1. 'in ilk romanı olan, ilk baskısı 1974 yılında yapılmış, ilk sinema uyarlaması 1976 yılında -sonradan 'i de çekecek olan- amerikalı ünlü yönetmen tarafından yapılan, 2013 yılında da bir remake'i yapılmış olan ünlü film. benim bahsedeceğim son filmi ve son filmin özelinde 1976 yapımı, yere göğe sığdırılamayan(!) filmi. diğer ayrıntıları konuya vakıf olmayanlar için yazayın istedim. laf salatası gibi oldu biraz, evet.

    hikayesi oldukça iyidir carrie'nin. ama bundan bahsetmeden önce, türkiye'nin en kötü çeviri kitaplarını basan, on yıllardır da ayakta durmayı beceren halini şuraya koyayım. göz nedir aga? kitabın adını bile doğru çeviremeyen (ki carrie, kitabın ana karakteri olan 'ın adıdır. çevirme, öyle bırak) bir yayınevi bunca yıldır halen ayakta. en son kara kule'de de aynı hatayı yapmışlardı. serinin 4. ya da 5. kitabının adını "kara kule" olarak çevirdiler, serinin son kitabının orijinal adı "dark tower" olunca, sıçtılar. para verip satın almayın bu yayınevinden hiçbir kitap, lütfen. ben bu kara kule çeviri skandalı sebebiyle, canım seriyi orijinal diliyle okumaya çalışmıştım. para kazandırmayın böyle berbat çevirmenlere de, bunlara sahip yayınevlerine de.

    hikayesi dedik, evet. stephen king bu romanı yazarken, 1970'lerdeki amerika'yı baz almış. amerika'da o zamanlarda inanılmaz bir ivmeyle artan dine dönüş, git gide bağnazlaşma ve "isa'nın ve tanrı'nın adını dudaklarından eksik ettiğin her an günah işliyorsun" gibi cümlelerle empoze edilen din prangası varmış. king bu tehlikenin yakın gelecekte bütün insanlar için yıkım getireceğini öngördüğü için bu romanı yazmış. konu da bu bağnazlık ile sırt sırta: köktendinci margaret white'ın bir kızı olur ve kızını da kendi yetiştiği, inandığı doğrularla yoğurup büyütmeye başlar. kızı liseye başladığında ise, onu dış dünya'dan tamamen koparmak ister ama bunu başaramaz. kızı carrie de, dış dünya merakı, annesinin ona her şeyi yasaklamasının getirdiği baskı ve ilk reglini yaşadıktan sonra lisede başına gelenlerle birlikte ergenliğini nasıl tamamlayacağını düşünmektedir. genel olarak konu böyle. carrie ile annesi arasındaki ilişkinin birçok toplumsal ve psikolojik katmanı mevcut. özellikle romanda annenin geçmiş hayatıyla ilgili oldukça az bilgi olduğunu hatırlıyorum. şu ana kadar çekilmiş 2 film de, romanın bu yönüne bağlı kaldığı için annenin neden bu kadar bağnaz olduğu (küçük ayrıntılar hariç) belli değil. bu belirsizlik sizi filmden (ister 1976 yapımı olanı ister 2013 yapımı olanı; hangisini izlerseniz izleyin) uzaklaşmıyor; aksine içine çekiyor sizi. merak ögesini kamçıladıkça kamçılıyor. belki de filmin sonuna kadar gerilmeniz ve beklentinizi yükseltmenizin sebebi bu kamçılanmadır.

    ben romanı ortaokuldayken okumuştum. girişi ve sonu ile ilgili ayrıntıların bazıları aklımda kalmış. de palma'nın yönettiği eski filmi izlemedim, 2013 yapımı olanı da daha yeni izledim. yeni film ile eski film arasında çok fazla fark olduğunu ve bu yüzden de yeni olanın eskisi kadar iyi olamadığını söyleyen, yazan eleştiriler var. hatta bu eleştiriler o denli fazla ki; yeni filmin yönetmeni olan ('ı da yönetmiş) 'ın bu eleştirileri yapanların gözünde bir daha film çekmesi mümkün değilmiş gibi hissettim ben. de palma'nın isim büyüklüğü ile peirce'ın carrie özelindeki çekim teknikleri farkı karşılaştırmasını çok doğru bulmuyorum. de palma'nın filmini çektiği zaman roman çok satan bir romandı. şimdilerde carrie'yi bilen sayısı bile çok az. popülerdi roman ve de palma da bundan faydalandı. peirce ise, 37 yıl sonra yeni bir şeyler denemiş, bazı açılardan romana farklı yaklaşmış. çok teknik anlatmaya ve kendimi de sıkmaya başladım. karşılaştırmalar halinde yazayım en iyisi:

    - de palma'nın filminin bütünlüğü peirce'ınkinden daha iyi. eski filmin fragmanını izleyerek bile bunu görebiliyorsunuz. peirce'ın daha çok efektlere yoğunlaşması ve senaryo derinliğini izleyiciye aktaramaması göze batıyor.

