tam bir "köşe kapmaca" oynayan insan evladı. "fatih terim fonu" olarak bilinen ve halkbank'ın genel müdürlüğünden yapılan açıklamayla haberimiz olan davada kendisi aylar sonra "ilk kez" ifade verdi. tekrarlayayım: ilk kez. ifadenin içeriği her yerde çarşaf çarşaf servis edilmiş zaten. şuradan bi' özetini okuyabilirsiniz.
yunanistan'a kaçması, kendi belgeseli, "mağdur" sıfatıyla aylar sonra ifade vermesi, seçil erzan'ın "herkesin bu fondan haberi vardı" diye gırla açıklaması ve ifadesi varken "benim fondan haberim yoktu" diyebilmesi, çevresindeki şoföründen hizmetçisine kadar herkesin para yatırdığı bir fondan gene haberinin olmaması ama erzan'ın gün gün kendisine "ekran görüntüleri" yollaması falan çok garip işler. imparator diye diye başımıza çıkarttığımız orta sınıf bir mafyadan farkı yoktu benim gözümde zaten. bu fon mevzusundan sonra da emre belözoğlu ve arda turan'dan çok da farklı olmadığını ve kendisini bir şekilde kurtarmaya çalıştığını görmemek mümkün değil.
ekşi'de debe'ye de girmiş ve ifadesinin ayrıntılarından bahseden şu entry'yi de okuyabilirsiniz.
edit: halkbank değil, denizbank tabii. tenks dede.
iddia edildiğine göre "kızım gibidir" dediği banka müdürünün başında bulunduğu ponzi sistemiyle ilgili sonunda konuştu kendisi. dedi ki "Yılların Fatih Terim kompleksini dışa vurma fırsatı bulanlar, ilgimin olmadığı bir davaya beni karıştırmaya çalışıyor. Ne alacağım vardır ne de vereceğim. Benim adımı karıştıranların aleyhine, tarihin en büyük hukuk savaşını başlatıyorum. Hazır olsunlar."
bu cümleyi okuyunca görülüyor ki "benim bu sistemle alakam yoktur" dememiş. alacağım ya da vereceğim yok demiş. bu ikisi çok farklı şeyler. bu cümle bile tam bir soru işareti. peki neden bu sisteme girnedim şeklinde net bir şey diyemiyor? insan merak ediyor...
şimdi olaya bakıyoruz. içindeki ünlüler galatasaraylı futbolcular, fatih terim'in kızı, emre belözoğlu'nun kuzeni olan damadı ve artık pek galatasaraylı sayılmasa da emre'nin kendisi. futbolculara da değinelim, arda turan, muslera, emre çolak, semih kaya vesaire... yani terim'in elinden geçmiş çocuklar hepsi. ve iddia o ki bu futbolcuların hepsi "fatih terim" adı geçtiği için biz bu sisteme güvendik diyorlar...
enteresan olan ise iddianame'de terim'in adının hiç geçmemesi. oysa ki ilk duruşmada seçil erzan terim'in de parasını aldığını söyledi diye biliyorum. hatta arda turan ile yazışmalarında seçil erzan'a arda terim'in durumunu soruyor. kar da mı zarar da mı diye. ama her ne hikmetse fatih terim diyor ki "benim ilgim yok." kızı bile sisteme para kaptırmış ama babasına sormamış...
bu mevzu daha çok su kaldırır. lakin beni asıl ilgilendiren kısmı ise şu. yani ben şahsen 25 senedir çalışan bir insanım ama kenara 10 bin euro koyabilmiş değilim. hal böyle iken biri bana dese ki ver 1000 euro onu sana 40 günde 1400 euro olarak ödeyeceğim. bu bana çok cazip gelir ama yine de siktir git derim. çünkü çalmadan, çırpmadan, birilerini amiyane tabiri ile sikmeden euro ya da dolar üzerinden bu oranda bir faiz getirisi yok. yani sadece şöyle olabilir. gelecekten gelen birisi size tüm maç sonuçlarını vermiştir. %100 garantili olarak yasal bahis oynarsınız ve bu parayı alırsınız. ama ona da üç günde uyanırlar ne oluyor amk diyerek. haricinde, böyle bir faiz oranını kimse size sunamaz.
