yuvarlak hesapları çok seven insanların benimsediği ideoloji.
yolsuzluk olur, rakamdan 40-50m€ rüşvet diye bahsederler, aradaki fark türk parasıyla 46 milyon lira yani eski parayla 46 trilyon... afrin'e girilir, şehit gelir, birileri çıkar toplamda 7-8 şehidimiz var der. kardeş senin beyzadenin kel kafasındaki saç tellerine bile bişe olmasın diye her gün saydırırken, türk askeri tavuk mu lan 7-8 diye sayıyı yuvarlıyorsun? 7 mi 8 mi? kek kalıbından değil, insandan bahsediyorsun. orda canını ortaya koyan cengaverlerin her biri sizin kirli siyasi emellerinizden ve oturduğunuz makamlardan çok daha değerliyken, siz o kahramanlardan bahsederken 7-8 diye rakamı yuvarlayamazsınız! tarih önünde hesap vereceksiniz!
islam şeriatındaki devlet ve toplum yönetimi hükümleri etrafında şekillenen ideoloji, siyasi akım. islam şeriatını modern toplumun siyaset mekanizmalarına yedirme amacı güder. siyasi parti olarak var olup yarı cemaat, yarı topluluk yarı dünyevi kalabalık olarak var olur.
türkiye'deki siyasal islam delirmiş durumda. tam anlamıyla bir delilik hali hakim. akıl almaz bir kibir, biz yaptıysak doğrudur, bize karşı olan herkes haindir, biz biliriz biz modu. müthiş bir aşağılık kompleksi, islamcılar modern hayata, cumhuriyete küfreder, milli mücadeleyi sindiremez ama alternatifini de başaramamıştır. esasen islam dan devşirdikleri ideolojik altyapı çok ama çok yetersizdir. bu yüzden hemen çöker, yozlaşır, çünkü ne birey yetiştirir ne karakter. tebaa ile de bir yere kadar gidiyor. su o kadar bulanıklaşır ki, sadece bağırmaya başlarlar. sürekli bağırırlar.
hayatta sanki başka amaçları yokmuşcasına sürekli kavga eden, kavga arayan, esasen her ne kadar öbür dünya, allah, kitap deseler de bu dünyada mutluluğu arayan ve bulamadıkça daha da deliren, garip bir siyasi akım olarak bugün türkiye de iktidar konumundadır.
ikinci dünya savaşından beri, az gelişmiş ve gelişmemiş geri kalmış devletleri sovyet korkusu ile yöneten abd'nin bu ülkeleri kontrol altında tutması için yeni bir "korku"ya ihtiyacı vardı. perşembe'nin gelişi çarşamba'dan belli olduğu için abd istemeyerek de olsa planlarını 10 yıl erkene almak zorunda kaldı. peki bu korku neydi? tabiki de islami terör
aslında siyasal islam 1980'lerinden başından itibaren, türkiye gibi iran gibi ülkelerin sovyetlerin güdümünden kurtarmak için yeşil kuşak, yeşil devrim gibi isimler ile hayata geçirilmişti. hatta abd, 1979 yılında humeyni'ye yardım ederek iran devriminin gerçekleşmesini sağladı. aynı abd 1988 yılında el kaide'nin kurulmasını sağlayarak afganistan'daki sovyet etkisine darbe vurmak istedi ve başarılı oldu. sovyetler yıkıldıktan sonra el kaide'yi kontrol altında tut(a)mayan abd bu seferde bu örgütle savaşmak için 1994 yılında taliban'ın kurulmasına yardım etti.
şimdi elimizde 2 tane radikal islamcı terör örgütü var; 1 - El kalide, 2 - Taliban.
tekrardan 1979 yılına gidersek o yıl önemli olan bir olay daha gerçekleşmişti, baas rejiminin önemli bir ismi olan saddam hüseyin ırak'da hükumete gelmişti. baas rejiminin özelliği Arap milliyetçiliği ile Arap sosyalizminin bir karışımı olmasıdır. saddam hüseyin yönetimindeki ırak'ın önce iran ile sonra 1. körfez savaşına girişmesi deyim yerindeyse abd'nin ekmeğine yağ sürdü.
