1. 'nin dostu, 'nin talebesidir.

    levy'den ders aldığından ötürü ressamlar arasında şanslı sayılır. ben pek bilinmeyen çizimi sayesinde tanımıştım ve en çok sevdiği müzisyenin beethoven olduğunu bu sayede öğrenmiştim. çünkü demişti ki “…Beethoven dünyaya barışı getirecek”.
    #71131 lois lane | 7 yıl önce
    0ressam 
  2. en çok anadolu kadınları portreleriyle bilinir. bu resimlerin ortak özelliği kadınların hep mutsuz, buruk olmalarıdır.
    #198466 sinistre | 4 yıl önce
    0ressam 
  3. 1915 doğumlu sanatçı 2015 yılında 90 yaşında aramızdan ayrılmıştır. Arkasında 3500'den fazla eser bırakmıştır.
    Türk resminin yurt dışında da en çok tanınan sanatçılarından biridir.

    Henüz 3 yaşındayken taşındığı Mardin Cizre'de, 1922 yılında kendisiyle yakından ilgilenen ablasını kaybeden İyem, daha sonra bu kaybı portrelerine işleyerek hepimizin aşina olduğu hüzünlü anadolu kadınlarını yaratmıştır.

    Ortaokulu istanbul italyan lisesi'nde okuyan İyem, 1933 yılında akademi'ye girerek Nazmi Ziya Güran'ın öğrencisi olmuştur.
    Daha sonra özellikle İbrahim Çallı ve Leopold Levy ile çalışan sanatçı ilk estetik derslerini de gönlümün adamı Ahmet Hamdi Tanpınar'dan almıştır.

    Beyoğlu Asmalımescit'te Türkiye'nin ilk özel resim dershanesini açmıştır.

    İyem'in eserlerinde akılda kalan anadolu kadınları tasvirleri 1960'lı yıllardan itibaren görülmeye başlar. Takdir edersiniz ki her ressamın kendini bulması ve tuvale aktarması tecrübe ve zamanla gerçekleşmektedir.

    1930'lu yıllarda demokratik cumhuriyet rejiminin yarattığı olumlu havayla, savaş ortasında kalan avrupalı meslektaşlarına nazaran çok daha aydınlık eserler yaratmış, sanat için çağdaş bakış açıları geliştirebileceği, kendisi gibi sanatçı dostlarıyla ortak işler yapmıştır.
    "Yeniler" adını verdikleri bu grupla birlikte ortak sergilere imza atmışlardır.

    1959 yılında yaptığı, kendisi gibi sanatçı olan eşi Nasip iyem portresi yeni bir döneme gireceğine dair birçok ipucu vermektedir.
    Doğadaki nesneleri genelleştirme ve gölge olarak işlenen, dağılan renk lekeleri, soyutlaşmaya başlayan tarzını gözler önüne serer ve bu yaklaşım kendisinin Türkiye'de ilk soyut çalışan ressamlar arasında yer almasını sağlar.

    İlk sergisini bir mobilya mağazasında açmıştır.

    1960'ların sonunda ise soyutla somutun iç içe geçtiği eserler vermeye başlayan sanatçı hepimizin aşina olduğu tarzı da yakalamıştır.

    Ahmet Hamdi Tanpınar satırlarında onun kadın yüzlerini, "Bir heykel kadar sımsıkı, yeşil mehtap aydınlığı kadar zarif, geçmiş zamanın havasını içinde taşıyan eski fresk ve ikonalar kadar yalın" diyerek tasvir etmiştir.

    2001 yılında İstanbul'da evin sanat galerisi tarafından koleksiyonu arşivlenmiş ve listelenmiştir.
    Hala bu galeride İyem'in işlerinden alabilirsiniz. Tabii ebatlarıyla değişkenlik gösterse de hatırlatmakta yarar var;
    www.sabah.com.tr/...

    tr.wikipedia.org/...

    www.google.com/...



    #248655 la campanella | 4 yıl önce (  4 yıl önce)
    0ressam