ıstanbulun en güzel ilçelerinden. tanımadığım insanlarla en çok burada sohbet etmeyi seviyorum. yaşlı biri olursa "dayı, nasıl olacak bu işler? iyi olur mu?" diyorum ondan sonra başlıyor zaten sohbet. yaşıtım olursa kardo vs. diyorum kız falansa merhaba falan. özet olarak, kadıköy adamdır.
istanbul'un avrupa yakası fallik yapılarla işgal edileli çok oluyor. anadolu yakası uzun bir süre kendini korumuştu bu dikey yapılaşmadan. ama bir süredir denizden bakıldığında dev beton direkler görünüyor kadıköy'de. en uzaklardan görünenler taşyapı'nın göztepedeki meteoroloji arazisine diktiği four winds rezidans mıdır konak mıdır neyse işte dört apartman. çevredeki az katlı yapılaşmanın içinde korkunç bir manzara sergiliyor. bir de e-5 kıyısında akasya avm ve rezidansı var. bunlar şah. sırada karacaahmet mezarlığının yanında başlamakta olan otel inşaatı ve dahi kentsel dönüşüm bahanesiyle bölgedeki gecekonduları üçotuz kuruşa kapatarak elde ettikleri fikirtepe arazisi var. onlar da tamamlanınca şahbaz olacak. altyapı yok, bu dikey yapılaşmada toplaşacak nüfusu taşıyacak yol da yok. kadıköy de bitiyor.
içinde doğduğum, büyüdüğüm, kocadığım köy. memleketim. ama kadıköy'de uzun süredir büyüyen bir sorun var. her yeri işgal eden yeme içme mekanları. ilk birahaneler açılmaya başladığında ooo ne güzel demiştik. çarşıya renk gelmişti. aradan geçen 10-15 yıllık süreçte kültürel mirasın korunması gereken canlı bir parçası olarak gördüğüm kadıköy çarşısı kaybolup gitti. yeme içme mekanlarına yönelik talep, mülk sahiplerinin ağzını sulandırdı. nesillerdir çarşıda bulunan ve görece az kira ödeyen esnafı tahliye edip ballı kiralarla yeni müşterilere verdiler. çarşının içindeki manavlar, şarküteriler, şekerciler, sahaflar, tamirciler, baharatçılar, sakatatçılar, züccaciyeler, dizi dizi balıkçılar hiçbiri kalmadı. numunelik üç beş dükkan var onlar da gün sayıyor. yemek, içmek, gülmek, söylemek bunlar hayatın tadı tuzu, ama bu konuda hizmet veren mekanların hepsinin aynı noktaya toplanması ve diğer esnafı yok etmesi beni üzüyor. her gidişimde bir yokluk, bir eksiklik. üstelik bu tip mekanların sayısını dikkate aldığımızda arz, talebin üstüne çıkmak üzere. neredeyse yoldan geçen insanın kolundan çekerek oturtup yedirip içirmeye çabalıyorlar. can sıkıcı olan, kadıköy'de yeme içme trendi sona erdiğinde ki bir gün olacak, eski esnaf geri gelmeyecek. o çarşı ölü bir yer halini alacak.
Bomonti filtresiz, liseli badboy/badgirl'lerimizle *swh ünlü pek güzel semtimiz. Cumartesi gerçekten kutsal olur ve her yer kalabalık olup mekânlarda yer bulmak oldukça sıkıntılıdır. Oldukça gelişmiş olan kafe kültürü ve birçok sosyal aktivitenin olduğu bir yerdir aynı zamanda. Rexx sinemaları'nda "başka sinemanın " filmleri gösterime çıkar. Gezer gezer sürekli kaybolur ve keşfedersiniz.
Orada doğmasam da, kendimi her zaman kadıköylü gördüm.
Dershane, fenerbahçe tribünü, rock-metal müzik vs derken hayatım kadıköy’de geçti. Hala daha geçiyor. Son dönemlerde insan profili biraz değişti ve aşırı kalabalıklaştı ama yine de kadıköy bambaşka.
fiziki olarak yan yana olan kadıköyle üsküdar iki alakasız insan gibidir üsküdar samimi laz bakkal amcadır, kadıköy ise sevimsiz üniversite öğrencisi oğlan veya kız.
bazı eski caddeleri dışında, insanı ve ortamı nedense bana üsküdar'ın, kuzguncuğun (maalesef gavatization sürecine girdi ama hala istanbul'un en iyisi), çengelköyün verdiği samimiyeti veremiyor.
