eve bir kere bulaşınca kurtulması zor olan bir haşeredir. bu sene bir de güvercinlerden dolayı gizli bir salgın var. -heralde genelde hayvancılıkta kullanılan- sıvı bir ilacı var, 2.5 litre suya 2.5 mililitresini karıştırıyorsunuz. rakı gibi oluyor. fısfısla sıkıyorsunuz odalara.. 12 saat bekle... sonra siz ölüyorsunuz pireler kalıyor.
dünya'nın en garip yaratıklarından biri. bit ve kene ile birlikte düşünüldüğünde, genellikle pire için yorgan yakmaktan ötesi pek akla gelmiyor ama durum bitin yavaşlığı ve kenenin görünürlüğü düzeyinde düşünülürse, pirenin akar olarak nitelendirilen canlılar arasında -en azından- saygı duyulması gereken bir canlı olduğu ortaya çıkacaktır.
sözlükten uzak durduğum dönemde, facebook hesabımdan pire ve pire istilası hakkında aşağıdakileri yazmıştım. biraz değiştirdim, sözlük formatına soktum. kaynakça olarak 4-5 tane makale de taramıştım ama onları tekrar bulabilir miyim; bilmiyorum. bulursam, girdinin sonuna eklemiş olurum zaten.
pire istilası hakkında:
- pire dediğimiz hayvan dünya'nın en hızlı ivmelenebilen hayvanlarından biri. insan boyutunda olsaydı, roketsiz olarak ay'a ulaşması mümkün olabilirdi (biraz coşmuşum burada. "en azından dünya'nın atmosferini aşacağı kesin" bile yazmışım. o da abartı olmuş, değiştirmedim. bu durumu aşağıda rakamlara dökmüşüm zaten). uçmak için kullanacağı kanatları olmasa da, uçmaya ihtiyaç duymayan ayaklarıyla ve bu ayaklarının uçlarındaki kancalarla resmen uçuyormuş (ya da ışınlanıyormuş) gibi görünebilir.
- dünya'nın en pis hayvanları arasındaki yeri zirveye yakın. covid-19 sayesinde milyarlarca insanın anasına bacısına sövdüğü yarasa, pirenin yanında çamaşır suyuyla yıkanmış gibi kalabilir. koli basili, dizanteri gibi hastalıklar ve kara veba'nın ortaya çıkışı, farelerin üzerinde bulunan, tam bir "plague carrier" olan pireler tarafından yayılmış. 2. dünya savaşı'nda biyolojik silah olarak da kullanılmış (bu paragrafın kaynağı doğrudan wikipedia, üzgünüm), japonlar çinlilere havadan milyonlarca pire boşaltmış. pire torbası diyerek hem üzerine bindiği hayvanı hem de pireyi küçümsemek doğru bir yöntem değil yani.
pire istilası ile ilgili yazmadan önce, biraz daha pire anlatayım size (sonra dönüp dönüp kendim de okurum):
- çoğunlukla gözleri yok ya da tek bir noktadan oluşuyormuş. kitin benzeri, sklerit (ya da sklerite) denilen çok sert dış yüzeyleri var. skleritenin her tarafı hem tüy hem de kanca benzeri şeylerle dolu. tutup şıp diye elinize alamama nedeniniz de bunlar (üzerinde bulunduğu hayvanın ya da insanın kaşınmasından pek fazla etkilenmeme nedeni de bunlar). larva, pupa ve yetişkin evreleri ile -elbette- en tehlikeli yönü olan yumurtlayarak çoğalması var.
