Çizgi romanların sinemaya uyarlanması da aslında ilginç anektodları barındırır. filmin yapımcısı arzu film ilk filmin çekiminden önce başrol oyuncusunu seçmek için bir yarışma düzenler. ancak yarışma sonrasında yarışmayı kazanan oyuncunun gişe beklentisini karşılamayacağını düşünerek karaoğlan serisinden tanınan kartal tibet'e verir rolü. yarışmayı kazanan oyuncu ise (ki adını bilmiyorum) başka bir yapımcının çektiği tarkan: canavarlı kule filminde oynar.
tarkan'ın geçmişi, anası babası, hikayesi, doğumu vb. bilgileri veren film serinin ikinci filmi gümüş eyer'dir. o yüzden kimdir, nedir, necidir, nereden gelir nereye gider bu tarkan diye merak edeniniz olursa seriye bu filmden başlamanızı salık veririm.
şimdi tabi bizim cenahta tarkan, kara murat gibi tarihi süper kahraman filmleri varken ana akım sinemada bunun karşılığı olarak ilk conan serisi geliyor akla. tabi kafada canlanan bu conan imajını düşününce kartal tibet filmden önce keşke iki kas yapsaydı o da olmadı definasyona girseydi falan diyesi geliyor insanın. sosisten hallice kolları, hafif kambur duruşu, kıllı bacakları falan düşününce fiziksel olarak tarkan imajı çizgi romanları aratmasa da bugün için, six pack beklentimiz yok tabi ama biraz eksik kalıyor. buna rağmen filmerin mistik havası, büyücüleri, efsaneleri, mitolojisi, devleri, fantastik canavarları falan derken doyurucu bir içerik sunuyor. tabi yeşilçam'ın gişe odaklı bakış açısı prodüksüyon kalitesini b filmlerden hallice tutsa da bunlar izlemesi keyifli filmler her zaman için.
peki kimdir bu tarkan?
ms. 150 yıllarında hun türkleri hazar denizi kıyılarına kadar iner. hazar denizi kıyılarındaki alan ülkesi de atila'nın gazabına uğrayan ülkelerden birisidir ve ülkenin kralı mı desem, sahibi mi desem artık ünvanını bilemediğim kostok topraklarını hunlara bırakıp geri çekildikten sonra atila'da alan ülkesine kumandanı altar'ı atar. kostok tabi bu geri çekilmenin verdiği hırsla bazı ibnelikler peşinde koşmaktadır ve bu yüzden günün birinde altar'ın kumandanı olduğu alan kalesine (ki atila ele geçirdiği ülkelerde bu tip sınır karakolları kurmaktadır) misafirliğe gider. yanında da gosha isimli büyücü bir kadın vardır. genç ve güzel, alımlı mı alımlı gosha'nın da amacı aslında altar'ın oğlu tan'ı görmektir. bu büyücü ablamız yakışıklı, kaslı maslı erkekleri ağına düşürüp kazığa bağladıktan sonra karşısında çıplak dans ritüelleri yerine getirirken kurbanını öldürüp kafatasından şarap içen bir deli aslına bakarsanız. neyse efendim, gosha tabi tan'ı görür, tan gosha'yı görür derken büyücü hediye olarak altar'ın oğluna büyülü bir kolye hediye eder. tan kolyeyi boynuna geçirir geçirmesine ama fark etmeden de büyünün etkisi altına girer ve kısa bir süre sonra gosha'nın tutsağı olur.
tabi altar oğlunu kaybedince delirir, hesabını kostok'tan sorar morar ama ne yapsa ne etse tan'ın izini bulamaz. aradan yaklaşık 1 sene geçtikten sonra da altar'ın bir oğlu daha olur. evet, bu çocuk tarkan'dır.
lakin kostok'un hain planları dinmez. tam da tarkan'ın birinci yaşı münasebetiyle verilen bir ziyafette kaleye alanlı gibi sızıp altar'ı tuzağa düşürür, milleti kılıçtan geçirir, kalede kim var kim yok öldürür. yalnız hikayeye göre tarkan'ın süt annesi mi bakıcısı mı artık kimse genç bir abla kostok'a kendi oğlunu tarkan diye yutturup tarkan'ı kaçırmayı başarır. lakin kaç kaç nereye kadar. vahşi hayvanlar tarafından köşeye sıkıştırılınca ikili, ablamız bu kez de kendini feda edip çakallara yem olur ve tarkan'ın hayatını bir kez daha kurtarır. bu esnada ıssızlığın ortasında tek başına kalan tarkan'ı bir erkek kurt bulur ve onu götünden kaptığı gibi yuvasına götürür. burada yeni doğum yapmış bir de dişi kurt vardır ki tarkan'da o sütten nemalanmaya başlar. böyle böyle kurtlar tarafından büyütülen tarkan okul çağına gelmesine rağmen kümeslerde tavuk hırsızlığı yaparken günün birinde yakalanır ve kostok'a teslim edilmek üzere kafese kapatılır.
tabi burada bir detay vermek lazım ki kostok kaledeki katliamda altar'ın yedi sülalesini kılıçtan geçirdiğini sansa bile aslında altar'ın kanından gelen birisi tarafından canının alınacağı şeklinde bir lanetle damgalanmıştır.
bu arada kostok'un saldırısında kaleden yaralı kurtulan bir de tulga isimli amca vardır. kader bu ya, tulga da tarkan'ın yakalandığı köydedir ve o da tarkan'ı tanır. Sonrasında onu kapatıldığı kafesten kurtarıp yanına alır ona konuşmayı, dövüşmeyi, kim olduğunu öğretir yıllar içinde...
tarkan'ın filmlerde anlatılan hikayesi de bu ki zaten hikayenin yaratıcısı burak sezgin de senaristler arasında olduğu ve özellikle ilk filmler hikayelerden uyarlandığı için muhtemelen çizgi romanlarla paralel bir hikaye yukarıda yazdığım.