şimdi bakıyorum, bu sistemdeki adamların hepsi, normal bir çalışanın ömür boyu göremeyeceği miktarları aylık gelir olarak kazanmış ve hala kazanabilecek potansiyele sahip insanlar. ve bu sisteme paralarını yatırıyorlar. ve bunu fatih terim'in bilgisi olmadan yapıyorlar demek ki terim'in sözlerine göre. yani terim'in evine konuk olarak gelebilen, az kalsın terim'in avukatı ile evlenecek olan, florya'da şube müdürlüğü yapmış bir kadına çatır çatır paralarını veriyorlar ve bunu yaparken bir tanesi bile "hocam sen ne diyorsun, böyle bişi var, girsek mi?" diye sormuyor. ki bu insanlar evlenirken bile terim'den destur alan insanlar diye biliyorum ben. hepsini geçtim, kendi öz kızı da sormamış öyle mi?
aman neyse, terim hocam alakam yok diyorsa yoktur. bakmayın siz benim bu noktaya kadar sayıklamalarıma.
şu ana kadar tanım vardı ama bir takım moderasyon anlamaz diye tanım da yapıştıralım. "çevresindeki tüm insanların doğal babası gibi duran ama kendi öz kızının bile iplemediği insan."
24 kasım 2023 tarihi itibari ile halen daha ifadeye çağrılmamış emekli teknik direktör. emekli oldu derken, futbol antrenörlüğünü bıraktı yani. Yoksa 'evlatlarını' antrene etmeye devam ediyor.
Daha ortada dava yok, ifade yok, hüküm yok ama yine de iddia düzeyine indirgeyerek -devam ediyormuş- şeklinde ifade etmeyeceğim. Umudum yok ama bir hukuk mucizesi yaşanır ve 'hoca' ve 'evlatları' hakkında hukuki bir işlem başlatılırsa, bu işin çok su kaldıracağını anlamak için hukukçu olmaya gerek yok diye düşünüyorum.
"Adamların parası, sana ne?" diyemez kimse. Konu, paranın miktarı değil; sistematik bir şekilde 'haksız kazanç' üzerine gayrimeşru ilişkilerin aktörü olan insanların toplumdaki karşılığıdır.
Bu ülkede bir dizi karakteri öldü diye bilmem kaç senedir kuran okunuyor;
Yine aynı dizinin başrolü (ki kendisi bu ülkenin gelmiş geçmiş en yeteneksiz, en meziyetsiz oyuncsucsusc.) bizzat cumhurbaşkanı tarafından davet edilerek kendisinin seçim çalışmalarına katılıyor;
en güvenilir insan anketlerinde seda sayan çıkıyor;
hülya avşar akil insan muamelesi görüyor;
vb,
vb,
vb.
Demem o ki bu güruhtan yine birileri çıkar;
-ne olacak 10 milyon dolardan?
-bahis oynamaktan ne farkı var ?
-borsa gibi, bok gibim bir şey sanmış adamlar.
-o adamların harcamaları da o kadar yüksek, ne var daha fazla para kazanmak istemelerinde ?
vb,
vb,
vb. çoğaltılır.
türkiye'nin son 20 yılda sistemli bir şekilde değiştirilen sosyolojik, demografik yapısı çok şeyi değiştirdi. nitelikli insanların tabir i caizse kaçmaları, eğitimin neredeyse her kademesinde cehalet ve ideoloji pompalanması, yetkinlik sınavlarının ilkokul mezunu yarım akıllı bir imama teslim edilmesi gibi 'politikalar' neticesinde tüm toplumun değer, etik, ahlak kavramları erozyona uğradı.
ya bu ülkede yıllardır "çalıyor ama çalışıyor." gibi bir argüman, etik ve ahlaki değer olarak sunuldu ve yedirildi.