- yumurtlayan yetişkin bir pire 100 ile birkaç bin yumurta bırakabiliyor. yumurta pirenin içinde ya da pirenin üzerinde bulunduğu konakta olabiliyor. yumurtaların 2 gün ile 2 hafta içinde larvaya dönüştüğüne dair makaleler var. larva olan piremiz, gözsüz doğuyor. larva her türlü organik şeyle beslenebiliyor (bildiğimiz bok bile buna dahil). 4 ile 18 gün içinde pupaya dönüşüyorlar. sadece kanla beslenen larvaların, her şeyle beslenenlere göre daha az oranda pupaya dönüşebildiğini okudum ve midem kalktı (şimdi okurken de midem kalktı). pupa (ya da koza) dönemi genelde 4 gün sürüyormuş. titreşimli, sıcak ve karbondioksitle dolup taşan yerlerde bu süre daha da az sürebiliyormuş. yetişkin pirenin tek amacı kan bulup yaşam çemberini tekrarlamak (yumurtlamak). genelde 2-3 aylık yaşam ömrü olan dişilerin bu süre boyunca 5 bin yumurta bırakabileceğine dair makaleler var (şu kaynakta saatte 1 yumurta bırakabileceği bilgisi var. 2 ay yaşayan bir pire, 60 gün çarpı 24 saat eşittir yaklaşık 1400 yumurta bırakabiliyor. 3 ay bile yaşasa, 2000'in biraz üzerinde yumurtası oluyor. 5 bin derken gözünüzü korkutmak istemişim sanırım). kan bulamayan pire, birkaç gün sonra ölüyor. ama nemli, sıcak ortamlarda deli gibi beslenebilenlerinin ömrü 1,5 yıla kadar çıkabiliyormuş (gene içimiz kalktı, di' mi? 1,5 yıl yaşayabilen pirenin yumurtlama sayısını hesaplamak gereksiz çünkü yetişkin halde o kadar uzun süre hayatta kalması mümkün ama çok zor. kanı bol bir ortamın 1,5 yıl boyunca pirelerden uzak tutulması insanların evcilleştirdiği hayvanlarda gerçekleşmeyecektir. ağılındaki koyunların 2-3 ay sonra kilo vermeye başladığını gören çoban aklına illa ki akar sorununu getirecek ve en azından hayvanların üzerinde yaşayan pirelerden kurtulacaktır. 1,5 yıl, oldukça az görülen şartların hepsinin bir araya gelmesiyle mümkün). 21-30 derece arası, %70 neme sahip yerler en sevdikleri ortamlar. beslenmeyen ama yetişmesi için gerekli ortamı bulunan pireler, konak bulmadan, pulpa dönemindeki kozada aylarca yaşayabiliyormuş (yetişkin halinin 1,5 yıl yaşayamayacağı ama kozada duran minimal canavarların aylarca yaşayabileceği öngörüsü yukarıdaki kaynakta da var).
- sıçrama ustası olan pireler, genelde 3 mm kadar oluyor ama sıçrama yükseklikleri 18-33 cm arasına ulaşabiliyor (kendi boyutunun neredeyse 10 katı demek bu. yani, benim 18 metreye rahatlıkla sıçramamla aynı şeyden bahsediyorum aslında). sıçrama rekoru şeytantükürüğü (froghopper) denilen böcekteymiş: dikine 70 cm zıplayabiliyor, 400 g ile ivmeleniyor (g kuvvetiyle ilgili atmış olabilirim burada. şuradaki açıklamalar güzel. 100 km hızla giden bir arabayla duvara çarptığınızda 100 g ile iç organlarınız parçalanabiliyormuş. 400 g mümkün olabilir. you do the math, sorry). pirenin sıçramak için kas değil, resilin denen bir tür proteini kullanması da ilginç. sıçramadan önce resilini depoluyor, kasla başaramayacağı kadar yüksekliğe bu saf enerjiyle çıkıyor. dahası da var: "erken sıçrarım, hata yaparım" emniyet kilidi de var canavarın. kasa yönlendirilmiş enerjiyi bekletebiliyor, tork sağlayarak sıçrama ivmesini artırabiliyor (kaynak . bunu beğenmezseniz "flea jump resilin protein" diye arayabilirsiniz. karşınıza gırla kaynak çıkacaktır). şimdi, pirelere saygınız artmış olabilir; bunu yapmayın.
