radyo ve televizyon üst kurulu kurallarına göre televizyonda bahsederken "üç harfli" olarak kullanılması gereken; aksi takdirde çocuk ve gençlerin fiziksel, zihinsel ve ahlaki gelişimlerini olumsuz önde etkilediği düşünülen üç harfli kelime.
uzaylıların varlığına inanılan şu koca kâinatta varlığı ile alakalı şek ve şüpheye düşülmesi ciddi tahrifat ve tahribata uğranılmasına sebebiyet veren yaratılmış. dişisi ve erkeği olduğuna inanılır. türk usulü korku filmlerinde daima tecavüz sahneleriyle bildiğimiz cinlerin dini inançları da vardır. tıpkı insanlar gibi... yani tecavüz olayından bahsediyorum, dini inancı şöyle bir kenara bırakalım. her neyse, semâvi inanç ve inanışların tümünde varlığından çokça bahsedilir ki bunlar arasında varlığından en az bahsedilen -yamulmuyorsam- iki ayet ile islam dinidir. türk insanının açıklayamadığı şeyleri bağladığı birinci öncül cinlerdir. ikincisi ise masonlar. memlekette açıklanamaz herhangi bir durum varsa masonlara, kişioğlunda rastlanan ruhi değişimler ise cinlere bağlanır. o yüzden toplumda öyle veya böyle yer edinmiş bir yaratıktır kendisi. kendisiyle ilgili konuşurken fazla lagaluga yapmazsak hayrımıza olur düşüncesindeyim. aman allah esirgesin.
Türkler'de genelde üç harfliler olarak tabir edilir. Bizim onları üç harfliler olarak tabir etmemiz bize uygur dönemleriden miras kalmıştır. Türkler eski dönemlerde kötü ruhların varlığına inanırlardı ve onları koruyan iyi ruhların varlıklarına da. Bu dönemde uygurların cin gibi kötücül ruhlar için üç itigsizler adında bir kitabı vardır, üç harfliler tabiri işte bu dönemlerden gelmektedir.
Çok akıllı varlıklar. Bu siz diyin cin ben diyim üç harfliler ne zaman kendilerinden bahsedildiklerini çok iyi kavrarlar. Alkollü bir içecek olan ‘cin’den bahsederken konunun muhatapı olmadıklarını bilir ortama iştigal etmezler. Sonra efendim ‘cin ali’ serisinden bahsedilirken mini mini birlerin çalışkan ikilerin yanına yanaşmazlar. Fakat ‘cin gibi çocuk’, ‘cin çarpmışa döndüm’ gibi benzetmeleri kullanırken çok dikkatli olmak gerekir. Güzel Türkçemize oldukça hakim olan bu mahlukatların bu tarz benzetmelerden kıllanıp yanınızda belirmesi an meselesidir.
gavurların juniper, bizimse ardıç dediğimiz ağacın meyvelerinin aromasını verdiği içki. votka kadar etkili, rakı kadar çarpma riski bulunan, sek içmemeniz gereken bir içki bence.
cin tonik kalıbının çıkış nedeni de, aslında cinin tek başına içilemeyecek kadar yoğun alkol içeren ve tatsız bir içecek olması. içindeki ardıç aromasını rakıdaki anasona benzetip alkol komasının kucağına koşar adım oturmaya heveslenenler oluyor, üzülüyorum. tonik denilen şey de, cinin hem ardıç aromasını kırmak hem de içilebilecek sınırlara çekilmesini sağlamak adına ekleniyor. ne cini ne de toniği tek başına içmeyi anlamlandırabiliyorum, üzgünüm (martini ise, tamamen konu dışı).
cin içmeye karar verildikten sonra rakı masası hazırlığına benzer hazırlık yapılması gerekiyor. cin zahmetli ve zahmetle içilen bir içki. limon gerek, salatalık gerek, buz gerek, cinin ve toniğin "çivi gibi" diye tanımlanan soğuklukta olması gerek. zaten ülkede bandrollü içki satın almak oldukça pahalıya denk geldiği için cinin pezevenkleri olan bu elemanları da her mevsim bulmanız zor olabilir (benim evin çevresindeki manavlarda sadece yeni yıla girerken salatalık bulabildim. öncesinde ve sonrasında yoktu. mevsiminde yenilen sebze ve meyve satan ensafın hastasıyım). etil alkol satın alıp kendi imkanlarıyla cin yapan arkadaşlarım da var. gene satın aldıkları ardıç aromasının dozu ve su-etil oranı içimi o kadar etkiliyor ki... toniğin yetmediği ve buz almayı unuttuğumuz bir gün etil alkolden yapılma cin içip birkaç gün böbrek ağrısı çektiğimi hatırlıyorum çünkü böbreklerim vücuda giren sıvıyı süzmesi gerektiğini anlamadı bence (içtiğim cinin su/etil oranı 1,1 civarıydı). "cin çarpmışa dönme"nin argodaki anlamını -en azından- böbreklerim anlamış oldu.
bandrollü cin çeşitlerinin tamamı fena değildir. gordon's, gilbey's ve beefeater ülkedeki hemen hemen bütün tekellerde ve marketlerde bulabileceğiniz cin markaları (bombay, hendrick's, junipero, monkey 47 ve roku gibi pahalı cinleri her yerde bulamıyorsunuz tabii). gordon's ve beefeater 'ın farklı karışımlı cinleri de mevcut (beefeater'ın böğürtlenli, portakallı ve dağ çilekli; gordon's'ın yaban erikli ve çilekli versiyonları var). 115 liradan başlıyor bunlar. duty free fiyatlarının lira cinsinden hesabı yarı yarıya kadar ucuz olacaktır.
uzun gece içkisi bence cin. "2-3 bira içip yatayım" gibi, "2 duble rakı gömeyim de uykum çabuk gelsin" gibi bahanelerle içilmesini öneren kimseyi bulamazsınız. adı cin, mottosu cin tonik diye abanmayın, kokteyllere az miktarda katılan cinlerden şaşmayın; aman diyeyim
isminin hep "cin gibi çarpar"dan türediğini düşündüğüm, ama esasında isminin kökeni fransızca "genevre" kelimesi olan -ki cin/#169823 numaralı lake of the hell girdisindeki juniper ile aynı şeydir- içki.