Neyse, konudan sapmayayım. Demem o ki; bu şahıs ve evlatlarının yedikleri bokların halkta bir karşılığı olmayacağını biliyorum. E yıllarca da 'evet' dediler sağda solda, oradan da yırtarlar.
Hoca zaten eski dostu ile de hemen bir görüşme gerçekleştirmiş. İşi sağlama alıyor; eski alışkanlıklar işte, ne yapsın.
işin teknik kısımlarına girmeyeceğim; fakat bu işin, kıçı kırık bir şube müdürünün operasyonu ile yapılamayacağı çok aşikar. yahu dün denizbank'ın teftiş raporu yayınlandı; adamlar resmen bunlara 'la olm sizin beyninizi sikeyim.' demişler ya. Yani sahte dekont, müşteri imzası falan bilmiyorum banka yırtabilir mi ama ortada bir girdi çıktı da yok. nasıl bir bok ben anlamadım; @larden loughness daha iyi bilir bu konuları. belki bir görüş belirtir.
neyse, yine unuttum ve bağlayamadım. özetle, hakikaten hoca ya, ne adamsın vallahi :)
futbolculuğu döneminden beri gayrimeşru hayata meraklı olan, hayatı boyunca üç kelimeyi bir araya getiremeyen, gazeteci tehdit eden, (bkz: mehmet ağar) gibi ülkenin en karanlık isimlerinden birisi ve benzerleri ile aynı karelerde yer almaktan onur duyduğu her halinden belli olan beşinci sınıf sözde kabadayı.
İstatistik, tabela, skor üzerinden futbol yorumlayanlar için "efsane" olabilir; saygı duyarım lakin bu ülkenin gelmiş geçmiş en iyi "teknik direktörü" demek, cehaletten başka bir şey değildir.
Neyse; ülkenin kurumsal imajı ne ki, "efsane"leştirdiği kişiler ne olsun.
Türk futbolu kendisinden tamamen kurtuldu mu bilmiyorum ama umarım yakındır ve kendisiyle aynı zihniyete sahip "evlat"ları ile birlikte ülke futbolundan bir an önce siktir olup gitmesi dileğiyle.
"taktik maktik yok, bam bam bam" en bilindik sloganıdır. zaten hocalık kariyerini de çok güzel özetler bu cümle tek başına.
bu ülkede tazminat paralarıyla servetine servet katan başka bi insan var mı futbol sektöründe, ben bilmiyorum. en sonki tazminat olayında ise olay fazlaca kamuoyuna yansıdığı için, bir de ali koç zannederim çok üzerine gittiydi, aldığı 5 milyon kusur euro tazminatı çocuk esirgeme kurumuna bağışladıydı.
ha bu arada, kovulma şekli de, tff'den birini darpa kalkışıyor. iş tüzüğüne göre 6 gün içinde tazminatsız yollayabilecekken, 9 gün sonra gönderince bu paraya hakkı doğuyor sinyor terimin.
çocuk esirgeme kurumuna bağışlanması dışında tutar hiç bi tarafı yok olayın. hiçten bir para, ama bunun gibi bizim bilmediğimiz ne paralara hak kazandı terim. yanlış anlaşılmasın, bunlar hukuksuz demiyorum, adam kapı gibi sözleşme yapıyor. göz göre göre bu parayı ödeyenlerde kabahat.
neyse ki dinozorlardan bir o kaldıydı elini eteğini çekmeyen, şükür kurtuldu türk futbolu hoca olarak kendisinden. başarılarını kimse göz ardı edemez, belli biçimde saygıyı hak ettiği de doğrudur ama karakter açısından büyük noksanlıklara sahip, kabadayı, canının istediği zaman mekân basmaya kalkan (her kuşun eti yenmiyor tabi), kendisine karşıt fikir sunanı dövmeye kalkan biri kendisi.
körü körüne fatih terim destekleyen bir güruh var bu arada. ben bunları akp'ye sempatisini yitirmiş, mesafeli, ama recep tayyip erdoğan için canını verebilecek kadar ona bağlılığı olan insanlara benzetiyorum. adam bi durup soruyor kendine, sorana şahit oldum oradan biliyorum, "lan acaba ben gsyi mi tutuyorum fatih terim'i mi?"
next gs başkanı. 2 sene sonra olmazsa 5 sene sonra. nihai sonuç.
