nasıl anlatsam diye düşünüp sonunda anlatılmışına sığınmanın en mantıklısı olduğu anlaşılan şehir. rönesans'ın başkenti. sabun kokan sokakları, meşhur sakatatçısı, müzeleri, duomo'su, dante'nin sokağı, michelangelo tepesi, bahçeleri, yemekleri ve tüm dokusuyla müthiş bir şehir gerçekten.
sadece rönesans döneminde değil, barok dönemde de kültür konusunda epey önemli şahsiyet çıkartmış olan şehir. jean-baptiste lully de bunlardan birisidir. tabii kendisi hayatının büyük bölümünü fransa'da geçirdiği için ve fransız vatandaşlığına geçtiği için italyan yönünü sadece italyanlar göz önünde bulundururlar.
naziler ve mafya şehrin içine etmişlerdir. günümüzdeki floransa, onlardan geriye kalanlardır.
mesela bir mafya örgütü diğerine bombalı suikast düzenleyecek diye sayısız tarihi bina harap olmuştur.
şehir, stratejik sebeplerden ötürü gaius julius caesar tarafından kurulmuş. arno nehri'nin dibindeki bu şehir, nehir üzerinde kontrol sağlamış ve galya ile italyan yarımadası arasındaki kalan bölgeye hakim olmuştur. bir nevi dönemin sınır karakolu gibi düşünülebilir.
floransa'nın kuruluşu yukarıdaki sebepten ötürü romalılarla bağdaştırılsa da, etrüsklerden kalma yapılar da bölgede bulunmuş. yüksek ihtimalle etrüskler bu bölgeyi terk etmiş ve romalılar da "burası iyiymiş boş kalmasın" deyip şehri kurmuşlardır. ya da etrüskler şehir oluşturacak nüfusta değillerdir belki de. orası da arkeologların veya tarihçilerin bileceği iş.
günümüzde de endüstri açısından önemli olmasının yanı sıra, sicilya'dan sonra italyan mafyasının diğer bir önemli merkezi olmasıyla da ünlü. siyasi alanda komünistler aktif olsa da, mafyaya pek söz geçirememişler. ama komünistler sayesinde de şehir endüstri ve eğitim alanında önemli atılımlar yapmış.