in the name of the father'la ünlenmiş jim sheridan'ın gene (bkz: ira) konseptli, iç savaş arka planlı, vicdani sorular sordurtan 1997 yapımı filmi. pek tutulmasa da, in the name of the father'ın gölgesinde kalsa da müthiş film bence.
filmin ilk 10 dakikası, zamanın ikiye bölünmüş belfast'ını anlatıyor. gene arka plan hapishane ve iç savaş... filmin genç yetenekken heba olmuş boksör danny flynn'in hayatını ortaya oturtması zaman aldığı için sıkılabileceğinizi düşünüyorsunuz ama dönem o kadar hareketli ve toplumsal olaylarla dolu ki, sheridan siz fark etseniz de, etmeseniz de, size ada'nın yakın tarihini özetleyiveriyor. doğu belfast'ın üzerinde 24 saat uçan helikopterin, sokaklarda gezen ingiliz polislerin suça karşı olan etkisizliği küfürler ettirecek size. milliyetçiyseniz ise, taraf seçme zorunluluğu hissedebilirsiniz. kesinlikle üzerine düşüneceğiniz bir film, orası kesin.
danny'nin aşk meşk durumları da tadında anlatılmış. bence kesin buna benzer hikayeler omuştur belfast'ta ve genel olarak irlanda'da. gerçek hikaye olabilecek kadar iyi bir senaryosu var. terry george'un in the anme of the father'ın da senaristlerinden biri olması, the boxer'ın da etkileyici bir senaryosu olduğunu düşündürtebilir size. iyi bir tahmin bu.
daniel day-lewis'in oyunculuğu gene müthiş. uzun diyalogları yok, kesik kesik konuştuğunda da karizması tavan yapıyor. emily watson'ın oyunculuğundan çok, güzelliğinden hoşlandığım için dudak kıvrımlarına baktım bol bol. troy'un agamemnon'u brian cox joe hamill ("bay hamill diyeceksiniz") rolüne cuk oturmuş. biraz daha aksanlı bir aktör kusursuz olabilirdi rol için ama cox da süper bir tercih olmuş. bağnaz harry rolündeki gerard mcsorley ve hobbit'teki balin olarak hatırlayabileceğiniz, bu filmde antrenör ike weir'i canlandıran ken stott da kadroyu zenginleştirmiş.
yakın ingiltere tarihini filmlerden öğrenmek istiyorsanız, ira hakkında okumayı ve araştırmayı seviyorsanız the boxer'ı da seversniz. izlemenizi öneririm.
2019 sonlarında yayınlanmaya başlayan (spin-off bölümler hariç) 104 bölümle hikayesine noktayı koyan harika ötesi bir manhwa. Yu adında, soyismi olmayan, yalnız ve kedisi dışında neredeyse hiçbir şeye tepki vermeyen ve umursamayan bir çocuk, bir şekilde dünyanın en büyük siklet şampiyonlarını yetiştiren, zafer ve güç peşinde koşmaktan ruhu neredeyse şeytana dönmüş olan ''k'' adında bir boks antrenörü tarafından keşfedilir. Ve bir nedenden dolayı boksa başlar ve dünya şampiyonluğunu hedeflemeye başlar.
Seri, genelde spor, dövüş sanatları, aksiyon, shounen gibi kategorilerle içli dışlı olsa da dram yönü de (en azından belli bir kaliteye ulaşan webtoonlar arasında) ağır basmakta. Tabii karşımızda hüngür hüngür bir hikaye yok ama en azından insanın vicdanını titreten bir yapım haline gelmiş. Tavsiyem, benim gibi salakık edip bütün seriyi tek bir günde bitirmemeniz olur, üst üste okununca sıkıcı olma potansiyeline sahip. seriyi 3 - 4 güne yaymak iyidir.
Serinin en etkileyici kısmı ana karakterin kendisi bence. Yu, başından belli trajik olayların geçtiği her halinden belli olan, herhangi bir duygu, mimik, jest kırıntısı göstermeyen bir tip. Tipi de acayip karamsar zaten. Yumruklardan kaçmak yerine yumruğu alan ve yumruktan kaçmanın ''zahmetli ve sıkıcı'' olduğunu düşünen biri. Yu'nun trajedisi, bir miktar uç seviyelerde olmasıyla birlikte çok da gerçekdışı bir durumu ele almıyor, özellikle de aile ilişkileri konusunda yaşadığı şeyler dünyada birçok çocuğun başında gelebilecek veya zaten gelmiş olan şeyler. Bundan fazlası spoiler olur o yüzden uzatmayayım.
Spor, özellikle de boks seven takip eden kişiler için serinin büyük bir handikapı var; seri, boksun temel tekniklerine (ya da adı her ne ise) onların içinden geçiyor. Özellikle ana karakterin dahil olduğu dövüşler bir boks maçında ziyade tek taraflı bir katliam gibi ilerliyor ve serinin sonlarında bu durum iyice belirginleşiyor. Fakat bu aslında gittikçe karanlığa, umutsuzluğa ve yalnızlığa düşen ana karakterimizin ruh halini mükemmel bir şekilde somutlaştırıyor. Bu yüzden serinin içerdiği şiddet nispeten daha anlamlı bir hal alıyor.
Serinin finalise ise açıkçası beklediğim gibi bitmedi, benim gibi sonuçların net ve mutlu bir şekilde biten sonlara hayran biri için neler olduğu çok da açık değildi. Belki bir nebze de olsa mutlu denilebilir fakat o da net değil. Özetle, mangaları bilemem ama webtoonlar arasında kesinlikle en iyilerin arasına girebilcek hikayesi, kalitesi ve özgünlüğü ile benim gönlümde özel bir seri oldu. Manga, webtoon seven hemen hemen herkesin okuyabileceği bir seri, okuyun derim. hikayenin karamsarlığı açısından bir miktar benzer başka bir seri;