senaryo selçuk aydemir'e aittir. 41 bölüm sürdü, ekranlara erken veda etti; olsun dedik, ardından gelen kardeş payı daha evla bi yapım oldu dedik, severek izliyoruz dedik... onu da bitirdiler
7 numara'dan sonra türk televizyon tarihinde yapılmış en komik ikinci dizidir benim için.
bu dizide yer alan üç karakter var ki, klasik bir türk gencinin hayatını üçe bölüp üç karakter çıkartmışlar gibi geliyor bana.
bunlardan birincisi, bahtsız bedevi vedat.
vedo, bizim ülkede kendini "average" & "above average" olarak tanımlayan,
"yakışıklı değil ama sempatik" denilerek sürekli friend-zone'a iteklenen çaresiz ama hırslı,
hormanları tavan yapan ama hiç bir yere o hormonları koyamayan, bu yüzden de aklını peynir ekmekle yeme aşamasına gelen,
sevgisizlikten(!) bir ortamdaki bekar kız sayısını ve olası ihtimalleri, mekana adım attığı ilk anda otomatik olarak tarayıp tespit eden,
azıyla kuş tutsa kolay kolay bir sevgiye(!) erişemeyen genç erkekleri temsil etmekte.
vedat, realizmin ta kendisidir.
ikincisi ise boomcu onur.
boomcu onur yeri geliyor taş gibi bir hatunla sevgili oluyor
yeri geliyor patrona kafa tutup ortalığı karıştırıyor
yeri geliyor şahin k. abimiz ile film çekip ekmeğini taştan çıkartıyor.
ama bu herifte öyle bir şans var ki, ayağımız alışsın diye gittiği evde pat diye kız veriyorlar.
boomcu onur, "lan bu herifler bu dümenleri nasıl çeviriyorlar" diye ağzımız açık bir halde, hayretle izlediğimiz kesimi oluşturuyor.
tip yok, para yok, kültür yok, karizma yok, az buçuk sempatik olabilir ama yok denecek kadar az...
adamda sadece şans var. resmen leprikon çükü değmiş alnına.
boomcu onur, insanı intihar etmekten alı koyup, yaşamaya ikna eden umudun fiziksel halidir.
(umut da fakirin ekmeğidir nihayetinde)
üçüncüsü ise salih abi sevimli, sempatik, ağzı iyi laf yapan, cesur, çakal ve kurnaz.
"biz hiç karın kası sevemeyecek miyiz yaa" diye ağzını ayıra ayıra dert yananlara tokat gibi bir cevaptır.
olayın kasla alakalı olmadığını, mutluluğun göbekle de gelebileceğini bize öğreten,
nutella, çilek ve muz üçlüsü ile geceleri ateşleyen,
100 doların ne kadar da kutsal olduğunu hatırlatan,
bildiği envayi çeşit çakallık sayesinde her zaman hayatta kalmayı başaran,
şansını sonuna kadar zorlayıp, istediğini elde etmeden durmayan bir adam.
salih abi, platon'un idealar dünyasında vücut bulan en somut örnek,
thomas more'unütopyasından bile daha tutarlı ve gerçekçi bir ütopya.
salih abi, boomcu onur ve vedat'tan oluşan bu üçlü, alt-metin bakımından id - ego - süper ego gibi birbirini tamamlayan ve tanımlayan anlamlı bir bütün oluşturmaktadırlar.
vedat artık sıyırmıştır ve baktığı her yerde seks görmektedir. başka bir düşüncesi yok. çocuğun neden bu hale geldiği belli(!)
krize girdiği anda ise imdadına koşan kişi salih abi.
salih abi, uzmanlığı sayesinde vedat'a ilk müdahaleyi yaparak çocuğun delirmesini ve geri dönüşü olmayacak bir şekilde devreleri yakmasını,
veya
ortamda bulunan bir kaç kişinin günahlarına(!) girerek(!!) dönülmez akşamın ufkuna doğru, herkese sigara yaktıracak bir eyleme kalkışmasını engellemekte.
bu durum bir nevi süper ego modundaki salih abi'nin ego kıvamındaki vedat'ı baskılaması ve kontrol altına alması durumudur.
buna karşılık boomcu onur'un sahip olduğu sevgili mantıkla uyuşma aramaksızın dürtülerini doyurmak için hareket etmek isteyen id'in net bir yansımasıdır.
kısaca demem odur ki, vedat, boomcu onu ve salih abi
bu ülkedeki genç erkek nüfusun iç güdülerini, gerçekliklerini ve ütopyalarını net bir biçimde yansıtan;
tek bir karakterin üçe bölünerek derinlemesine işlenmesine olanak sağlayan özel karakterlerdir.
tabi senarist yazarken bu kadar derin düşünmemiştir :)
bonus olarak işler güçler'den en sevdiğim sahnelerden örnekler ile bu girdiye son veriyoruz: