1493 zürih doğumlu, döneminde tıpta otorite olan galen ve hipokrates'in çalışmalarına karşı çıkıp eserlerini şehir şehir dolaşarak meydanlarda yakan isviçreli doktor ve kimyagerdir. varlıkların temelinde ateş, su, toprak ve hava dışında materia prima adını verdiği kükürt, civa ve tuzun da olduğunu savunmuştur. burada civa ruhu, tuz maddeyi, kükürt de enerjiyi temsil eder. ona göre canlı ve cansızlar özde aynıdır ve kimyada kabul edilen prensipler canlılar için de geçerlidir. dolayısıyla canlı kimyasal bir yapıya sahipse yapıdaki bozukluklar kimyasal kökenlidir ve tedavide de kimyasal maddeler kullanılabilir. bu görüşüyle modern ilaç biliminin kurucusu olarak kabul edilir. bu anlayışa da iatrokimya denir.
sola dosis facit venenum yani her madde zehirdir önemli olan dozdur sözünün sahibi, toksikolojinin babası, rönesans filozofu, simyacı, ökültist gibi sıfatlara sahip isviçre doğumlu bilim insanı. paracelsus'un yalnızca doktor olarak anılmamasının nedeni bilimin yalnızca içinde bulunduğumuz dünyayı anlamlandırmak için bir araç değil tanrının varlığına dair ipuçları edinmemize yarayacak bir yöntem olduğuna da inanmasıdır. yaşadığı dönemde kimyanın sınırlarını zorlamış, denek hayvanları ile çalışma gibi birçok yeniliğe imza atmış, kimyanın yetmediği noktada ise simya teorileri üretmiştir. makrokozmosun, mikrokozmosu inceleyerek anlaşılabileceğini öne süren paracelsus şunları söyler;" insan yıldızları kendi içinde içerdiğini... ve böylece gök kubbeyi bütün etkileriyle birlikte taşıdığını keşfedecektir."
michel foucault kelimeler ve şeyler isimli eserinde bu cümle üzerine şunları yazar;" mikrokozmos ile makrokozmos arasındaki mesafe istediği kadar büyük olsun, bizatihi bu olgudan ötürü sonsuz değildir; burada oturan varlıklar istedikleri kadar kalabalık olsunlar, onları sonunda saymak mümkündür; ve buna bağlı olarak, bunların işaretler oyunu aracılığıyla talep ettikleri benzerlikler her zaman birbirlerine yaslansalar da, artık elden belirsiz bir şekilde kaçma tehlikesi taşımamaktadırlar"
hülasa paracelsus yaptığı çalışmalar ile hem tıbba, hem de felseye büyük katkılarda bulunmuştur. ve hatta von den krankeiten eseriyle hastalarda psikosomatik bulgulardan bahseden ilk doktorlardan olduğu düşünülmektedir. henüz kendisinin türkçeye kazandırılmış tek bir eseri olsa da diğer düşünürlerin kitaplarını okurken zaman zaman ona rast gelip tebessüm etmek işten bile değildir.