kadıköy'e indim bugün akşamüstü. ufak tefek bir iki alışveriş vardı. bir arkadaşımla da haberleştik, çay may içicez moda'da. gündüz sıcağı geçsin de evden çıkayım diye uyuntulanırken saat olmuş yedi. neyse gün uzun. çıktım. atladım dolmuşa. söğütlüçeşme civarında trafik durdu. santim santim ilerliyoruz. ineyim bari yürüyeyim dedim indim. altıyola yaklaşırken anlaşıldı mesele. boğaya çıkan yolun kenarında üç adet toma dizilmiş. yetmemiş yanına bir sıra da polis otobüsü park etmiş. bir kaç da van tipi araç var. içleri kat kat kafes. sonra k9ları görünce anladım vanların ne olduğunu. neyse, boğa'nın orada bir elli kadar polis vardı kalkanlı falan. tabii orada polis yığılınca buluşma noktası iptal. az yukarı yürümüş arkadaşım, buluştuk. olay var galiba dedi. bişey olmaz dedik yavaş yavaş bahariye caddesine doğru yürümeye başladık. altıyol'dan harekete geçen polis grubu, önde köpekler, arkada ikili sıra otuz kadar polis bize yetişip geçtiler. ilerledikçe ara sokaklara giren çıkan polis gruplarıyla karşılaştık. halk eğitim merkezinin önünde de iki toma ve bir grup polis beklemedeydi. biz gelmeden önce gaz da atmışlar. ben hissetmedim ama millet aksırıp tıksırıyor, ellerde mendiller ama kimsenin de umurunda değil. gaz kadıköy'de günlük yaşamın bir parçası haline gelmiş. oradan devamla moda ilkokulunun önüne kadar geldik. iki toma ve bir otobüs polis de orada. oradan sonrası başka bir dünya. moda burnunda çay bahçeleri dolu, dondurmacı ali'nin önüne her zamanki kuyruk, az ötede potlaç kadın pazarı cıvıl cıvıl. üç beş yüz metre ötede ortalık yıkılıyor halbuki. eve döndükten sonra ekşi'de gördüm. pkk eylem yapmış meğerse. biz onlara rastlamadık. yalnızca polis gördük. her yerde. biraz da gaz soluduk o kadar. o kadar polisi bir arada görmek, öte yandan insanların hiç irkilmeden hayatlarına devam ediyor olması garip geldi. distopik bir filmin içinden geçip dönmüş gibiyim eve.
yaklaşık 3 hafta önce vatandaşı olduğum bir istanbul ilçesi. insanın hayatı komple değişiyor. öncelikle işe gidiş gelişlerim hızlandı, sosyal hayatım biraz arttı (yoğurtçu ve fenerbahçe sahiline martı ile gidip içmek).
maltepe acıbadem arasında baktığım elle tutulur evlerin fiyatı en fazla 300 - 400 tl düşüktü. yol masrafını çıkarınca pek bir fark kalmıyor zaten.
istanbulun anadolu yakasındaki ilçesi. genellikle bir kadıköy ve moda insanı kavramı vardır zaten sokaklarında yürürken bunun farkına varırsınız. eğlence mekanlarını barındırması ve modaya bağlanan sokakları ile güzel, tatlı bir ilçe. ara sokaklarında grafiti görebileceğiniz, bahariyeden modaya ilerlerken genellikle butik dükkan ve kafeleri barındıran yer.
Pandemi sebebi ile aylardır gidemediğim semtim. Sanırım yarın akşam gideceğim yeter bu hasret. Butik bir pub da bira yudumlamanın, harikulade meyhanelerinde hiç tanımadığın insanlar ile rakı kadehini tokuşturmanın en güzel şarap evlerinde şarabın peynirin ve müziğin tadına sonuna kadar bakmanın tek ve yegane adresi.
bugünlerde oldukça talihsiz ve üzücü bir olaya sahne olmuş ilçedir. 30 yıldır kadıköy sokaklarında yaşayan bir vatandaşımız donarak hayatını kaybetmiştir. kendisini tanıyanlar yanından kağıt ve kalemi asla ayırmadığını, çok zeki ve kendi halinde bir insan olduğunu söylemişler. 2021 yılında insanlar açlıktan ve soğuktan ölmemeli. gerçekten içime bir sancı saplandı.
yılların verdiği yorgunluğu vefat eden abimizin yüzünden okumak isteyen arkadaşlar linke tıklayabilirler.