var yaklaşık 30-40 kişi bunlar hiç sıraya girmediler, allah allah diyoruz bunlar niye girmedi ki acep. sonra çıktı meydana, sıranın önüne geçip içeri giren istanbul taraftarı içeriden tribünün en üstüne çıkıp oradan aşağıya uzunca halatlar sarkıttılar ve orada bekleyen 30-40 kişilik grubu teker teker yukarı çektiler. inanılır gibi değil, sanırım 60-70 m yüksekliğinde bir duvar ve duvarın yüzünde bellerinden halatlarla bağlı insanlar yukarıya çekiliyor. nasılsa polis molis de yok, bildiğin indiana jones gibi girdiler stada. hayır halat kopsa veya attığı düğüm açıla falan ölecek adam umru değil. gözlerimize inanamaz halde girdik içeri.
tabi taraftar organize gelmiş, bayraklar, atkılar her yer sarı lacivert, marşlar tezahüratlar falan iyi gidiyordu ki, tam maç başlamadan önce böyle kısa boylu, koyu renkli kapkara birisi, simsiyah bi takım elbiseyle yüksekçe bi yere çıktı, ama zaten o kişi gelirken bi hareketlenme oldu anladık bu mühim biri diye. o ara arap, arap, arap diye tezahüratlar başladı. meğerse çıkan tribün lideri arapmış. arap abimz çıktı yüksekçe bi yere, yemin ediyorum bir el hareketiyle tüm tribünü bir anda susturdu, ne karizma allahım. sonra ağzında şu kelimeler döküldü. "fenerbahçe benim anamdan, babamdan, bacımdan önce gelir". vuuuu görmeniz lazım kıyamet koptu, alkış, ıslık, bağırış çağırış millet delirdi.
neyse maç başladı, sıkıntı yok, izliyoruz, o zaman Coulibaly var denizlide. golleri kim attı hatırlamıyorum ama maçı 2-0 denizli yendi. tabi tribün sinirli, gergin, bi olay çıkacak ama bi türlü çıkamıyor. soyunma odaları da bizim tribünün altında, maç sonu körüğü açtılar futbolcular tünelden içeri giriyorlar, tabi fener taraftarı ıslıklıyor falan derken herkes girdi bi coulibaly kaldı. o da sınırım gol atmış ki denizli taraftarı bi oraya çağırıyor üçlü çektiriyor bi öbür tarafa çağırıyor üçlü çektiriyor. derken adam soyunma odasına yöneldi, tam tünelden içeri girecekken, fener tribününe bakıp eliyle "nasıl koyduk" hareketi yaptı.
keşke yapmasaydı, yani bence kendi de sonra pişman olmuştur onu yaptığına, bi anda ortalık karıştı, iki kişi tribünden koptu tünelin üstüne atladı, bellerinden çıkarttıkları bıçakla tünelin brandasını yırtıp içeri atladılar, o körük bi oraya savruldu, bi buraya savruldu. muhtemelen içeride polis de müdahale etti ve arbede yaşandı. biz sadece o körüğün bi sağa yattığını bi sola yattığını görüyoruz yukarıdan. sonrası ise anlatılmaz yaşanır. sanırım denizli polis teşkilatı tam kadro oradaydı, bıçaklar, kasaturalar, döner bıçakları, sopalar bildiğin savaş çıktı. bir grup polis olaylara müdahale ederken bir grup arka tarafta bekliyordu sonra anladık neyi beklediklerini. tuvaletlerdeki lavaboları mı atmadılar polise, köftecinin yanan mangalını mı atmadılar, adam gördüm hırsından ayakkabısını çıkarttı attı yaw. neyse ki sanırım 30-35 dakika falan sürdü bu olay, sonrasında o arkada bekleyen polis grubu tribünün sol tarafından tribüne çıktı ve yukarıdan aşağıya doğru dizildiler. sonrası tam olarak şöyleydi, senkronize bir şekilde ilerleyerek geçtikleri yeri süpürüyorlardı, arkada hiç taraftar bırakmıyorlardı, ya ileriye sürüyorlar ya da tuttuklarını aşağı atıyorlardı. ileri giden aynı gruba tekrar maruz kalıyor, aşağıya düşen ise derdest edilip polis otosuna bindiriliyordu. biz de tribünün ortalarındayız, sadece izliyoruz ne yapacağımızı bilemedik, çünkü o polisler ilerliyor bizim buraya da gelecek, ondan önce polislerden kaçan grup gelip ezecek, ezilmezsek polis dövecek, ne yapalım ne yapalım derken biri dedi ki gelim biz kendimiz atlayalım aşağıya, aşağıda polise diyelim ki abi biz öğrenciyiz, bizim bunlarla işimiz yok, biz antalyadan geldik, müsadeniz olursa biz gidelim daha yolumuz uzun. o an nasılsa çok mantıklı geldi bu fikir ve 5 imiz de atladık sahaya. hemen polisler tuttu ensemizden, daha biz o mantıklı gelen cümlenin ilk kelimesini söylüyorduk ki hemen derdest ettiler araca götürüyorlardı ki birisi dedi ki araçta yer kalmadı, ne yapalım ne yapalım, dediler ki orta sahanın ortasında toplayın bunları sonra bakarız. bizi ve daha nicelerini orta sahada topladılar ama biz böyle ağladık ağlıcaz. polise ne dil dökmeler, ne yalvarmalar, yer mi ulan türk polisi. o ara allah yüzümüze baktı, bu denizlili olan arkadaş apartman komşularını gördü orada, meğerse adam polismiş ve maçta görevliymiş. hemen kalktı yanına gitti, kısa bi konuştular tabi biz uzaktan bakıyoruz, ulan diyoruz ya sadece kendisini kurtarırsa bizi buralarda bırakırsa falan diye, neyse ki sonra o polis başka bir polise bizi işaret etti, biz hemen tavşan gibi fırladık yerimizden en sevimli halimizle polislerin oraya gittik.
neyse ki adam bizi çıkarttı oradan. sanırım staddan çıktığımızda saat 11 falandı. önce bi arkadaşın eve gittik, anasından yemek, babasından azar yedik sonra yola düştük ve antalyaya geri geldik. denizli diyince hep bu olay gelir aklıma.
kızı, tozu, horozu ile ünlü şehirdir. hatta belediyenin bu üçleme bozulmasın diye sürekli yol ve altyapı çalışmaları yaparak tozu dumana katmaya devam ettiği rivayet edilir.
türkiye'nin büyük ihracat kalemlerinden havlu ve bornoz üretiminin başkenti.
pamukkale ve hierapolisantik kenti ve laodikia'nın bulunduğu şehir. aslında bize iyi katkı yapıyor bu il.
@unidentified susera teşekkürler