şimdi de elimizde iki tane islamcı totaliter ülke var. 1 - iran, 2 - ırak.
dünya yavaş yavaş kıvama gelmişti. bu işleri zirveye taşıyacak tek bir hamle kalmıştı derken 11 eylül saldırıları patlak verdi. ( bu saldırılarda abd'nin parmağı var mı yok mu tam olarak bilinmemekle birlikte, abd'nin işin içinde olduğuna dair
güçlü süpheler var ) dünyada artık islamofobi baş göstermeye başlamış ve abd tam olarak istediği şeyi başarmıştı. geriye kalan tek şey ise korkutulmuş güçsüz müslümanları kontrol etmek ve batı insanarının gazını almak.
bu işi tabiki "siyasal islam" yapacaktı. bir ülkede siyasal islam iktidara geldikten sonra rol model oluşturulması planlandı. yani ırak, afganistan, suriye, libya, pakistan, azerbaycan gibi ülkelere "bakın falanca ülkede müslüman ancak onlarla herhangi bir sorun yok, gayet modern ve çağdaş bir ülke. sizde onlar gibi olun" denecekti. ve bu rol model için harika bir ülke vardı, tahminleri alayım, evet doğru tahmin o ülke türkiye cumhuriyeti. anayasal olarak hukuk ve demokrasi devleti aynı zamanda laik. yüzü batıya dönük ve sürekli onlar ile iyi geçinmeye çalışmış. daha iyi bir rol model ülke olamazdı. zaten türkiye'de 1980 darbesinden itibaren yükselen islami bir görüş ve necmettin erbakan gibi bir lider vardı. geriye kalan tek şey ya erbakan ile anlaşmak ya da onun yerine yeni birisi getirmekti. ( bazı rivayetlere göre necmettin erbakan abd ile anlaşmamıştır. diğer rivayetlere göre abd ile anlaşmış ancak sözünde durmamıştır )
sonuç : siyasal islam ile beraber, gelişmekte olan müslüman ülkeler abd güdümünde kalmış, islami terör ile korkutulan batı dünyasının gazı alınmış başka hesaplar için harika bir zemin oluşturulmuştur.
inanmayan, sorgulayan biri olarak objektif bakıyorum: bence aptallıktır, sence doğrudur saygım var, hatta sempatim bile var kendini inancına adamış, temiz, sakin, dürüst insanlara. eyvallah. ancak hem inanıp, hem bunu siyasetle harmanlarsan iş nerelere kadar gidiyor işte. kimisini allah kitap diye dağa çıkarıyorlar, kimisini allah kitap diye koyun yapıp yönetiyorlar. hacı bir salın artık. şehitlik kavramının bile orduda savaşacak gözü kara askerler lazım diye çıkarıldığını düşünmek bu kadar zor değilken, komple siyaset falan sıkıntı.
din de siyaset de gündelik hayatta aynı yerlere tekabül etitği oranda kesişir. bütün semavi dinler bu noktada siyasaldır. ancak belki budizm veya taoizm ya da konfüçyanizm gibi birey odaklı inançları bu noktada ayrı tutabiliriz. kendi miras sistemi, medeni hukuka ait kelamları, sasvaş hukuku vs. olan bir sistemi siyasileştirmemek pek mümkün değil.
peki batılı demokrasiler bu sorunu nasıl çözdü? aslında çözmedi...
söz konusu hristiyan hukukunu temel alıp; toplum sözleşmeleri ile modernize edip ehlileştirdiler! hala incil üzerine el basarak mahkemelerinde yemin edilen sistemin bizim anladığımız anlamıyla gerçekten dinden arındığını söyleyebilir misiniz? veya resmi nikahların yüzyıllardır kilisede kıyılması?
peki bizde neden siyasal islam var? çünkü islam dünyası kopyala yapıştır ile batının sistemini taklit ederken kendinde zaten var olan kurumları elinin tersi ile itti ve bunu ne kadar radikal bir şekilde yaparsa o kadar kalıcı olacağına dair hülyalara daldı. bunu yaparken tarihsel gecikmişliği nedeniyle haklıydı da aslında! çünkü kendi kurumlarını toplum sözleşmesiyle birlikte tarışmaya açıp reforme edecek ne entellektüel zenginliği haizdi ne de bunu yapacak kadar vakti vardı! dahası hristiyan dünyası bunun için neredeyse 400 yıl gibi bir zaman harcamıştı!
peki siyasal islam sadece bu mudur? yani bir çelişkinin zorunlu sonucu mudur? değildir! aynı zamanda bu çelişkinin politikacılar tarafından demogoloji olarak kullanılarak geniş halk kitlelerini peşinde sürüklenmesi için de muazzam bir araç olmuştur.
sonuç olarak bir tanım yapmak da boynumuzun borcu olduğuna göre; bir inanç sisteminin siyasal hayata denk düşen yansımasıdır.
Süreç içinde kendini bitirmiş lağım çukurudur, vebadır, ikiyüzlülüktür, ahlaksızlıktır.
3y(yasaklar,yolsuzluk,yoksulluk) ile gelip 3y ile tarihin çöplüğüne gömülendir resmi olarak da ilk seçimde gömülecek olandır.
Kadına, sanata, sevgiye, eğlenceye, farklıya, insanlığa kısacası insan hayatına değer katacak her şeye düşmandır.
