Belli tarihsel şartlarda insan ve toplum etkinlikleri ürünlerinin, bu etkinliklerden bağımsız ve bunlara egemen olan ögelerin değişik biçimde kavranması.
koskoca sovyetler birliğini yıkan olgunun bile sorumlusu bu yabancılaşmak psikozudur. bir işçi devleti olmak hayaliyle kurulan sovyetler birliğinde işçiler sistem eliyle emeğe yabancılaşmışlardır. reel sosyalizmi yenen güç, kapitalizm değil esas itibarıyla buna benzer olgulardır.
günümüzde insanımız kapitalist modernite eliyle her şeye yabancılaştırılmış durumda. günümüzdeki sistem, insana ve topluma karşı açtığı savaşta, bireyin elinden özgün bütün tanımlarını almıştır. insanımızın kendini tanıma çabasında bile sistem onu en korkunç yöntemlerle manipüle etmektedir. insanımızın gönlünden sevgi alınmış, eline kirli tüketim maddeleri sıkıştırılmıştır. son dönemde acil servislerde anksiyete bozuklukları nedeniyle acılar çeken sayısız genç görmekteyim. kanaatimce gençlerimizin sağlığındaki bu hızlı bozulmanın bile müsebbipi bu yabancılaşma psikozudur.
Çıktığı kabuğu beğenmemekle başlayan bir süreçtir. Ardından çoğunluğun fikrini benimseyen bir hayal dünyasına bürünülür ve son derece eğreti, suni bir kişiliği ortaya çıkarır. Bu kişilik kendi benliğini kullanarak tüm geleneklerinin dibine kibrit suyu dökmeyi kendinde bir hak bilir.
Ne olduğunu yeniden keşfetmek, anlamını bulmak için kendinizi yıpratmayın; çünkü, asla bir daha yakınından, yöresinden geçilemeyecek bir şekilde tasvir edilmiştir. Şöyle ki;
Aşina olduğun, hatta en derinlerine, iliklerine, tüm sinir hatlarına, yara izlerine, gözyaşlarına, gülümsemendeki kırışıklıklara kadar özümsediğini düşündüğün bazı insanlara, şehirlere, kitaplara, şarkılara hatta bazen önüne konulmuş bir duble rakıya, bir yudum suya ve bazen de bir kaşık çorbaya bile olan tüm duygularını kaybetme halidir en basit/gerçekçi/yalnız ifadesiyle.
bir hayvanı temsil etse idi bu kavram hiç şüphesiz bir kambur balina olurdu veyahut bir karga... bir rengi olsaydı ya mavi olurdu ya da yeşil. hatta mavi üstüne mavi, yeşil üstüne mavi, maviliği daim ama yeşili eksik olmayan bir renk işte...
Bu yabancılaşma bazen bir süreç gerektirir. Bazen de nöronlarının ansızın işteş bir eylemi sonucunda en ilkel dürtülerinle algılarsın bunu yapman gerektiğini.
bazen bir ensizyon * kadar ani olur ve tecrübelere göre kusursuz da olabilir ürkek bir elin titremiş ürünü şeklinde de yansıyabilir ruhunuza... her ne kadar bazen yapılması gerektiğine kanaat getirsek bile kusursuzluğu, tecrübeyle; zaman içerisinde, net olmayı öğrenmekle; yeri geldiğinde, bencil olabilmek ile; bazen de tamamen kaçma dürtüsüyle ilgilidir.
bazen tüm gerçekliğe inat kendini düşlere bırakmak için o yataktan çıkmak istememektir, bilinçaltına rağmen. her gece uykuya dalarken gülümsemenizle doğarken gecenize, yine her sabah uyandığınızda gözyaşlarınızla öldürür bazen sizi...
bazen de kendi benliğini yırtıp atmaktan, bedenini alelade soyup kenara atıp en güzel kıyafetlerini giyinip kendini sahildeki o meyhaneye vurmak isteme arzusudur, düpedüz...
ve bazen sadece toprağa olan bir isyan gibi kendini denize bırakmaktır, kimine göre seher vakti kimine göre bir alacakaranlık kimine göre de güpegündüz !