In bruges ve tiyatro yazarlığı ile beğendiğim mcdonagh'ın 5 yıl aradan sonra beklenti içinde izledigim filmi beni hayalkırıklığına uğratmadı üstüne mutlu etti.
En iyi kadın oyuncu ödülü adayı frances mcdormand ve en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülü adayı sam rockwell umarım ödülü kazanırlar.
Not: En iyi film oscar'ı adayım da bu film. Izlemediğim 4 film kaldı bitirince editlerim.
kariyerindeki 3. uzun metraj filmini çekmiş ingiliz yönetmen martin mcdonagh'ın 90. akademi ödülleri'nde tam 7 dalda adaylık aldığı yeni filmi.
filmi izledikten sonra "7 adaylık çok abartı olmuş. senaryo güzel, oyunculuklar yer yer müthiş ama bu kadar da abartılmamalıydı" dedim. sanırım filmin bu kadar abartılma nedenlerinin başında, geçen yıl 6 dalda aday olup 2 oscar heykelciği kazanmış manchester by the sea'nin etkisi büyük. o filmi de festival filmi ölçeğinde görüyordum, bunu da öyle görüyorum. akademi önceki yıllarda sıklıkla yaptığı "filmleri değersizleştirme" yaftasını "filmleri olduğundan daha da büyük gösterme"ye dönüştürmüş halde. iki yolun da canı cehenneme. frances mcdormand oscar'ı alsın da, gerisi umrumda değil.
filmi kısacık özetleyen gavur bir eleştiride şunu benzer bir şey okumuştum: "küçük yerlerin küçük insanları büyük değişimlere karşı, büyük şehirdeki insanlara göre daha fazla tepki gösterir ama daha hızlı adapte olurlar". filmin tek cümlelik özeti bu olabilir. mildred hayes'in kızıyla olan hiç kopmayacak bağı, memur dixon'ın kendisinden hiç beklenmeyecek karakter değişiklikleri, red welby'nin köylü saflığı, şerif william willoughby'nin elinden hiçbir şey gelmeyen yetkili pozları ve küçük yerlerdeki yabancıların (yerli turistler ya da sadece yoldan geçip gidenler) yerliler tarafından nasıl görüldüğü ayrıntılarını çok sevdim. McDormand'ın fargo ile bundan tam 21 yıl önce kazandığı "en iyi kadın oyuncu" ödülünü tekrar kazanması gerek. acıyı, muhafazakarlıkla bağnazlık arasında gidip giden düşünce yapısını ve saplantının yer yer temelsizleşmesinin umursanmamasını nefis göstermiş. woody harrelson'ın fonda yankılanan sesinin de hastası oldum. sadece şerif'in eşi anne rolündeki abbie cornish ile aralarında korkunç bir uyumsuzluk vardı. ayrıca aralarındaki yaş farkı da rahatsız ediciydi (21 yaş). caleb landry jones'un saflığı, lucas hedges'in kendini dışarıya kapatan oğul rolündeki gerçekçiliği ve tabii ki sam rockwell'in filmin yarısından sonra izleyicileri tamamen şaşırtması aklımda kalanların bazıları. rockwell'in filmin temposu yüksekkenki oyunculuğunu beğenmeyip tempo düştükten sonraki dixon canlandırmasına çok şaşırdım.
kısaca; true detective'in ilk sezonunu sevdiyseniz, bu filmi de seveceksiniz. 7 oscar adaylığı çok fazla duruyor. mcdormand ya da sally hawkins "en iyi kadın oyuncu" ödülünü alır gibi hissediyorum. filmin "en iyi yarıdımcı erkek oyuncu" dalında hem harrelson hem de rockwell ile aday olması, bence zaten bir heykelciği garantilediği anlamına geliyor. 2 oscar alıp köşesine çekileceğini düşünüyorum. tam 2 hafta sonra göreceğiz.
edit: filmin adı "three billboards outside ebbing, missouri". imdb'yi geçtim, filmin afişinde bile virgül var. yokmuş gibi şikayet etmeyin başlığı lütfen.