Fesattır kendi basiretsizliğini örtmek için seni engellemeye çalışır, bağnazdır sorgulamaz ve zalimdir zulmeder ama her zaman bir şekilde mağdur olmayı başarır.
faiz haram der ama yolsuzlukla kazandığı milyon dolarlarını yurtdışında yatırdığı bankada faiziyle beraber çatır çatır yer, huzur islam'dadır ama evi londra'dadır, domuz yemek haramdır ama domuz harici haram yeMek haram değildir.
Dünyadaki tek amacı birilerine ahlak tacirliği yapmak ve kendinden olmayan her canlıyı şeytanlaştırmaktır.
siyaset dediğimiz erkin hâlâ demokratikleşememiş kabile devletlerinde, hedefine giden yolda din dahil her türlü sosyal argümanı kullanmakta beis görmediği şeklidir.
Badem bıyıklıların siyasete giriş yıllarını hatırlıyorum malaesef tiksinerekte olsa...yola çıktıklarında sizden muhtar bile çıkmaz dediler adamlara. Bu lafı kullanan çakma aydın yazara tükürdüğünü yalattı bu herifler ama asıl olan bu ülkeye oldu hemde 25 sene... Tarih sadece cahil milletlerde tekerrür edermiş.
Son hamlesini de yapmıştır. İstanbul sözleşmesi'nden çıktık welcome new Afghanistan.
Jön Türkler'den beri süregelen türk aydınlanmasıyla türk gericiliğinin son savaşını yaşıyoruz.
Kim kazanırsa bundan sonra hayatımıza oradan devam edeceğiz.
Yukarıdaki tüm insanların ortak noktası olan kavram. Sadece islam özelinde düşünmeden soruyorum, Kimin işine yaramış bu kavram? Hacıların, Mollaların, gelenekçi bazı keşişlerin, papaların ve bunlarla birlikte kralların, şahların ayrıca firavunların işine yaramış, zerdüşt dahi öldürülmeye çalışılmıştı. Coğrafyamızdaysa eskiden osmanlı hanedanın elindeydi, şeyhülislam ve sultan tekelinde onların çıkarlarını koruyordu. Şimdiyse "göklerden gelen bir karar" ile yine muktedirlerin emrinde ve onların çıkarlarını koruyor.
Biz de pek masum sayılmayız hani onu da ekleyeyim. öyle güzel ölü taklidi yapıyoruz ki helal olsun bize, bana, sana ve ona. Ölü taklidi yapmamanın bedeli ağır olduğu için yapıyoruz herhalde ama içten içe uyanıyoruz bence ya da öyle umuyorum. O inandıkları kitabı yüzlerine tutup "buna göre sizden âlâ kâfir yok" diyeceğim gün gelecek, inanıyorum.
Bu kavramla ilgili güzel bir şiiri de bırakıyorum. (bkz: sofuluk)
ota boka hassasiyetleri var. bununla ilgili bir tweet var; "klitoriste 8000 sinir ucu olmasına rağmen türkiyedeki siyasal islamcılar kadar hassas değil" gibi bir şey. o kadar haklı ki...
Koyun götüne gitsin çok da can sıkılası bir şey değildir, demek istediğim kavramdır.
Bu kavram Türkiye'nin bir gerçeğiydi kabaca söylersek yapılan Cumhuriyet devrimlerinin çarpıtılması, peşine fazla düşülmemesi sonucu başa gelmemesi imkansızdı ve de geldiler.
Tam kendinden beklenilecek barbarlığı gösterdiler ve şimdi kendi zamanlarında büyüyen kuşaklar doğal olarak kendilerine karşı olduğu için ve ekonomik iyileşme sonucu ortaya çıkan tüketici kitle, teknolojik gelişim, türkiye'nin vasatın bir iki tık yukarsında da olsa yurttaşlık bilinci olan nesillerini yetiştirmesi ; bunun gibi birçok etkenden dolayı 10 sene içinde tamamen gideceklerdir diye düşünüyorum.
Daha olanlara ve gidenlere Yapacak bir şey yok, asıl mesele olarak şu zihniyet gittikten sonra geleceği sağlam nasıl inşa edeceğiz ona kafa yormaktır bence.
Yıllar evvel mahallede bizim ekibin yaş ortalamasının altında kalan bir eleman vardı. Bilirsiniz yaş küçüldükçe aradaki fark büyür. Mahallede bazı şeyler izafidir. Bu sibobun da cesareti izafiydi. Tokat menzilimizin dışındayken türlü artistlikler yapar, küfür ettiğinde dayağı yer bu dayağı yerken ağlar abi çeker fakat kaçarken tükürür ve tekrar küfrederdi.
