"ben o bakışı gördüm haşyetten bayılacaktım ama annem elimden tuttu.
ne tuhaf, anneler ölürken bile çocuklarının
anneler ölürken bile çocuklarının ellerini bırakmıyor ne tuhaf…
resulullah çok şanslı bir insan annesi öldüğünde o küçücüktü; benim annem öldüğünde ben küçücük değildim, zaten şanslı birisi de değilimdir, filmlerim iş yapmaz.
annem daha yeni öldü fazla uzaklaşmış olamaz!
olamaz dedim annem son nefesini alıp da vermeyince verse de ben alsam onu, içim ferahlasa, siz de görseniz resulullah tutsa annemin elinden birlikte geçseler çölü nasıl olsa resulullah da ölü annem de ölü."
Adını verdim sol tarafımdaki ağrıya Kötü bir şey demek değil bu kötü bir şey değil Kötü bir şey değil bu şikayet etmiyorum Bekliyorum..
Sual olunmaz hikmetinden meleklerin Ben özlemek derim hasret derim aşk derim Ne olur bir duble rakıyı paylaşsak derim Sen gülümsersin uzaklardan Ben beklerim..
Bu parkların hepsinden vazgeçebilirim Bu kitapların bu oyuncakların bu meyhanelerin Bunların işte ne varsa hepsinden vazgeçebilirim gelişini kolaylaştıracaksa Ama senin bir saatin var bilirim Bir saatin var senin yüreğime envai çeşit kuşlar konduracak Kolay geçmese de vakit Beklerim..
Çok zor geçmişti çocukluğum bahsetmiştim sana Annemin hep işi vardı babamın hep işi vardı Çok ağlıyordu kardeşlerim hepsinden bahsetmiştim Bunları anlatmıştım şikayet etmiyorum Yeter ki geleceğini söyle bana ara sıra Ses etmem, beklerim..
Yattığın odaları nasıl da merak ediyorum Kokladığın çiçekleri dinlediğin şarkıları Çarşafının kokusunu, tenini ille de tenini Nasıl da merak ediyorum sokak köpeklerini severkenki hallerini Bazen koltuğunun altında tavlayla hayal ediyorum seni Bazen kadere küfrederken geliyorsun gözümün önüne Bazen sarhoş olup açık saçık küfürlerle giriyorsun rüyama Uyu diyorsun sonra bana uyu diyorsun, geçecek Herkes bilir değil mi melekler yalan söylemez? Bekle der bana evrenin en güzel meleği Beklerim..
Olur da yanlış anlarsan söylediklerimi Çok özür dilerim Bakma marifetmiş gibi anlattığıma İcap ederse susup tek kelime etmeden İçimden geçenleri buluttan bir kayıkla yollayıp sana Beklerim..
Çoktan unuttum sandığım bir rüyanın gölgesi Son gençliğime vurmuş bir süre önce farkettim Önceleri şey sanırdım her şey kendiyle müsemma Ağarmaz derdim saçlarım kesilmez hiç soluğum Hepsi olurmuş meğer gölgelerini gördüm hepsinin Sahi diz kapağıma bir kedi çizdim dün gece Sonra sevmediğim ne varsa yaptım hepsini bir bir Birama şeker attım seni ağlarken düşündüm Anneme bağırdım biraz kendimden nefret ettim Daha kötü şeyler de yapacaktım ama yoruldum Yoruldum ve yıllanmış battaniyeme sığındım Ben küçükken battaniyemin altını dünya sanırdım Babam bağırdıkça anneme Babam ne zaman bağırsa anneme battaniyeme sığınırdım Allah beni kahretsin dün anneme bağırdım Demem o ki kafamıza çekecek bir battaniye oldukça Gözlerimizi de yumarsak doğmamış gibi sıkıca Belki bir süreliğine her şey yoluna girer Vasiyetimdir ölünce ne kadar param varsa Hepsiyle battaniye alsın kefen yerine yanımdakiler..
Hey benim koca kafam.
Altmış iki santimlik başım..
Saçlar sakallar içinde,
Erkek omuzlar üstündedir.
Bir bedenim var ki,
Merd sevgiler peşindedir.
Aşklar içimde,
İnsanlar yanımdadır.
Hiç biri uzaklaşamaz.
Demir gibiyim onlarla.
Yok etmek isteyen yıkamaz.
Bak yüzüme, bak sözüme,
Dünya kaçtı gözüme;
Çıkamaz
Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır, Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor, Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini, Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim, Senden kopardım çiçeklerin en solmazını, Toprakların en bereketlisini sende sürdüm, Sende tattım yemişlerin cümlesini.
