lakabı, cahilliğin babası anlamına gelen mekkeli müşrik. neden ebu cehil denmiştir? açıklayayım.
bir gün efendimiz'in(sav) yanına geldi ve; "ey muhammed! senin peygamber olduğuna inanıyorum. sen zaten önceden de el-emin idin. ben senin dinine katılırım ama bir şartım var. rabbin devlet işlerine karışmayacak ve biz mekkeli zenginlerin saltanatı devam edecek."
işte bu yüzden bu lakap ona verilmiştir. allah(cc) dünyayı yaratacak, üstünde yaşayan bizleri yaratacak ama bizler için yarattığı kanunlar istenmeyecek. bu tam anlamıyla cahilliktir ve maalesef bugün müslüman olduğunu iddia edip, şeriata karşı olan cahillerle dolmuş dünya.
Asıl adı Amr bin Hişamdır. 556 senesinde doğduğu ve 624 senesinde bedir savaşında öldüğü bilinmektedir. Mekke’nin fethinden öncesine kadar pagan veya politeist halkın önemli liderlerinden olduğu bilinmektedir. Ebu'l-Hakem (Bilgeliğin Babası) olarak anılırdı. döneminde İslam dininin en güçlü rakiplerindendi ve islam tarihi açısından bir çok önemli kavramın ortaya çıkmasında etkisi büyüktür.
Amr; islamiyet’in ilk şehit’i (kutsal bir ülkü, din veya inanç uğrunda ölen kimse.) kabul edilen, önemli sahabelerden (İslam peygamberi Muhammed'i görmüş, onunla konuşmuş, arkadaşlık etmiş ve ona inanmış kimselere verilen isimdir.) olan Ammar bin Yasir’in annesi (aynı zamanda islamiyet’e geçen ilk 10 insandan birisidir.) Sümeyye bint hubbat’ı öldürmesi ve islam dinine inan insanlara işkence etmesi’nin etkisiyle ebu cehil olarak anılmaya başlanmıştır.
İslam’a inanalara işkence ederek onları din değiştirmeye zorlaması sonucunda bazı kimselerin bu durumlarda dayanamayıp İslam'dan vazgeçtikleri bilinir. Anne ve babasını bu sebeple yitiren Ammar bin Yasir, bir işkencede İslâmdan vazgeçtiğini söyleyerek ölümden kurtulmuştur. daha sonra peygambere gidip durumu anlatması ile kalben inanılmadan zaruriye halinde edilen sözlü inkarın bir günah teşkil etmeyeceğinin söylenmesi üzerine, günümüzde çokça tartışılan ve bugün FETÖ gibi yapılanmaların ana hareket mekanizmasını belirleyen takiyye (mezhebini, inanışını gizli tutma, saklama ) kavramı islami literatüre girmiştir. tabiiki bunun sadece islam’a ait bir kavram olduğu düşünülemez, sadece kendi içinde uygulanabilme müsaadesi bakımından önemlidir. yoksa geçmişte ve gelecekte masonluk, sebatayizm, haşhaşilik gibi bir çok inanışta ve yapılanmada bu yöntem çokta uygulanmıştır.
özellikle Amr bin yasir’in şii inanışta (bir islam mezhebi) çok önemli bir yeri vardır. bunun sebepleri bu yazının konusu değil, ancak onun özelinde ilk cereyan eden takiyye hadisesinin bugün şii inanışta çok önemli bir yeri olması ve bazı iç mezheplerde neredeyse inanç esası noktasında uygulanıyor olması dikkate değer bir meseledir. bu kavramın; günümüzdeki islam mezhep savaşlarındaki en önemli mücadele stratejilerinin belirlenmesine ve bazı devlet politikalarının ve hakim ideolojilerinin kurgulanması ve yönetilme aşamasına çok ciddi tesiri olmuştur.
İslam Peygamberi’nin, Amr’ın Müslüman olması için bir duasının olduğunu birçok kaynakta geçmektedir.“Ey Allah'ım! İki Ömer'den (Ömer b. Hattab ve Amr b. Hişam) biri ile İslam'ı aziz kıl, güçlendir” bu duası onun; “Küfürde samimi olan, İslam'a girdiğinde de bu özelliğini muhafaza eder” görüşünün bir yansıması olarak kabul görür. bu görüşün etkileri ile üzerinden; bir çok farklı hadisenin, tarihi meselelere etkisi inceleme konusu olmuştur.
bazı think-tak larda ‘’Amr bin Hişam islamiyeti seçseydi ne olurdu’’ temalı soru başlıkları üzerinden çalışmalar yapılması da Amr’ın tarihi kişiliğinin önemi üzerine bizlere bir fikir verebilir.