Yıllar sonra fark ettim, siyasal İslam da buna çok benziyordu.
türkiye'de geç gelen kapitalist dönemin geç gelen kilisesi. bilindiği gibi cumhuriyet rejimi bizde avrupa'daki gibi mülkiyet üzerinden yürüyen sınıf savaşımlarından; kiliseyle ve monarşiye karşı çıkan isyanlardan, burjuva önderliğindeki halk tabanından gelen taleple gelmemiştir.
çok ilerici ve akıllı bir grup osmanlı bürokratının atatürk ( en büyük pay gazi paşa'nındır tabii ki ) önderliğinde ulusal kurtuluş savaşı'nı kazandıktan sonra, içerdeki karşıt gruplara rağmen halka hediye etmesinden doğmuştur bizde cumhuriyet.
atatürk ve ekibi gökten dağıtmıştır, yurttaşa haklarını. burjuva sınıfını da kendi elleriyle oluşturmuşlardır. o yüzden bizde endüstri toplumuna bağlı gelen medeni kanun, laiklik, eğitim birliği, yargı-yasama-yürütme erkleri, ticaret kanunları... gibi kazanımların öneminin aydın ekipte bir karşılığı olsa da halk tabanında kıymetinin bilinmesi açısından bir karşılığı bence yoktu.
bunu kendi yakınlarım üzerinde de net gördüğüm için söylüyorum. bunun belli başlı sebepleri var tabii avrupa'yla aramızdaki makası 100 yılda kapatmak çok mümkün değil, fabrika da yapsan, zenginlikten kırılsan da çağdaşlaşma işi sadece maddi değil sosyo-kültürel bir iş, bu işin felsefesi de var; felsefesi de işin ruhu. materyalist bir kişi de olsam bu benzetmeden yola çıkmamdan ötürü ruhsuz bir bedenin boş kabuk gibi kalacağını düşünüyorum.
akp ve siyasal islam denen ortaçağ kurumunun türkiye'nin ikinci yüzyılına girdiği şu günlerde, hem laikliğe karşı açık savaş verdiği hem de parlamenter rejimi kapatıp seçimli monarşi gibi bir şeye dönüştürdüğü için; laik-demokratik cumhuriyet rejiminin sosyo-kültürel alanının önemini kavrama konusunda millete çok büyük bir ders verdiğini düşünüyorum.
bu gömlek türkiye'ye artık çok dar gelmektedir ve yırtıp atılacaktır, umarım çok determinist düşünmüyorumdur. her şeye rağmen umudum var benim.
düzeltmeler: anlam bozuklukları, noktalama ve imla.
fikirle mücadele edemediğini yok etmek için elindeki her türlü gücü kullanıp "amaca giden her yol mübah" diyen saçmalıktır. bugün istanbul'un adeta yerinden oynaması lazım çünkü aynı gün içinde şunlar oldu:
- ekrem imamoğlu sabahın 06:15'inde yayınlanan istanbul cumhuriyet başsavcılığı kararıyla gözaltına alındı. gerekçe, suç örgütü liderliği. - ismail saymaz neredeyse 12 yıl önceki gezi direnişi'nde "devleti ortadan kaldırmak" ile osman kavala, can atalay, çiğdem mater ve mücella yapıcı'ya yoğun irtibatta kalarak kavala'nın internet sitesinin hazırlanmasında rol aldığı için sabah 9 sularında gözaltına alındı (milliyet haber linki ). - istanbul valiliği, il genelinde 19-23 mart tarihleri arasında her türlü toplantı, gösteri, yürüyüş ve basın açıklamasını yasakladı (bianet haber linki ). - aynı valilik, yukarıdaki yasağın uzantısı olarak ibb metro a.ş.'nin işlettiği, içinde taksim, yenikapı ve seyrantepe gibi işlek hatların da bulunduğu gırla metro istasyonunu da ulaşıma kapattı (üstteki haber linkinde hepsi var). - gene aynı valilik, vatan caddesi'nin de içinde bulunduğu 6 caddeyi ve bu caddelere bağlanan bütün yolları trafiğe kapattığını açıkladı (burada isim isim hangi caddeler olduğu yazılmış). - ekrem imamoğlu ile aynı gerekçeyle şişili belediye başkanı ve beylikdüzü belediye başkanı gene sabahın köründe gözaltına alındı (cumhuriyet haber linki ).
bütün bunlar olurken koca bir metropol susuyorsa, ülkenin diğer şehirleri sadece sıranın kendilerine gelmesini beklemekten başka ne yapabilir ki? "istanbul olmadan türkiye olmaz" naraları atanlar nerede?
Buraya yönelen ülkelerin sonu hiç iyi bitmedi. Bizde ülke olarak kıyısındayız ya pakistan , iran yada ırak gibi boktan bir devlet olacağız yada yüzümüzü aydınlığa çevireceğiz.