Bilimkurgu'ya söylenen laflar zoruna gitmiş olacak ki bir kitabının başında şöyle bir açıklama yapmış;
"Bilimkurgu sık sık kehanete benzer birşey olarak betimlenir, hatta tanımlanır. Bilimkurgu yazarının burada ve şimdiye ait bir fenomeni ya da eğilimi alıp, bunu dramatik etkiler yaratmak amacıyla arıtıp yoğunlaştırarak geleceğe doğru genişlettiği varsayılır."" Eğer böyle devam ederse, işte bu olacaktır."" Bir önbilide bulunulur. Uygulanan yöntem ve alınan sonuçlar, farelere aşırı dozda arıtılmış ve konsantre yiyecek vererek , bu yiyeceği az miktarlarda uzunca bir süre yiyecek insanlara neler olabileceğini tahmin etmeye çalışan bir bilimadamınınkine çok benzer. Sonuç neredeyse kaçınılmaz olan kanserdir. Kehanetin sonucu da öyle. Gerçekten de kehanetlerde bulunmaya sıvanan bilimkurgu yapıdan genellikle "roma kulübünün" ulaştığı yere ulaşırlar; yani, insan özgürlüğünün aşama aşama yok edilmesiyle yeryüzündeki yaşamın tamamen sona ermesi arasında bir yere. Bu, bilimkurgu okumayan birçok insanın neden bu türü "kaçış edebiyatı" olarak tanımlayıp, biraz sıkıştırılınca da "çok iç karartıcı" olduğu için okumadıklarını itiraf ettiklerini açıklayabilir."
yamulmuyorsam yeni kitap yazıyordu veya yazacaktı. bilimkurgunun efsanesiydi. bir sürü insanı etkiledi, bir sürü insanın zihnini açtı, ufkunu genişletti, onlarca efsane kitap bıraktı arkasında.
mülksüzler' de iki farklı gezegeni çalışma, yabancılaşma, ilişkiler, barınma ve ulaşım gibi birçok konuyla karşılaştırabilen iyi ki yaşamış anarşist değer. kafalardaki "nasıl olacak?" sorusuna klasikleşmemiş bir bakış açısı getirmiştir.
20.yuzyildan gelip gecmis en buyuk yazarlardan biri, ayni zamanda amerikan antropolojisinde amerikan yerlileri ile gerceklestirdigi etnografik calismalari ve antropolojik linguistige katkilariyla kendine yer edinmis alfred kroeber'in kizi. cocuklugunda kardesiyle beraber babasinin saha arastirmalarina, arkeolojik kazilara falan gidip gelerek buyuyen le guin, yazinini sekillendirirken bu deneyimleri kesinlikle islerine yedirmis olmali.
en cok okunan, hugo ve nebula odullerini almis mulksuzler ve yerdeniz'in yanisira, informal antropoloji egitiminin kendini daha aciga vurdugu, science fiction'dan ziyade fantastik edebiyata yakinsayan birkac isini suraya birakalim:
(bkz: always coming home) (bkz: hep yuvaya donmek) le guin'in fictional etnografi denemesi. hayali bir toplum ve ekosistem yaratip bunun icine farkli kurgusal dillerde yazilmis folklor urettigi, tugla kalinliginda ama akip giden bir is. 80lerde arkadasi todd barton ile kitap icin besteledikleri bir de album var.
"ama sözlerdir bütün kargaşa ve belanın kaynağı. şimdilerde bizden sözlerin sadece bir tek şekilde, işaretler olarak işe yaradığını düşünmemiz isteniyor. felsefecilerimiz, bazıları en azından, bir sözcüğün (cümlenin, önermenin) sadece bir tek anlamı olduğu, rasyonel zekâ tarafından korunabilecek bir olguya işaret ettiği, mantıksal olarak sağlam ve ideal olarak da nicelikselleştirilebilir olduğu zaman bir değeri olduğuna inandırmaya çalışıyorlar bizi.
apollo, ışığın, aklın, orantının, uyumun ve sayıların tanrısı olan apollo, tapınırken kendine çok yaklaşanları kör eder. güneşe çıplak gözle bakmayın. her fırsat bulduğunuzda karanlık bir bara gidip dionysos'la beraber kafaları çekin.
tanrılardan söz edene bakın: ben, bir ateist. ama aynı zamanda bir sanatçıyım ben, o yüzden de yalancıyım. söylediğim her şeyden şüphe edin. gerçeği söylüyorum."
"şu anda, piyasaya meta üretmekle sanat yapmak arasındaki farkı bilen yazarlara ihtiyacımız var. şirket kârını ve reklam gelirini artırmak amacıyla satış stratejilerine uyumlu metinler yazmak ile sorumlu bir kitap yayıncılığı ve yazarlığı aynı şey değildir. ... güzel insanların yardımıyla, bir yazar olarak oldukça uzun ve iyi bir kariyerim oldu. şimdi, bunun sonunda, amerikan edebiyatının ihanetini izlemek istemiyorum. biz, yazarak ve yayımlayarak yaşayanlar, gelirden kendi payımızı istemeli ve talep etmeliyiz: fakat bizim harika ödülümüzün adı kâr değil: onun adı özgürlük. "
"mülksüzler" romanıyla tanıştığım yazar. inanılmaz bir hayal dünyası. " vermediğiniz şeyi alamazsınız, kendinizi vermeniz gerekir. devrimi satın alamazsınız. devrimi yapamazsınız. devrim olabilirsiniz ancak..." kitabın arka kapağından bir kuple.
arı duru bir anlatım diline sahip olan, imgelem kullanımı aşırı kuvvetli yazar. ermiş nine.
bir mimar gibi projelendirdikten sonra inşa eder romanlarını, verdiği ürünlerin spontan bir akıştan ziyade zihinde görülmüş, tasarlanmış, kurgulanmış ve blueprint'i haiz bir alt yapısının olduğunu kavramak çok güç değildir.
kitaplarının sonunda genellikle "iyiler" -ki le guin'in nazarında, iyinin içerisinde her zaman bir miktar "kötü"de vardır, taocu kişiliğinin bunun üzerinde bir etkisi olup olmadığı başka bir tartışmanın konusu- kazandığı için beni bir noktadan sonra birazcık itmiştir.
buna rağmen, yirminci yüzyılın en güçlü kalemlerinden biri olduğu su götürmezdir.
myers-briggs kişilik tipimiz aynıymış bir de. ileriye dönük kurgulama ve strateji oluşturmaya yönelik takıntısının sebebi şimdi daha iyi anlaşıldı.