ifşa olmaması sebebiyle myanimelist listemi paylaşamıyorum, ama puana göre 10 (bkz: masterpiece) ve 9 (bkz: mükemmel) olanların listesini şuraya bırakıyorum. isteyen başlayabilir.
(bkz: monster) alman, japon, dedektif, ülkede oradan oraya gitmek vesaire gibi anahtar kelimeler var elimde. fullmetal alchemist'in yetişkin uyarlaması da diyebiliriz. (bkz: samurai champloo) (bkz: gankutsuou) bir monte kristo kontu uyarlaması ve grafik olarak örüntülerden* oluşması sebebiyle grafik ve öykü bazında oldukça iyidir. (bkz: serial experiments lain) bizim truman show'u bir nebze etkilemiştir. ağır bir öyküsü vardır. sonu tatmin edicidir. (bkz: nhk ni youkoso) kendinizi asosyal mi hissediyorsunuz. izleyin bunu. bir ay depresyon garanti. (bkz: code geass) death note'un getirdiği tanrı kompleksi üzerine bir de herkesin verdiğiniz emirlere koşulsuz uyduğunu düşünün. (bkz: ookami to koushinryou) bu baya ticaretle ilgili. ama öykü çok iyi anlatılmış. (bkz: fullmetal alchemist) bilmeyen yoktur. (bkz: danshi koukousei no nichijou) ben bunu bir ara dublajla türkiye'ye "endüstri liselilerin günlük yaşamı" diye uyarlamayı bile düşünmüştüm. gülmekten yarılmak için ideal. hala youtube'da kısa videolarını izlerim de. (bkz: hyouka) dedektiflik ve okul. ama hyouka'nın şöyle bir şeyi var: her şey, ama her şey satır aralarında gizli. her izleyişinizde yeni bir detayla karşılaşıyorsunuz. yüzeysel gibi görünen ama çok fazla derin bir öyküsü vardır. (bkz: psychopass) silahlar belirli bir algoritmayla insanların suç derecesini ölçüp bayıltma veya infaz gibi kararlar verse? (bkz: yahari ore no seishun love comedy wa machigatteiru) ve ikinci sezonu. bu da hyouka'ya benzer, satır arası bir anime. gayet günlük, ama fazlasıyla derin ve insan ilişkilerini irdeleyen bir seri. (bkz: death parade) kalp gözü'nün japon ve içine s*çılmamış versiyonu.
ben de türkiye'de yaşayan herkes gibi anime izlemeye şeker kız candy (bu arada girdiğim bir sınavda bu animeyle ilgili soru çıkmıştı, sınav japonca'ydı tabii), sailor moon, dragon ball ile başladım. ama benim için bunlar "japon çizgi filmi"ydi.
sonra lisedeyken ankara'ya göç ettiğimiz için ankamall'deki d&r benim için kutsal mekandı. paramı biriktirir kitap, dvd falan alırdım. bir gün yine dvd alacakken tesadüfen çocuk standına geldim. bir baktım, burhan altıntop edasıyla "anaaam" dedim. sonra yine baktım yine "anaaam" dedim. bu hep sözünü ettiklerini ghost in the shell değil miydi? hayatımda satın aldığım ilk anime dvd'si oldu o ve bana anime dünyasının kapılarını aralayanda.
ghost int the shell'den sonra izlediğim ikinci anime oldu. yine ghost in the shell gibi bu da ova. yani sadece satın alıp izleyebiliyorsunuz, tv'de yayınlanmıyor.
işte bu seri hayatımı kökünden değiştirdi. ilk sevgilimle beni tanıştırdı, beni gitara başlattı, şarkı söyletmeye başladı, japon dili okuttu.
en güzeli de en sevdiğim gundam serisi olan gundam 00'nun yönetmeni olan mizushima seiji ile 5 dakika da olsa sohbet edebilmem oldu tabii. en son "abi bi öpeyim de öyle git" falan diyecektim de zor ayırdılar beni adamdan "la yürü olm millet seni mi bekleyecek" diye.
ıssız bir adaya düşsem bu üçünü alırım. zaten gundam'ı bitirmem bir ömür alır.