- pirelerin konaklarına göre değişen isimleri var. fare piresi, köpek (ya da kedi) piresi, kum piresi, tavuk piresi, tavşan piresi en bilindikleri. isimlerinden de anlaşıldığı üzere, konağına bağlı olan pireler başka bir konağa geçebiliyor ama çoğalmıyor. yani, fare piresinin kediye, kum piresinin tavuğa, tavşan piresinin de insana geçmesi mümkün ama yeni konağın üzerinde çoğalmaları mümkün değil. kuşlarda ise bir istisna var: uzun yaşam süresi olan ve koloni halinde, diğer türlere kapalı ortamda yaşayan bazı kuş türlerinde farklı pire türlerinin adapte olup hayatta kaldığı ve çoğalabildiği de belirtilmiş ama bu kadar korku yeter bence (insanlardaki kelliğin de bir çeşit "pire savunması" olduğuna dair teoriler mevcut. teori olarak kalmış bunlar. o yüzden kaynak eklemedim).
- sadece kaşıntı yaratmıyorlar. konağın kaşıdığı bölgenin anemi, egzama ve dermatit (egzama da bi' çeşit dermatitmiş) gibi hastalıklara yakalanmasına da neden oluyorlar. kaşıntı ve söz konusu alanın kızarması birkaç hafta sürebiliyormuş (thank you captain obvious!). viral ve bakteriyel gırla hastalık taşıyabildikleri gibi, çeşitli bakteri ve parazitin de konak üzerinde çoğalmasına yardım ediyorlar. tifüs ve uyuz en çok yarattıkları hastalıklar. tavşanlarda ve farelerde, adları ve yarattıkları tahribat oldukça garip ama öldürücülük seviyeleri düşük birçok hastalığa da sebep oluyorlarmış (isimlerini yazmadım. tahrişe bağlı deri sorunları gibi başlıyor hemen hemen hepsi).
- 260 binin üzerinde alt türleri mevcut. rothschild hanedanı dünya'daki en büyük pire koleksiyonuna sahipmiş (bok var).
anca gelebildim istilaya:
özellikle kedi ve köpekteki pire istilasının önüne geçmek hem uzun süreli hem oldukça yorucu hem de para harcatan bir iş. önce kendi yaptıklarımı yazayım, sonra neler yapılması gerektiğini yazacağım.
* uzunca bir süre önemsememek: tabii ki bununla başlıyorsunuz yola. veterinerlerdeki parazit damlası/iğnesi 80 lira civarında olduğu için pet shoplardaki sikko pire damlalarına gırla para bayılmanın olmaz olmaz adımı bu; önemsememek. kedideki kaşıntılar artınca panik başlıyor ve neler yapılabileceğini araştırıyorsunuz.
* ne yapılması gerektiğini araştırdıkça hiçbir şey yapmamak: bunu da bir süre uyguladım. dandik damlalar, kloraklar, tüy kes(tir)me, sirke, limon, ince taneli tuz, boraks, diatomit derken kafayı yiyor, hiçbir şey yapmama safhasına geri dönüyorsunuz.
* gaza gelerek işe koyulmak: bu aşamadan sonrası sabır istiyor. öncelikle pire damlası yapmak ve bir süre beklemek gerek (en az 2 gün). sonuç büyük ihtimalle değişmeyecek. evin tamamını "her gün" önce süpürüp sonra silmek lazım. elektrikli süpürgenin ardından kloraklı ve/veya kloraklı+sirkeli suyla evi komple temizleyin. günde 3-4 kere evi silenler de varmış ama bence bu kadarı hastalık olur; 1 yeter. en son ise, eğer kedi(ler) uzun tüylüyse, tüylerini kes(tir)mek lazım. ben makas ve sık dişli tarakla rahatlıkla traşladım. tüyleri kesmenin en kötü yanı, hayvanın üzerindeki pirelerin bütün hareketlerini hd olarak görmenize olanak sağlaması. zaten bazıları da kendiliğinden hayvanın üzerinden evin içine atlıyor çünkü pire saklanmak ister. tüysüz hayvana ise, her gün sirke banyosu yaptırmaya devam.
