Biyoterör etkeni bakterilerin neden olduğu hastalık. 1900'lerin sonu, 2000'lerin başında abd, Sovyetler gibi ülkelerde posta ile gönderilen mektuplardaki şarbon mikrobunun sporları o zamanlar birçok vakaya yol açmış. Bazı filmlerde mektup zarflarını dikkatle açardı mesela önemli mevkilerdeki adamlar. Neden? Solumayla ya da temasla bulaşabilir fakat kişiden kişiye bulaşı yoktur çünkü mikrop hava yollarından (bronş, bronşçuk vs) ziyade göğüsteki lenf düğümlerinde yerleşir. 3 formu vardır: cilt şarbonu (ciltte siyah yara oluşturur), pulmoner (akciğer) şarbon ve sindirim kanalı şarbonu. Pulmoner şarbon %100 öldürücüdür, sindirim kanalı şarbonu da neredeyse aynı şekilde fakat cilt şarbonu tedavi edilebilir. Pasteur 1800'lü yılların sonunda şarbona karşı aşı geliştirmiştir. (bkz: louis pasteur)
Ülkemizde gittikçe yayılan bir hastalık. Haberlerde izledim iki şehir daha şarbondan karantinaya alınmış. zaten baştan böyle olacağı belliymiş. uzun zaman öncesinden ithal hayvanların taşındığı araçlarla, geldiği yerlerle ilgili kötü koku haberleri yapılıp duruyormuş. İnternetten ulaşabilirsiniz o haberlere ama kimse bu kadarını da tahmin edemezdi sanırım. Gerçi deli dana iddiası da çıkmıştı bir ara ama bazı sebeplerden net olunamıyor. Oralara girmeyeyim. İlgili haber burada www.cumhuriyet.com.tr/... Siz karar verin.
veteriner hekimlerin açıklamaları da rezaletin boyutlarını açıklıyor. her şey göz göre göre olmuş gibi. ithalatçılar hayvanları sağlık kontrolünden geçirmemizi istememiş. neden acaba? hayır madem öyle gidin başka yerden alın ama yok olur mu? ülkeye getirdikten sonra kontrolü yapılsa kaç yazar? zaten hayvan ülkeye girmiş oluyor. bu ülkede hayatta kalmak gerçekten mucize. savaş filminde gibiyiz. bombayla şehrin göbeğinde ölebiliriz, maganda kurşununun hedefi olabiliriz, yan baktına kurban gidebiliriz, şaka gibi ama bu devirde şarbondan bile gidebiliriz. daha çok şey var da uğraşmayacağım.
neyse konuya dönersem bir haftadır hiç et yemedim. teknik olarak dokunmadım da çünkü bildiğiniz gibi çeşitli bulaşma şekilleri var. Yemenin haricinde dokunma, soluma gibi. zaten etle çok arası olan biri değilim. kavurma, parça et falan yemem. bir ara demir eksikliği yüzünden zor durumda kalmıştım. o ara köfte gibi şeyleri c vitamini içeren şeylerle tüketip, yediklerime dikkat etmiştim. böyle devam edersem yine ilaç içmem gerekebilir ve sıkıntılı olmuştu. demir içeren sebzelere sardım ben de ne yapayım :( döner, içli köfte gibi şeylere çok düşkünüm ama bir süredir onları da yemiyorum. Sütü bırakmadım ama aslında ondan da geçermiş. İyi markalardan almakta fayda var. şaka maka iş veganlığa doğru gidecek gibi. veganlar siz kazandınız :d bu arada bazıları da çıkmış sütte şarbon olmaz diyor. kim takar artık sizin açıklamanızı. et fiyatları düşer diye bakan bile vardır eminim.
hayvansal kökenli, insanları etkileyebilen bulaşıcı bir hastalıktır. deri şarbonu, akciğer şarbonu ve sindirim sistemi şarbonu olmak üzere üç çeşit şarbon hastalığı vardır.
deri yolu ile; şarbonlu hayvan ve hayvan ürünleriyle yahut bu hayvanların mikrobu bulaştırdığı eşya ve araç gereçlerle bulaşır. deri şarbonu; deride yaralar meydana getirir. ateş, bulantı ve halsizliğe neden olur.
solunum yolu ile; bacillus anthracis bakterilerinin solunması ile bulaşır. boğaz ağrısı, hafif ateş ve soğuk algınlığı gibi belirtilerle başlar ve birkaç gün içersinde ciddi solunum problemlerine ve ateş yükselmesine neden olur.
sindirim yolu ile; şarbonlu hayvanların etlerinin çiğ yahut az pişmiş olarak yenmesi ile bulaşır. bulantı, ateş, kusma, karın ağrısı, boğaz ağrısı ve lenf bezlerinde şişmeye neden olur.
tedavi süreci, hastalara uygun antibiyotik tedavisi ile başlar. tedavinin süresi bakterinin vücuttan uzaklaştırılmasına bağlı olarak değişir. insandan insana bulaşmaz. erken teşhis her hastalıkta olduğu gibi oldukça mühimdir. tedavi edilmezse ölümle sonuçlanma riski vardır.
Çeşitli hayvanlarda, özellikle koyun ve sığırlarda görülen, deri veya mukoza yoluyla insana bulaşan, bulaştığı yerde kara bir çıban yapan tehlikeli hastalık, karakabarcık, karayanık, yanıkara.