yalnızca buradaki eski girdilerimi karıştırmak bile bana eşyalarla haddinden fazla muhabbetim olduğunu hatırlattı. hemen ardından onca şey yazıp nasıl "masa" hakkında konuşmam hayret ettim.
masa, ayakları sayesinde yerden belirli bir yükseklikte bulunabilen bir düzlemdir. düzlem olması başlı başına ilgimi çekse de masalarla ilgili düşüncelerim bundan çok daha fazlası.
şu an önümdeki katlanabilir, eski masalardan. yaşı benden büyük. ben bu masayla ne kadar vakit geçirdiğimi ve ne kadar alıştığımı bir süre öncesine kadar fark etmedim; zaten minicik olan yeni odamdaki bundan çok daha kullanışlı olduğunu düşündüğüm masaya birkaç gün dayanıp hemen önüne tekrar bunu getirene kadar. bu masa benim ilk karalama defterim. ve nereye gidersem gideyim onu götürmek zorunda kalmaktan korkmaya başladım.
bir masanın üzerindeki dağınıklığa bakmayı severim. şu an tam da yanımdaki boşlukta olduğu gibi, o dağınıklığı yapan kişi dışındaki gözler "dağınıklık" görürken, o kişinin neyin nerde olduğunu bilmesi. rahatlıkla söyleyebilirim ki bir yeri sahiplenebilmem, orada evimdeymiş gibi hissetmem için kendime ait bir masam olmalı. çizebileceğim, dağıtabileceğim, benden başka kimsenin silmeyeceği.
neyse, odam daha da küçüldü böyle -en azından diğer masadan tamamen kurtulana kadar- ama öncekine göre çok daha rahat hissediyorum. masamın üstü boş. kokusu birbirine karışan köşedeki vanilyalı mum ve elimin altındaki nane çayı dışında.