    - de palma'nın oyunu seçimleri peirce'ınkinden daha kötü bence. julianne moore gibi soğuk, tekdüze oyunculukların hakkını sonuna kadar veren; farklı rollerde ( gibi) ise izleyiciyi şaşırtan bir aktrisi bağnazlığın merkezine koymak ve ondan verim almak kolay iş değil. de palma bunu piper laurie ile yapmaya çalışmış. gerçekçiliği moore kadar iyi verebilen aktris çok az. böyle kapalı bir konuda (dış etkenlerin ilerleyişine müdahale edemediği bir konuda) tek kişilik şov yapmış moore. laurie ise, daha çok ikili sahnelerinin gücü ile filmi götürebilmiş gibi hissediyorum ben.

    de palma filmin yıldızı olarak sissy spacek 'i seçmiş. histerik rollerden ziyade, mimiksiz olması gereken rolleri daha iyi canlandırabilen bir aktris spacek. carrie'de ise, her iki tür rol de gerekiyor. peirce'ın yıldızı olan chloe grace moretz ise, carrie rolü için fazla güzel olmasına rağmen, hem mimiksiz hem de histerik olmayı başarıyor. spacek ile moretz'in karşılaştırmasından geçilmiyor internette. bence romanın popülerliğine göre spacek, şu anki dönemin şartlarına göre moretz oldukça başarılı.

    - de palma'nın kullandığı materyaller ile peirce'ın kullandıkları arasında oldukça büyük bir fark olması da eleştirilen yönlerden biri. de palma filmdeki kanların hepsini yaratmış ya da bulmuş ama peirce bunu genellikle bilgisayar efektleriyle halletmiş. de palma fiziksel güç gerektiren sahnelerde (karakterin kapı kırması, karakterin karşısındakine tokat atması gibi) dublör kullanmamış, peirce ise dublörsüz çok az aksiyon sahnesi çekmiş. böyle ayrıntılar da var. ben hiçbir filmi bilgisayar efektine göre değerlendirmedim ('inkiler hariç). bunu da böyle değerlendiremem. karar sizin olsun.

    genel olarak, her iki versiyonu da oldukça iyi olan bir hikaye bu. carrie'nin nasıl bir kadın olduğunun ve olacağının, annesiyle olan ilişkisini nasıl sürdüreceğinin, bağnazlığın dinin katkılarıyla uzamış prangalarına nasıl tahammül edebildiğinin iki filmde de güzel anlatıldığını düşünüyorum. bence önce 2013 yapımını izleyip arından 1976 yapımına göz gezdirmeniz gerek. tabii, bunlardan önce king'in romanını okursanız (altın kitaplar'dan değil), konuya daha çok hakim olursunuz. her halükarda izlemenizi öneriyorum iki filmi de.

    2013 yapımı carrie afiş

    1976 yapımı carrie afiş

    2013 yapımı carrie fragman

    1976 yapımı carrie fragman
    #60843 lake of the hell | 7 yıl önce
    0film 
  2. grubunun 1986 çıkışlı albümünden bir parça.

    www.youtube.com/...
    open.spotify.com/...

    -- spoiler --


    When lights go down, I see no reason
    For you to cry, we've been through this before
    In every time, in every season
    God knows I've tried
    So please don't ask for more
    Can't you see it in my eyes?
    That this might be our last goodbye
    Carrie
    Carrie
    Things they change my friend, whoa oh
    Carrie
    Carrie
    Maybe we'll meet again
    Somewhere, again
    I read your mind with no intentions
    Of being unkind, I wish I could explain
    It all takes time
    Whole lot of patience
    If it's a crime, how come I feel no pain?
    Can't you see it in my eyes?
    That this might be our last goodbye
    (Oh ho ho)
    Carrie
    Carrie
    Oh, things they change my friend
    Whoa oh
    Carrie
    Carrie
    Maybe we'll meet again
    Oh
    Can't you see it in my eyes?
    That this might be our last goodbye
    (Oh ho ho)
    Oh
    Carrie
    Carrie
    Oh, things they change
    Carrie, Carrie, Carrie (Oh ho ho)
    Carrie
    Carrie
    Maybe we'll meet again
    Oh, somewhere again
    When lights go down


    -- spoiler --

    #279176 kerem | 3 yıl önce
    0şarkı