organ bekleyen insanlara , bir umut "yaşayacak mı ?" diye başlarında duran anne babalarına, eşlerine, çocuklarına bakıp sonra toprak altında kurtlara, solucanlara, böceklere yemek olan organları ardı ardına düşününce, daha bir anlam kazanan güzel şey.
uzun süre böbrek yetmezliği çekmiş, ölmeden önceki son saatlerinde de "kurtuluyorum, üzülmeyin benim için" demiş bir insanı tanıdıysanız, ister istemez yaptığınız şey.
bugun de guzel gecsin kanunlu manunlu güzel bir açıklama yapmış. bir ekleme de benim yapmam gerek: organ bağışında bulunurken, size verilen formda "ölmeniz durumunuzda ilk aranacak kişinin adı, soyadı ve telefonu" kısmı var. bu kişi siz öldükten sonra (eğer vasiyetinizde belirtmediyseniz) organ bağışınızı onaylayan kişi olacak. yani doktorlar sizin cesedinizi görünce bu kişiye dönüp "organ bağışını onaylıyor musunuz?" diye soracaklar. annem beni yapmış bu kişi.
ofisteyken bir gün sağlık bakanlığı'ndan bir mesajla irkilmiştim. annemin ne organ bağışında bulunduğundan ne de beni yazdığından haberim yoktu. mesajın içeriği oldukça hüzünlüydü. aklımda kaldığı kadarıyla şuna benziyordu: "şu kişi, ölmesi durumunda, sizi organ bağışını onaylayacak kişi olarak belirlemiştir. şu kişiye organ bağışında bulunduğu için teşekkür ederiz."
o kadar da göz korkutan bir şey değil organ bağışı. bencil olmak yerine, insancıl olmayı seçmek daha iyi hissettirebilir size.
Karşı olduğum eylem. O organlarla gömüldüğüm topraklarda çeşit çeşit canli yaşıyor. Ben simdi solucanin efendime söyleyim bok böceğinin rizkina niye göz dikeyim. Azot carbon dongulerine katkimdan bahsetmiyorum bile.
Karar verme aninda insan garip oluyor.ben de mi ölecem hissi geliyor.listede her sey var ciger, böbrek,kornea,kemik,deri,kalp,kalp kapakcigi. istediklerini secebiliyosun.bir üzüntü geliyor insan çok aciz bir varlik hafif bir kalp durmasinda gidiyorsun kimse birsey yapamiyor.
2011 yılında üniversite zamanları, yerel basında muhabir adıyla koşarken iş arkadaşımın ricası üzerine organ bağış haftasında hastaneye uğrayıp iki fotoğraf çekip bir metin almak için yola çıkıp, organları bağışladığım günden beri ne zaman bir yakınım ölse, zamanım söz sahibi olanları iknayla geçti. eğer iç anadoluya yakın yobaz bir şehirse kütüğünüzün yazdığı kent, işler zorlaşıyor. babaannem öldüğünde babama bu teklifi yapınca anladım. "oğlum sattı derler amcaların, insanlıktan anlamaz ki şerefsizler" lafı hala silah sesi gibi kulaklarımda çınlıyor.
söz sahibi olduğum birini kaybettiğimde düşüneceğim, "başın sağ olsun" cümlesini duyduğum an kuracağım ilk cümledir "derhal organları alın..."