Ruh hastası TC kızlarını bir bir elemek ya da kendilerinin elenmesi. O kadar çoklar ki. Orospu çocuğu erkek sayısı zaten yok gibi bir şey hayatımda, çünkü almıyorum hayatıma zorunluluk dışında.
İnsan okumada master degree olduğum için işime yaramayan kimsenin hayatımda da yeri yok. O son raddeye kadar amacıma uygun hareket etmeye çalışıyorum ama sonra kayış bir yerde kopuyor çünkü o kadar kendimden ödün verip de yalan söyleyemem ben.
ben onları kurtardığımı sanıyordum ama aslında onlar beni kurtarmış. Eğer bugün bir parça anlam buluyorsam, biraz olsun mutluysam onların sayesinde oldu bu.
geriye dönüp baktığımda Benim hayatımın en anlamlı karelerinde hep onlar var. gerçek bir dostluğun bütün işaretlerini masum yüzlerinde görebiliyorum.
benim Hayata dönük en büyük pişmanlığım onlara daha fazla vakit ayırmamak. doğrusu çok vakit kaybettik. onlar yaşlandıkça anlıyorum ki beni her seferinde hayalkırıklığına uğratan sevgililerime, arkadaşlarıma ayırdığım her dakikayı aslında onlardan çalmışım. Onlar beni hiç hayalkırıklığına uğratmadı, bakışlarında hiç bir çıkar izi yok, beni hiç kimse onlar kadar sevmedi, kimse özümü onlar kadar tanımadı.
bu insan ilişkilerinin ikamesi değil. Bunu söylemek değerini düşürmek olur.
hayvanları sevmeyenler bu büyük mutluluğu hiç bir zaman bilemeyecek ama bundan mahrum kalmayı da hak ediyorlar.
Tüm yaşanan tatsizlikların yanında çok fazla mutlu olduğum şey de var.
Hayatım boyunca Şu süreçten daha zor zamanlar geçirdiğimi hatırlamıyorum kendi adıma açıkçası. Ülkemiz adına da. Zaten ülke yaşıyorsa biz de birebir etkileneceğiz demektir. Felaketlerin en kötüsü ve büyüğü oldu maalesef. Son yaşanan İzmir depreminde küçük ayla'nın enkazdan çıkarılma anları beni tarif edemeyeceğim şekilde nasıl etkilediyse, bu afette de o zamanların kat kat fazlasını hissettim ve hala da yaşıyoruz anbean.
Kurtarılan bebek ve çocukların yoğunluğu, ekiplerle kurtarilirken konuşan yeni kuşağın zekası beni çok umutlandırdı. Boşa bir umut değil bu. O çocuklara olabildiği kadar temiz bir ülke ve eğitim sistemi sağlamak zorundayız. Ve umarım başarabileceğiz. Bunun haricinde patili dostlarımız için verilen yadsınamaz emek, enkaz bölgesindeki artı sosyal medyadan onlar için oluşturulan bilgi ve yardım ağı beni çok umutlandırdı yine..
Kaniş cinsi bir yavrumuz vardı, olayın farkında olarak bir an önce o durumdan kurtulup özgürce koşmak istercesine çığlıklar atıyor ve kurtaranlara teşekkür ediyordu adeta. Patili dostlarimizin enerjisinin bize extra umut kattığını gördü yine birçok insan bu felakette. Onlara yapılan fenalıkların şu saatten sonra yok olmasını diliyor insanların çoğu.
Yine küçük bir kızımıza ulaşan ve şivelerinden anladığım kadarıyla Karadeniz bölgesinden gelmiş olan ekipler zihnini meşgul etmek için sordular : hangi takimliymis ha sor bakayım. Yavrumuz 'fenerbahce' deyince, biz de bugün fenerbahceliyiz kızım diye aşırı tatlı bir tavır sergilediler. Sonra Twitter 'da gordum ki tüm ts tayfası; hepimiz fenerbahceliyiz deyivermis. Karşılığında fener de aynı şekilde biz de tsliyis vs vs Taraftarlık adı altında belki yıllarca çekiştikleri kişilerin neler yaptığı silinmiş hepsinin zihninden. Bjk daha çok yardım mi yapmış, gs'nin futbolcusu enkazdan insan mı kurtarmış, hatayspor kendini feda mı etmiş, hiçbiri önemli değil hiçbiri! Olması gereken de bu çünkü kim ne derse desin biz kötü insanlar değiliz, içimize yerleştirilmeye çalışılan nifak tohumlarını belki çoğumuz belli çıkarlar neticesinde yedik yuttuk, görmezden geldik, insan doğasında bulunan egolarla hareket ettik vs. Ama ne zamanki bunların hiçbirinin aslında bizlere bir şey vermeyeceğini anladık, boşa kürek cektigimizi idrak ettik işte o zaman herhangi bir güç kuvvet bizi bölemedi, etki edemedi, değiştiremedi. Ne takım düşmanlığı, ne ideoloji karşıtlığı ne de cinsiyet farklılığı.. aynısını gezide de gördük biz, yaşadık ama sonra yine o zokaları yuttuk, yutturulduk yada.. Bu sefer farklı olacağını daha derinden hissediyorum ve yaşıyorum. Benim gibi birçok insanın da olduğunu, ve bir o kadar da algıları kapalı yada engellenmiş olan insanın da bizim gibi düşündüğünü biliyorum. Güç ve kuvvet denilen etki mekanizmalarının sadece başkasının elinde varmış ve buna muhtaçmışız gibi algılara yerleştirilmeye çalışıldığını kavradık, kavrayamayanlar da anladı ve daha da devam edecek bu uyanış.. Şerin içinden çıkan hayır bizi iyileştirecek.. Herşeye rağmen mutluluğum bundandır..