* bütün bunlardan sonra elimde halen olumlu bir şey yok. hayvanın üzerindeki pireler halen çok, halen oturup kalktığı yerlerde beyaz pire yumurtaları görmeye devam, evi her gün silerken kloraklı suyun temizlik sonrası halâ pire ölüleriyle dolup taşmaması sinirlendiriyor, "hiçbir şey işe yaramıyor" hissi mücadele gücünü her gün baltalamaya çalışıyor.
pire damlaları pek etkili değil. veterinerin yaptığı dış parazit iğneleri daha etkili, aklınızda olsun. tebeşirimsi bir taş olan diatomit, boraks ve pire tozu pire istilasını kazanma adına en önemli cephane olabilir çünkü üçünün de içeriğinde bulunan porlu ve aşındırıcı yapı, pirenin -yukarıda anlattığım- dış yüzeyi olan skleriteyi parçalayıp dehidrasyona neden oluyormuş. her gün klorakla silinen evin ıslak zemininde ölmeyen pire de çok gördüm. bunun da nedeni şuymuş: pirenin boğularak ölmesi için geçmesi gereken süre yaklaşık 24 saat. daha kısa süreler boyunca boğduğunuz pireler ölmüş gibi davranıyor ama bir süre sonra canlanabiliyorlar (küfürler şelale). evin süpürgeyle süpürülmesi de özellikle pulpa ve larvaları yok etmek için etkili olabilir ama uzun süreler boyunca her gün yapılması lazım (ilk hedefi 2 ay olarak belirledim).
bir çeşit hidrokarbon olan, çoğunlukla böcek ilacı endüstrisinde kullanınan "pyriproxyfen" ve "methoprene" de pireleri öldürmekte değil, pirelerin yaşam döngüsünü kırmakta başarılıymış. şöyle ki: pupadan yetişkinliğe geçmeye çalışan pirelerde büyüme hormonu eksik. pupayı parçalayıp yetişkin olana kadar beklemesi, beslenmesi ve yetişkin olmaya çalışması gerek. bu iki eleman da, hormonu basıp pireler pupa halindeyken "hadi, yetişkin oldunuz artık" diyor. böylece erken yetişkin olan pireler aslında yetişkinliğe ulaşamıyor ve üreyemiyor (pireyi bi' nevi kısırlaştırıyorsunuz işte). pyriproxyfen'de çok az zehir varmış, methoprene ise tamamen doğal, sıfır zehir barındırıyormuş (merak edenler araştırsın, tıbbi içerik okumaktan içim dışıma çıktı). pire tozlarının içeriğinde bu iki elemanı görürseniz, büyük ihtimalle doğru ilacı bulmuşsunuz demektir.
yukarıda yaklaşık 1 buçuk ay önce yazdıklarımı okudunuz. pire tozu da denedim ama tozun evde en az 1 gün boyunca süpürülmeden kalmasına dayanamadım (her gün evi temizlemekten bahsettiğim dönemde temizlik hastası olmaya çok yaklaşmıştım. yere serptiğim tozu 1 gün boyunca tutmam mümkün değildi). kedilerin tüylerini manuel olarak kestikten sonra da istilayı durduramayınca, geçen ay veterinere seve seve gittim. 200 lirayı verdim, rahatladım. sanırım kedilerin üzerindeki pireler minimuma indi ama evdeki yumurtalardan çıkan minimal canavarları tek tük de olsa görüyorum koridorda, tuvalette. yukarıda saydığım işlemlerin en başındaki "temizliğin sıklığı artırma" aşamasına geri dönmüş durumdayım. bunca çabadan sonra en azından kedilerin üzerinde pire görmediğim için mutlu, koridorda karşılaşınca birbirimizi kovaladığımız az sayıda pire sebebiyle sinirliyim. pire için tüm mahalleyi yakmak da seçeneklerim arasında. ciddi ciddi başka eve geçmeyi bile düşündük. bilemiyorum altan.
çok yazdım. buraya kadar okuyan olduysa, helal olsun. pire istilasından korkmayın ama "pire işte lan, ne olabilir ki?" zevzekliğine de bürünmeyin. umarım biz de en kısa sürede "tamamen" kurtulacağız.
"we'll bath in your blood, bitches!!" (tamam, sakinim)
edit: gözüme çarpan yazım yanlışlarını düzelttim. şu anki durum yukarıda anlattıklarımın geneline göre oldukça iyi. merak etmeyin, kafama koydum: kanlarında yüzeceğim bu canavarların!