Desem ki sen benim için, Hava kadar lazım, Ekmek kadar mübarek, Su gibi aziz bir şeysin; Nimettensin, nimettensin! Desem ki... İnan bana sevgilim inan, Evimde şenliksin, bahçemde bahar; Ve soframda en eski şarap. Ben sende yaşıyorum, Sen bende hüküm sürmektesin. Bırak ben söyleyeyim güzelliğini, Rüzgârlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber. Günlerden sonra bir gün, Şayet sesimi farkedemezsen, Rüzgârların, nehirlerin, kuşların sesinden, Bil ki ölmüşüm. Fakat yine üzülme, müsterih ol; Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini, Ve neden sonra Tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede, Hatırla ki mahşer günüdür Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.
biri bana sakin desin ortalık fena karışık biri beni dinlesin anlasın biri beni biri gözlerime baksın ortalık fena karışık..
ayın boynu bükük, neden? neden bulanık hep suyum? sevmiyor işte beni, biriniz de anlayın biriniz şarap getirin, yakarım yoksa ağaçları su serpin, tuz dökün, bakın her yerim kanıyor ne deseler kanıyorum, sahi ben aptal mıyım? bütün seyyar satıcılara yanaşasım geliyor yancı bir kederdeyim bütün imkanlarım sakat biri bana he desin hak versin biri bana hak versin geberiyorum biri tez şarap getirsin şirintepe parkındayım ağır ve ağrılıyım, inanmıyorsanız bakın
babaa! üşüyorum. kimse farkımda değil birileri bir şey yapsın ateş yaksın, çay demlesin ne bileyim, bir şey işte biriniz de söyleyin lan, neden beni sevmiyor?
hayata nakavt oldum, izahın tek tarifi tuş puştun biri miyim ne hiçbir şeyi haketmeyen veysel gelsin beni alsın şirintepe parkındayım bira ve cin ve parlement ve yarısı yenmiş biskrem gözlerim mi seğiriyor ben mi yanlış görüyorum? onu mu görüyorum hayal mi görüyorum? kalkıp gitmem lazım lakin kıçımı kaldıramıyorum baba! beni uyutsana bir süre uyanmayayım anneme söylesene ekmeğime salça sürsün sen yalan söylemezsin hiç, söyle beni seviyor mu? baba! bak ben çok ciddiyim ortalık fena karışık
baba, bana 'oğlum' de 'hadi eve gidelim-baba! söylesene bana,beni neden sevmiyor?
33 KURŞUN '... Kirvem hallarımı aynı böyle yaz Rivayet sanılır belki Gül memeler değil Domdom kurşunu Paramparça ağzımdaki...
Vurun ulan, Vurun, Ben kolay ölmem. Ocakta küllenmiş közüm, Karnımda sözüm var Haldan bilene. Babam gözlerini verdi Urfa önünde Üç de kardaşını Üç nazlı selvi, Ömrüne doymamış üç dağ parçası. Burçlardan, tepelerden, minarelerden Kirve, hısım, dağların çocukları Fransız Kuşatmasına karşı koyanda..''
sen benim sarhoşluğumsun ne ayıldım ne ayılabilirim ne ayılmak isterim başım ağır dizlerim parçalanmış üstüm başım çamur içinde yanıp sönen ışığına düşe kalka giderim.
Saatler öğleni gösteriyor, bu yüzden şiirimi bu geceye armağan ediyorum Geceleri ay doğarken, Ölmeden hemen önce, zamana karşı gelir gibi, daima ve bir ömür, elbet seni seveceğim
sen benim sarhoşluğumsun ne ayıldım ne ayılabilirim ne ayılmak isterim başım ağır dizlerim parçalanmış üstüm başım çamur içinde yanıp sönen ışığına düşe kalka giderim.
Sert muhabbetler geçerdi istanbulla aralarında.
Kimi meydan okur kimi şans dilerdi ona.
Galatanın altında, kız kulesinin karşısında,
Sırtında seko, ayağında yumurta topukla.
Güneşin vurduğu bir sabahta,
Çok uzun sürmezdi yıkılıp düşmeleri.
Kalkan olmazdı yerden !
Süzülüp giderdi bedenleri.
İstanbul çok gördü nârasını basıp ölenleri...
Doğanın ilk yeşili altındır
tutması en zor tondur
erken yaprağı bir çiçek
sade bir saatlik zamandır
yaprak yaprağı örter sonra
cennet kedere batar
alçalır şafak güne
altın ne varsa yiter
Seninle bir ve bütün,
Güneşli ve toprak kokan bu hayat,
Güzel ruzgarlarin esip kahkahalarimizi birbirine karıştıran anlari içinde saklayan
Ya da anlamı hırçın dalgayı andıran, zalim olmak isteyen bir anı amacına ulastirmadan alt etmek,
Ne uzun yol hayat,
Tum yorgunlugunla sevdiğine yaslanmaksa, yaslanıp yüzünde bir nefes bulabilmekse,
Nefes aldığın yeşil oysa,
Maviyi birlikte boyayabilmektir bir olmak.
Toprağı birlikte gelecege ekebilmektir, ve aradığın gölge; onun golgesidir.
Renkli balonlar uçarken takılabilir tellere,
Maharet rüzgarı birlikte estirebilmektir.
--- N.ö. ---