orta saha çizgi gerisinden, ters kanattaki rakip ceza saha çizgisi üstündeki takım arkadaşının tam ayağına gönderdiği top havada süzülürken koşup o noktaya giderek, topu arkadaşından pas olarak geri alan efsane italyan futbol cambazı.
dünyaca ünü tartışılmayacak seviyede olan bir maestro. fatih karagümrük'ün dünyaca ünlü teknik direktörü olacağına dair son derece güçlü duyumlar var. gelirse lige büyük renk katar.
Otobiyografisindeki Terim anıları bile adamın futboldaki karar verme hızının tüm türkiye'nin üzerinde olduğunun özeti gibi:
keşke fenerbahçe'ye gelseydi.
"Berlusconi ve Ancelotti arasında karşılıklı sevgiye dayanan, oldukça sağlam bir ilişli vardı. Fakat bunun Milan'ı çalıştıran herkes için geçerli olduğunu söyleyemem, örneğin Fatih Terim...
Fatih oldukça dikkat çekici ve kurallara alerjisi varmış gibi görünen garip bir insandı. Daha en başından Milan'da uzun süre görev yapamayacağı oldukça belliydi ve kısa bir süre sonra da kovuldu.
Terim Milan'dan önce canının istediği her şeyi yapabildiği, daha düşük profilli takımlarda görev almıştı ama burası Milan'dı. Burada bazı hareketlerin tolere edilmeyeceğini herkes bilirdi...
Mesela, öğle yemeğine canı isteyince geç katılıyordu. Milan'ı temsil etmesi gereken resmi aktivitelere kravat takmadan gelebiliyor, sonra bu aktivitelerden 'evinde Biri Bizi Gözetliyor' izlemek için kimseye haber vermeden erkenden ayrılıp, Galliani'yi masasında tek başına bırakıyordu. Kendisini tesislerde John Travolta gibi garip, cafcaflı ve renkli kıyafetler giyerken görüyorduk.
Görevi boyunca kendisinin adete gölgesi gibi olan deli bir tercümanı vardı. Terim'in 5 dakikalık ateşli konuşmalarını, duygusuz bir şekilde 5 saniyede tercüme eden bir adam... Tercümanı bir ara Terim'e medya ile tüm ilişkilerini süresiz kesmesini tavsiye etti... Medya ile ilişkileri kesmek... Süresiz... Milan'da... İletişimin her şeyden önemli olduğu ve mükemmel yönetilen bir kulüpte...
Özellikle göreve başladığı ilk günlerde yaptığı takım toplantıları ise unutulmazdı. Terim eline bir tebeşir alıp taktik tahtasına 11 daire çizerdi. Tahtadaki her daire sahaya çıkacak bir oyuncuyu temsil ederdi. Ancak konuşmanın ortasında taktik tahtası çizdiği oklardan ve karalamalardan öyle bir hale gelirdi ki, hangi dairenin kimi işaret ettiğini anlamak imkansızlaşırdı. Taktik tahtası, oyuncuları ve mevkileri birbirinden ayırmanın mümkün olmadığı karmakarışık bir hal alırdı. Kısacası tam bir kaos... Sadece kalecinin kendi pozisyonundan emin olabildiği bir kaos...
Toplantı sırasında bir daireyi işaret edip, 'Costacurda, tam burada olman gerekiyor' diye konuşmaya başlardı. Bir gün dayanamayıp, 'Ama patron, o gösterdiğin dairenin biraz önce benim olduğunu söyledin, Costacurta değil ki' demeye zorunlu hissetmiştim.
İşin daha da kötüsü, konuşma ilerledikçe defans bölgesindeki dairelerle, forvettekileri karıştırmaya başlardı. Artık öyle bir hal almıştı ki, kendi aramızda acaba bunu Berlusconi'nin gizli rüyası olan 2-4-4 taktiğini gerçekleştirmek için bilerek mi yapıyor diye şakalaşmaya başlamıştık.
Ancak şaka bir yana, Terim'in taktik bilgisinin yetersizliğini ve tüm oyun planının takımı bağıra çağıra motive ederek, sahada iyi bir sonuç almamızı ümit etmek olduğunu anlamamız çok uzun sürmedi... Belki böyle bir plan başka yerlerde işliyor olabilirdi ama Milan'da işlemezdi. İşlemedi zaten, Milan'da uzun süreli görev alabilmek için bundan daha fazlasına ihtiyaç vardı."
yazdığı kitapta fatih terim'e iyi geçirmiş, terim'İ taktikten falan anlamayan kaos futbolu oynatan bir adam olarak betimlemişti. kendi teknik direktörlüğü de pek parlak olmamakla birlikte eğer gelir de arkasından teneke bağlanarak gönderilecek bir pozisyona düşerse taşak oğlanı olabilir.
efsanevi italyan merkez orta sahası. kariyerinde yalnızca 6 kulüp bulunur ve bunların 3'ü italya'nın top 3'üdür.
brescia alt yapısında yetişmiş, inter'e transfer olmuş, reggina'da kiralık oynamış, milan'da efsane olup juventus'a transfer yapmış ardından da kariyerindeki tek italyan olmayan kulüp olan new york city'de emeklilik ikramiyesini kazanmıştır.
oynarken lakabı primo ministro (başbakan) olan pirlo, öldürücü pasları, müthiş frikikleri ve çevre kontrolü ile defansif özelliklerinin yanı sıra harika bir oyun kurucu idi. zaten milan'da senelerce gattuso ile devrilmez bir ikili olmalarının sebebi de, birinin deli, sert, top geçer adam geçmez, diğerinin ise teknik oluşundandı.
futbolcu iken şöhreti okyanusları aştı elbette. dünya karmalarında oynadı, italya milli takımı ile önce u21'de oynarken avrupa şampiyonu olup, 3 golle turnuva'da gol kralı oldu, ardından da 2006'da dünya kupası'nı kazandı.
2 şampiyonlar ligi, 2 süper kupa major başarılarından sayılabilir, italya şampiyonluklarını yazmıyorum bile.
ha sonra teknik direktör oldu pirlo. pek kimse bilmez, juventus'ta önce danışman olarak görev yaptı ve pro lisanslara başvurdu. daha sonraları kısa bir süre, juventus u23 takımını çalıştırıp, 2020-2021 sezonunda da juventus a takımının hocalığını yaptı. sezonu 34 galibiyet, 10 beraberlik 8 mağlubiyet ile italya ülke kupası ve süper kupa ile kapattı. şu anda boşta kendisi.
her büyük futbolcudan iyi teknik direktör olmuyor gerçeğinin önümüzde onlarca örneği var. pirlo, oyuncuyken müthiş zeki bir adamdı. teknik direktörlüğünde, hücumda birden bire 6 kişi olan 442'sinden başka pek numarasına ben daha rastlamadım, ya da irdeleyen bir inceleme okumadım. umarım başarılı olur çünkü hala milan forması evimdeki forma koleksiyonlarımın arasında duruyor, gururla saklıyorum.
teknik direktör olarak popülaritesi avrupa kıtasından ibarettir, o da bu popülasyonun yüzde 70'ini futbolculuğundan taşıdığı için. öyle dünya klası bir hoca değil yani. henüz tabi.
