Cocukluk kahramanim. Az kanalli yillarda televizyonda ne yayinlanirsa mecbur izlerdik. Aslinda iyi ki de izlemisiz. Artistik buz pateni, tenis, atletizm gibi sporlari izleyen o zaman izledi simdi varsa yoksa ayak topu.
88 seul’u cok hatirlamiyorum ama 92 barselona ve 96 atlanta dun gibi aklimda. Bara yapisip, alnina dusen saclarini ufleyerek yukari dogru attirirken heyecandan koltuk tepelerinde otururduk. ilk kaldiris aninda ‘aaapphh’ diye bi ses cikartirdi, yeminle altin madalya almasini zor seyredip bahceye kosardik, ne kadar tas, cuval varsa kaldirmaya calisirdik.
Kendi agirliginin uc katindan daha fazla agirlik kaldiran ilk halterci unvanini hic unutmicam. Onun haricinde turgut ve semra ozalla olan iliskileri, o zamanlarin bi dizi aktrisi ile iliskisi, halil mutlu’yu bu spora kazandirmasi falan hep aklimda.
Fakaaat, ya arkadas biz neden herseyimizi amator yapiyoruz. Adam dunyanin en iyi haltercisi falan ama gel gorki sporu birakinca hemen boz kendini. Yaa hic mi bakmaz bi insan kendine, sen bi de sporcusun, alisiksin, devam ettirsene eski duzenini. Yoook olmaz, sporu birakipta kilo almayan bi sporcu soylesenize bana. Gecen televizyonda iaaf’nin baskani senegalli bi herifi gordum, herif bizim naimden falan cok yasli, biraz gobekli falan ama simdi cik 2000m kos desen kosar. Bizimkiler anca bar isletsin, restorant acsin, en iyisi tv de yorumcu olsun.
Atlanta’da pek çok kişiye göre tarihin en büyük halter düellosunun yaşandığı o pazartesi gecesinin gündüzünde merdivenlerden düşüp bayılınca, ailenin geri kalanının dışarıya çıkma konusundaki baskılarıyla uğraşmadan evde kalmayı başarmıştım. kiralanan yazlığa götürülen 37 ekran televizyonda karlı bir TRT dışında görüntü yoktu ama mühim değil, zaten fazlasına da ihtiyaç yoktu o gece, Hüseyin Başaran’ın sesini duyabilmek bile yetiyordu.
Koparmada işler normal seyrinde gitmişti, Naim Süleymanoğlu Leonidis Sabanis’in önündeydi. Silkmede de 180 kg iki atlet tarafından kaldırılmıştı, ondan sonra artık Naim götürür beklentisi vardı, hele de 185 kg ile Dünya rekorunu kırınca. Ama o anda işler değişti. Yunanistan takımının Burgazadalı antrenörü Hristo Yakavu, Leonidis’i Naim’i yenebileceğine inandıran kişi olarak, o an için çılgınca sayılabilecek 7.5 kg’lik ağırlık artışını söyle açıklıyor:
“I was not happy but I did not show it. We decided that we must try a super human effort. I told him we must try 187.5 Kg, 2.5 Kg more than Naim just accomplished and also a world record.”
Leonidis’in o ağırlığı kaldırmasına ihtimal veren fazla kişi yok zaten. Omuzladıktan sonra kaldırana kadar geçen bir iki saniyenin de her karesinde ha düşürdü ha düşürecek diye düşünüyorsunuz. Çoğunlukla kendi kendine yarışan biri olarak, yarışmadan önce kim rakip olabilir diye sorulduğunda Naim’in “sadece Yunan” diyerek işaret ettiği rakibi kilo avantajı denen benim sinirimi bozan o kural sayesinde altın madalya pozisyonuna geçmişti artık. Ama o ağırlığı kaldırdıktan sonra bile yüzünde yoğun bir sevinç ifadesi yok Leonidis’in. Müthiş bir iş çıkarmasına rağmen yetmeyebileceğini en iyi bilen kişi öncelikle kendisi. Naim’in büyüklüğünü o anda tekrar anlıyorsunuz işte.
Sonrasında Naim’in de aynı ağırlığı kaldırmasına kadar geçen süredeki stres 9 yaşında bir çocuk için mahalle maçının bitiş düdüğü anlamına gelen akşam ezanının okunmasına yakın atılacak maçın sonucunu belirleyecek penaltı öncesi yaşadıklarıma denk. Mesele Naim için bu ağırlığın bir sıkıntı teşkil etmesi değil, kaldırabileceğine dair de bir şüphe yok ama kendinizi hazırladığınız üçüncü Olimpiyat şampiyonluğu elden giderse diye düşünüyorsunuz sadece. Naim gelip kaldırırken Sabanis’ten çok daha rahat olduğunu yüzünden okuyorsunuz. Sonra o klasik hareketini yapıyor, sizi sakinleştiriyor. Özgüven, soğukkanlılık… 90’lardaki milli maçlar öncesi hava şeklinde ifade edilen o tabirde en çok payı olanlardan birinin o olduğuna şüphe yok. Sanki olmak isteyip de olamadığımız her şeyin vücut bulmuş hali Naim.
"Gazi Beden Eğitimi’nde öğrenciydi Naim. 91 Atina Oyunları’nda yarıştığı sırada sınav sonuçları açıklandı. Hocası stilinden ve devamsızlığından şikayetçiymiş. O yıl dünyanın en iyi haltercisini halter dersinden sınıfta bırakan bir ülke olarak tarihe geçtik." (Tayfun Bayındır)
yarıştığı olimpik sikletler artık yok. otuz senede tüm sikletler biraz değişti ama kendisinin 60 kiloda kaldırdığının yanına 61 kilo sikletinde yaklaşılamadı.
koparmada kendi ağırlığının 2.5 katını, silkmede kendi ağırlığının 3 katının 10 kilo fazlasını kaldırabilmiş tek sporcudur.
bulgaristan milli halter takımıyla birlikte avustralya’da bir otelde kalırken, türk yetkililer tarafından kurtarılan ve savaş filmlerini aratmayan bir kaçış operasyonundan sonra türkiye’ye getirilen milli sporcumuz. allah mekanını cennet eylesin.