11- 12 yaşlarındaki erkek çocuğunun üstünde Dio - Last in line backpatch'i görmek! * olay şu şekilde gerçekleşti: Yürüyerek önünden geçtiğim atmlerin orada bu ufaklığı bir şeylerle uğraşırken gördüm. hani filmlerde olur ya ilgini çeken bir şeyi hiç ummadığın anda görürsün de saniyeler sonra tekrar gözlerin faltaşı olmuş şekilde bakarsın. heh işte aynen öyle oldum hehehe izinsiz foto çekmeyi sevmediğim için, saçma bir eylem olmasın bari çocukla konuşayım diye yaklaştım. kot ceketinin arkasında dio'nun o muazzam albümü (hatta benim de en sevdiğimdir) vardı. heeeyy deyip horned hand yaptım , bir metalci diğerini görünce bunu yapar bilirsin, e hadi yapsana olmmmm diyorum, elim havada kaldı, çocuk tabii şaşırmış, arkasından bir deli gelip böyle konuşuyor ajshfgakjsgk yüzü pembeleşti de azıcık. ''yoksa metalci değilsin de sadece öylesine tişört giyenlerden misin'' dedim. hemen çıkıştı; ''hayır abla yaaa, metalciyim, gitar da çalıyorum hem''. heh o zaman metalciymişsin, \m/ bunu yapman lazım, hadi bekliyorum amaa dedim, gülümseyerek yaptı sonunda hahahah ben de yanından usulca uzaklaştım. muhtemelen abi/ablası ya da ana/babası da olabilir tabii, kanına girmiş yavrucağın, iyi ki de girmiş. cidden güzel hareketler bunlar, ha saçları da uzundu bu arada, yakışıklı velet! *
onun dışında karşıdaki dönercinin motorcusu da metalciymiş be! malum eskiden kim rocker kim değil az çok tipten şekilden anlaşılırdı, her gördüğümüz sakallıya dede demezdik, şimdi kimselerden o sinyali alamıyoruz, herkes küpeli piercingli, herkes dövmeli, saç uzatanlar, garip sakallar vs vs neyse işte eleman da ters haçlı behemoth - satanist tişörtünü çekmiş üstüne!!! bir owww yeahhh da buraya bırakıyoruz! eee ben de kiss - farewell tour tişörtünü giymişim, bol metalli ve metalcili bir gün oldu yani, mutluyuz efem.
yaklaşık 20 sene sonra 'bu' dur diyebilmek. unuttuklarını hatırlayabilmek ve karşındaki kişiye de hatırlatabilmek; güvenle, konforla, sevgiyle, saygıyla.
İstediğim zaman izne gidebilmek. Kafama bir anda esiyor “izne gideyim ya ben” diyorum. Yetkili mercilere başvuruyorum. Onay gelirse oh değmeyin keyfime. İstediğim zaman izne gidebilmek ne büyük mutluluk kaynağıdır be.
karnı doymuş bir kediyle oyun oynamak. şerefsizler o kadar tatlı oluyorlar ki resmen karnım doydu keyfim yerinde rahatımı kimse bozamaz modunda oluyorlar. hele de onunla oynadığınız bir oyuncak benzeri, peşinden koşabileceği bir şey varsa.
deadlift, türk kahvesi, beyaz şarap, kitap, çim, defter (her tür), seyahat, iyi kalpli insanlar, deri bot, deri mont, quentin massys, magritte, holbein, kandinsky, hayvanlarla konuşmak, tereyağlı iskender, gökyüzü, ütülü temiz çarşaf kokusu, soğuk bira, ılık yaz akşamları, sarılmak ve en birincisi oğlumun boynunun kokusu.
Basketbol oynamak. Fakat yaşlıyım, vaktim yok, vücudum kaldırmıyor falan derken artık oynayamıyorum, en azından maç yapanların arasına sızamıyorum sokakta.
İnsanının, kendisini mutlu eden şeyleri yapamaması berbat bir durum. Demem o ki, mutluluğunuza, yarınlar yokmuş gibi sarılın. Sonra ski tutarsınız.