1. 'in, 'nın kitabından esinlenerek, "insan kanıyla yazılan fatura" başlığını attığı 3 ağustos 2015 başlıklı köşe yazısı:
    ------------------------------
    ucuz hesaplar ile bedeli çok pahalı bir fatura kesiliyor, türkiye'de yaşadıklarımızın özeti bu. ucuz hesaplar ile faturayı kesen iktidar bloku, ödeyecek olan ise bu ülkede yaşayan hepimiziz. üstelik bu faturanın bedeli artık kanla ödenmeye başladı.

    önderliğini cumhurbaşkanı 'nın yaptığı iktidar bloku, seçimlerden çıkan mesajı, yani ciddi bir siyasi restorasyon ve buna dayalı bir toplumsal barış gereğini ya kavrayamadı ya da umurunda bile değil. iyice belli oldu ki, , bunu sürdüremedikleri sürece hiçbir denkleme akılları yatmıyor. o nedenle, mutlak gücü yeniden ellerine alabilecekleri ve bunu daimi hale getirecek düzeni; yani “ ” sistemini kurabilecekleri hesaplar peşindeler. . sadece yolsuzluk davalarının sıkıştırdığı köşeden söz etmiyorum, son yıllarda ülkeyi o denli babalarının çiftliği gibi yönettiler ki, sırlarını kimse ile paylaşma lüksleri yok. suriye 'de çevirdikleri işleri, apaydın mülteci kamplarına bile sokmaktan kaçındıkları chp ile mi paylaşacaklar? bir büyük muhasebeye akılları yatmadığı sürece bu olacak şey değil ve belli ki akılları yatmıyor veya yetmiyor.

    "pespaye otoriterlik"
    akılları yetmiyor, çünkü güç paylaşımının sorumluluk paylaşmak, kendi yüklerini de hafifletmek olduğunu hiç kavrayamadılar. akılları yetmiyor, çünkü . tüm geleneksel toplumların siyaset etme biçimini “atalarının özgün deneyimi”, modern otoriter siyasetleri, o deneyimin yaşatılması, “ecnebi” modellere karşı, özgün siyaset zannediyorlar. siyasetten anladıkları özetle budur ve bu bir toplum için tam bir felakettir.

    felakettir, çünkü bu kafada olan, farklı olanı kabul edemez, zaten en baştan kavrayamaz. “farklı”dan anladığı, olsa olsa, din, mezhep, cins farkı olur, oysa, . farklılığı kavramak ve kabullenmekten uzak bir siyaset kafası, farklı olanı "düşman", "hain", "bozguncu" beller. bu kafaya göre "toplum" diye bir şey yoktur, kaderleri, özlemleri, kafaları bir "kütle" vardır, o kütlenin dışında kalan, toplumsal hayat ve siyasetten kovulur, "huzur" bulunur. böylesi bir huzur arayışı, her toplumun başını mutlaka bir belaya sarar, sarıyor.

    kürtler kütlenin parçası olmayı kabul ettikleri sürece "kardeş", reddettikleri ölçüde "düşman"; aleviler sünniliğe yaklaştığı ölçüde veya mahcup bir şekilde dışında kalmaya razı oldukları sürece hoş görülecek bir güruh, yoksa "sünni omurgayı" zayıflatacak muzır bir topluluk; iktidar aklına uyanlar "milletin öz evladı", uymayanlar sindirilmesi gereken “fitne-fesat odakları"; bu kafanın özeti budur, neler yapabilecekleri ortadadır.

    şimdi, bu kafa bize, ağır faturanın ilk kurbanları olan anadolu çocukları; gencecik asker ve polislerin cansız bedenleri üzerinden giriştiği bir pazarlığı dayatıyor. . kim bu karşı çıkmayanlar, sayıları ne, kimi, neyi temsil ediyorlar, önemi yok. bu iktidar eline silah alanlardan değil, en çok demokratik eleştiri ve sorgulamadan korkuyor, asıl derdi onlarla. kürt siyasetinin de en çok demokratik zeminde gelişmesinden korkuyor, hdp'ye bunca yüklenmesinin nedeni bu. kürt siyaseti çatışma siyasetine geri dönmeden çok önce, seçim boyunca hdp baş düşman ilan edilmedi mi? o zaman gerekçe neydi, izah eden var mı?

    ayrıca, "barış müzakerecisi" 'ın, "öcalan bunları sopayla kovar" lafının izahı nedir, çok merak ediyorum. askeri harekat düzenledikleri pkk'nın lideri kimi, neden sopayla kovacak? "öcalan direnebilseydi" ne demek? çözüm sürecinden anladığınız "öcalan ile başkanlık pazarlığı" idi, onu "başkaları" bozdu mu demek istiyorsunuz? kim bu başkaları, ima edilen anlaşmayı nasıl bozuyor, kürtler bu işe ne diyor, bir anlatsanız da anlasak. hayalinizde de olsa, ? bırakın kuru gürültüyü, safsatayı, şunlara bir cevap verin, meselenin aslı nedir bilelim. bizim üzerimize büyük fatura kesiyorsunuz, madem bedelini ödeyecek biziz, her şeyi bilmeye hakkımız var. 'nun fukara çocukları üzerinden, kanlı bir iktidar hesabı yapıyorsanız, o kanı ne kadar yıkamaya çalışsanız, ellerinizden çıkmayacak.

    "iktidara kıyak"
    bırakın, cihangir, nişantaşı zevzekliğini, bu ülkeyi onlar değil, siz yönetiyorsunuz, siz isterseniz onlardan hesap sormaya devam edin, biz sizden hesap sormak durumundayız. tüm ülkeyi devasa bir güç tekeli ile yöneten iktidar bloku ile, ne gücü, ne tesiri onlar ile kıyaslanamayacak olanları eşitleme çabası, iktidarın sorumluluğunu hafifletmekten, sorgulanmasını dengelemekten, kısacası iktidara kıyak geçmekten başka bir anlam taşımıyor. kurnazlıkla iktidar ile bağınızı tehlikeye atmaktan sakınmak mümkündür, ama kurnazlıkla "hakkaniyetli" gözükmek mümkün değildir.

    kaynak: www.cumhuriyet.com.tr/...
    #66764 fly | 7 yıl önce
    0köşe yazısı