1. insanın şansının hiç yanında olmama durumu.

    geçenlerde ablamla konuştuk telefonda. oğlum dedi, annemden duydum, kaçırmışsın iş görüşmesini. ama açıkcası pek inandırıcı gelmedi bana. naaptın akşamdan içip, kalkamadın mı yine?
    yok dedim abla, vallahi doğruydu hikaye. tamamen şanssızlıktı.
    hep de seni buluyor böyle olaylar dedi.
    evet, şanssızdım.

    çok kıyak bir iş yakalamıştım, denklersem güzel maaş, güzel ortam falan çalışacağım. sabah 10 dediler görüşme için. randevu verildi, iyi günler dilendi.
    o gün uzun zamandır evde sığırlamanın verdiği bunalmışlıkla, 7de uyandım. güzel bir kahvaltı yapıp, duşumu aldım. bornozla takılırken, kahvemi bile içtim. tamamen ayılmıştım.

    güzel de bir takım seçtim kendime, ne zamandır da giymiyordum. hazırlandım falan, jiletim anlayacağınız.
    gideceğim yer 20 dakikalık mesafe.
    9 buçukta evden çıktım. 10 dakika da orada takılırım diyorum.

    ulan dolmuş durağına çıkacağım, sokakta yürüyorum. önümde yürüyen yaşlı amca sendelemeye başladı. arkadan kesiyorum. dedim bu saatte sarhoş olamaz. tam düşecekken koştum yakaladım kolundan.

    herif bi anda kucağıma bıraktı bütün ağırlığını. bir elimde çanta, attım kenara hemen. girdim kollarının altına dayıyı çektim yol kenarına, yere oturttum. adama iyi misin amca falan derken, gözleri ateş ediyordu. ağzından bir şeyler geliyordu falan belli aralıklarla, yan çeviriyorum kusmasın diye. ambulansı aradım hemen sokağı tarif ettim.

    bi yandan da görüşmeye geç kalıyorum. etrafta bi insan denklesem, onu dikip başına ambulans gelene kadar, uzayacağım hemen. dolmuş muhabbeti zaten yalan olmuştu, taksiyle falan giderim hemen diye kuruyorum kafamda.

    yok arkadaş, 15 dakika boyunca bir insan evladı geçmez mi sokaktan. 20 dakika sonra yaşlı bir teyze geçti, onu da benim gözüm tutmadı. kimi kime emanet edeceksin.

    ambulans geldi, adamı aldılar. gelecek misin hastaneye dediler, yok dedim yakını değilim. anlattım durumu.
    bindirdim dayıyı, koştum taksiye bindim. saat 10 geçiyor.

    koşa koşa girdim ofise, vardığımda buçuk olmuştu saat. yarım saat gecikmiştim.
    ama durumu anlatırım, anlayış gösterirler herhalde falan kafasındayım. vicdan işleri sonuçta.

    görüşeceğim eleman biz bu meslekte ne yalanlar duyduk koçum falan tribiyle, inanmadı anlattıklarıma. zaten kendi ablam bile inanmamıştı. ilk günden böyle geciken ilerde sıkıntı yaratır falan dedi. yine de değerlendirip, dönüş yapacağız size dedi.
    he dedim, tabi yapacaksınız eminim.

    yalan oldu anlayacağınız.

    bunun gibi bir sürü hikayem var.
    mesela ne zaman ailemin falan karşı olduğu bir işe kalkışsam götümde patlar hep şanssızlıkla. ne bileyim, babam internetten alışveriş de neymiş, kaldır götünü git al gel şuradan der. dur baba ya, devir değişti oturduğumuz yerden hallederiz derim. sipariş veririm, firma dolandırıcı çıkar, kargoda sıkıntı olur, bişey olur hep.

    sonra babamın tribini hayal edebilirsiniz.

    geçenlerde maaşımı aldım, dedim kaç senedir hayırsız evlat damgası yedik, bizimkilere bi güzellik yapayım.
    aldım peder beyi götürdüm markete, dedim baba bu ay mutfak alışverişin benden. oğlun da para kazanıyor bak artık. başka şehirde yaşasam da ailenin bir ferdiyim hala.

    dedi oğlum sen kendi götünü kurtar.
    yok dedim baba olur mu, ben zaten rahatım. bırak bi güzellik yapayım işte.
    iyi dedi, tamam.

    doldurduk koca market arabasını, maaş da yeni yatmış internet bankacılığından kontrol ettim.
    onu da al, bunu da al lazım olur diye bol bol döşüyorum arabaya her şeyi, jest olsun diye.
    neyse, tepeleme doldurup gittik kasaya.

    20 dakka ürün geçir, poşetle falan, arkada sıra var 5 kişi kadar.

    ulan amınakoyduğumun kartını okumadı pos cihazı iyi mi..
    kartın süresi geçmiş, yenisini çıkarmak gerekiyormuş.
    tam da o gün geçmiş..
    nakit de yok yanımda.

    peder bey bi iç çekti, kendi kartını uzattı böyle.
    ödedi bi şekilde, ama bana bakışını unutamam.
    izah etmeye çalışıyorum falan böyle de, kurtarmıyor işte.
    belki adam kendi çıksa alışverişe, o kadar masraf yapmayacaktı, daha az şey alacaktı.
    sonradan vereyim falan dediysem de, o jestin havası kaçıp gitti tabii, istemedi adamcağız.

    yani kötüdür şanssızlık. dumur eder adamı, rezil rüsva düşürür.
    bir de üstünüze yapıştı mı, gitmez namussuz.
    o yüzden şanssız olduğunuzu kabul ettiğinizde, yeniliğe kapalı, bildiğiniz yoldan şaşmayan biri olmanız gerekebilir. garantici olmak şanssızlığın etkisini biraz olsun düşürüyor.
    #67258 lizard | 7 yıl önce (  7 yıl önce)
    0genel terim 
  2. (bkz: )
    #67288 the crow | 7 yıl önce
    0genel terim 
  3. tezgahta duran telefonun üstüne raftan her biri beş kilo gelen iki ayrı tepsinin düşüp telefonu üç ayrı yerinden kırabilmesi. o değil tepsi de kırıldı. tezgah sağlam.
    #96392 larden loughness | 7 yıl önce (  7 yıl önce)
    0genel terim 
  4. kaleciler için tır.
    #96444 kerem | 7 yıl önce (  7 yıl önce)
    0genel terim 
  5. hayatın çoğunluğu. daha doğrusu hemen herkes buna inanır. başlarına gelenler şanssızlıktır.

    "şansını yaratmak" kısmı var bir de. madem şanssızız, evde kendimiz yapalım. gözü açık olmak, fırsatları sakince takip etmek, kendini hazırlamak ve geliştirmek şansını yaratmaktır. insanın ayağına çok az top geliyor, geldiğinde harcamayıp vuracaksın. zaten nadir olan şansın döndüğünde hazır olacaksın, harcamayacaksın.

    bazen de ne yaparsan yap olmaz. "ne yapılacaksa yaptım" der avunursun.
    #96518 son kurtadam | 7 yıl önce
    0genel terim 
  6. 14 milyar yıllık dünya da 25 yıllık Erdoğan dönemine denk gelmek.
    0genel terim 
  7. Ya hem Turgut Uyar seviyorsunuz...
    Hem de Muş Tatvan yolunda hep devlete inanıyorsunuz.
    #137501 ethicaysa spinoza | 6 yıl önce
    0genel terim 
  8. Daha ucuz olur diye bir kutu 24'lü gofret almak ve alınan kutudan 22 tane gofret çıkması.
    #227232 laz ziya | 4 yıl önce
    0genel terim