iklim krizi ve artan nüfus sebebiyle gıda üretiminin sürdürülebilir olmaktan çıkması, önümüzdeki yıllarda dev gıda krizlerini kaçınılmaz kılıyor. bunun çözümü olarak da çoğumuzun tüylerini diken diken eden bir fikir üzerinde yoğunlaşılıyor: böcekler.
üretiminin çevreye daha az zarar vermesi, kolay ve ekonomik olması ayrıca böceklerin teoride besin değerinin yüksek olması sebebiyle tüketiminin yaygınlaşması öngörülüyor.
böcek tüketimi insanlığa o kadar uzak bir olgu değil, halihazırda dünya nüfusunun üçte biri zaten her gün böcek tüketiyor.
ben şahsen bütün halde yiyemem. ancak seneler önce çekirge tozundan yapılan bir ürün deneme fırsatım olmuştu, epey de beğenmiştim. büyük ihtimalle de batı mutfaklarına bütün halde değil, böceklerden elde edilen protein ekstraktının diğer gıdalara eklenmesi ile girecek.
dünya her geçen gün ilginç bir yer haline geliyor.
Açlık kapsamında değerlendirilir mi bilmiyorum ancak türkiye obezite, kansızlık, beslenmeye bağlı diyabet ve emzirme gibi beslenme konularında kötüye gidiyor.
çocuk obezitesi, düşük doğum kilosu alanlarında ise ufak iyileşmeler var.
elbette et ve süt konusunda geri, şekerli içecekler konusunda bayraktar.
Sosyal yardım adı altındaki dilencileştirme projesine devam etmek için yolsuzluk yapanların gözünün doymamasıyla maddi imkan kalmamıştır artık. Bugün saraylarda oturan şahsım kendi seçmeninin bel kemiğini direkt auta atmıştır.
Kendi dilencileştirdiği, üretmeyen seçmen artık beslenemez bakılamaz duruma gelmiştir.
Gerçekten hak eden adam değil de oy potansiyeli olarak gördüğün sağlam adamları da bu hale getirir, 20 yıldan beri 1 tane fabrika ve istihdam projesi yapmazsan böyle patlar işte.
Fakat benim gördüğüm sosyal yardıma ihtiyacı olmayıp sadece tembel olan ve 3 kuruş parayla çalışmadan yaşayan ve halinden memnun olan çok fazla insan vardı benim çevremde.
Öyle olur işte en son sizde böyle patlarsınız asrın lideri sizi böyle çöpe atar, geçmiş olsun.
Tek güzel yanı artık üçkağıtçı köylü zihniyeti dediğimiz asalaklık ve hemşericilik tamamen çökmüştür.
Genç nesiller artık bu Şark kurnazlığından tiksinmiş kendi ebeveynlerinin tam tersi olmuşlardır.
İslamcı karşı devrim kendi ellerinde boğuldu gelecek acıyla da gelse daha güzel olacak.
sayın cumhurbaşkanına göre bu ülkede var olmayan kavramdır. var ise de buna var diyenlerin bununla mücadele edenleri doyurması gerekmekte imiş. yani
devlet değil, "millet aç" diyen ya da "türkiye'de ciddi bir geçim problemi var. asgari ücret, açlık sınırının da altında" diyenler bu sorumluluğu üstlenmeliymiş.
millet olarak o kadar çok şeye açız ki tabi, ne açıdan doyurulmamız gerekiyor, bu da önemli bi hadise.
millet evine ekmeği alıyor da, arasına koyacak peyniri almak onun için lüks, karnımız aç.
işten kovulan adamın tazminat davası minimum 1 sene sürerken, kalantor birine sövdün mü, 2 ayda dava sonuçlanıveriyor. adalete açız.
pırıl pırıl gençler robotik buluşlar yapıyorlar, tübitak ise "kesme tahtası" veya, "led ışıklı otomobil kapısı" gibi projelere start up veriyor. bilime açız.
bu soktumun virüsü yüzünden insanların olmayan psikolojileri de başka boyutlara geçti. birbirini kesen mi ararsın, karısını kocasını boşayan mı ararsın, yitip gidenlere daha sıra da gelemedi. aşıya açız.
eskiden de bozuk düzenler oluyordu. ama bunlar hicvedilebiliyordu. uğur yücel, levent kırca, metin akpınar ve zeki alasya, ferhan şensoy babalar gibi politik şakalar yapabiliyorlardı. "özgür" tiyatroculara ve hazım sahibi politikacılara açız.
özellikle sabahları uyandığımızda hissettiğimiz o müthiş açlık hissi vücudumuzun tüm gece susuz kalmasından kaynaklanır aslında. yani sabah uyandığınızda bu hissiyata kendinizi bırakmadan önce güzelce doyana kadar suyunuzu içip daha sonra üzerine bir de türk kahvesi içerseniz bu hissiyatın geçtiğini göreceksiniz.
yemek yememek, belki de imkansızlıktan yiyememektir. açlık survivorda gözünüze sokulduğu gibi insanları birbirine düşürmez, aksine yanınızda bulunan kişiyle daha fazla bağlanırsınız. açlık savaşmaktır. bir yıl kadar önce dolarla maaşı ödenen bir kişiden evsizlere yemek dağıtan merkezde (hem de dünyanın öbür ucunda) elinde tabldotla sıra bekleyen bir kişiye dönüşmek insana garip hissettirir. daha da garibi, o yemeği alıp azıcık yedikten sonra dışarıdaki acıkmış köpeğe kalanını veren evsiz adamı gördüğünüzde hissetiklerinizdir. 100 milyon dolar ile dünyadaki tüm açlık bitirilebiliyorken bunun bilmem kaç katını sadece makyaj malzemesi için harcayan insanları düşünüp tekrar lanet edersiniz hayatın acımasızlığına.
bazen aç olur gözlerim
sümbüllü toprak
çiçekli dal, yaprak
gölgeli pınar
dumanlı dağ
görmek isterim
bazen aç olur kulaklarım
dalga uğultusu
gök gürültüsü
kuş nağmesi
insan sesi
duymak isterim
ancak bilirim
bir açlık daha var
unutturur tüm bunları
düşündükçe utanırım doğrusu
gözlerimin açlığını
kulaklarımın açlığını