Uefa kupasını aldıktan sonra Fiorentina ve Milan'da teknik direktörlük yapmış ve hiç de fena olmayan performanslar çıkarmıştır.
Fakat konforculuğu ve bu kariyerin üzerine koyacak düşün altyapısı olmadığı için gelip kendi ülkesinin vasatlığında bile isteye kendisini boğmuştur.
Bahane hep aynı "ülkeme hizmet edeceğim" sonuç yaşlandıkça iyice dibe batan bir Kariyer ve ülke futbolunun varoş mahalle tartışmaları seviyesinden bir an olsun çıkmamasına tuzlukla koşmak olmuştur.
Ve vasat şekilde kariyerini bitirmiştir.
Bizim ülkemizde vasattan bir iki tık üstü iş yapan maalesef aşırı değer görüyor bunun için fazlaca abartıyoruz çünkü bu tip abartıları yapanlar lağım çukuru seviyesinde kaldıkları için bir iki tık yukarısındakiler tanrı seviyesinde değer görüyor maalesef.
Fatih terim'in yaptıkları maalesef bizim ülke için büyük dünyanın gelişmiş yerleri için hiç önemli olmayan şeylerdir.
O adamlar için bunları başarmak oldukça sıradan şeyler çünkü.
Daima ileri ileri ileri başka türlü bir şey kotaramayız.
Halen daha galatasaray ile anlaşmamış hoca. Bildiğim kadarıyla şu an herhangi bir takım da çalıştırmıyor fatih hoca; neyi bekliyorlar anlam veremiyorum.
ülkenin tazminat rekortmeni olabilmesi kuvvetle ihtimal, "eski" galatasaray teknik direktörü. zira, artık kendisi başkanlık yapabilecek dinozorluk mertebesine çoktan erişmişti.
galatasaray keşke doğru bir iş yapıp okan buruk yapsa teknik direktörünü de gözümüz futbol izlese. hadi biz ölmüşüz ağlayanımız yok da, en azından birşeyler deniyoruz. ezeli rakipte bundan esinti dahi yok.
(bkz: ali koç), (bkz: ahmet ağaoğlu) gibi futbolun amatör dinamiklerinden ve ruhundan bihaber; Kulüpleri, 'başarılı' addedilebilmek için salt anonim şirket bilanço kriterlerine göre yöneten işadamlarının olduğu bir ülkede, belgeselinin çekilmesine şaşırmadığım teknik direktör.
Elbette başarılarını göz ardı etmeyelim ve bu başarıları sadece kendi camialarımızın başarısızlıkları ile maskelemeyelim ama bu ülkede futbol namına bir belgesel çekilecek ise (bkz: fatih terim)'e gelene kadar nefes almadan yüz tane adam sayarım. Ama madem terim' in belgeseli çekilecek; o zaman netflix' e daha donanımlı bir iş yapabilmeleri ve katkı olması açısından birkaç ismin de eklenmesini öneririm.
galatasaray teknik direktörü. tedrisatından geçen eski futbolcular, çalıştırdığı takıma karşı oynadıklarında bariz pozisyon hataları yapma, gereksiz kırmızı kart görme benzeri garip huylar sergiler.
bence 2013'te ünal aysal ile yaşadığı sürtüşme kendisini çok kötü etkilemiş. çünkü ne olduysa o zamandan sonra oldu. milli takımın o zamanlar ingilzlerin deyimiyle 'sideways' futbol oynamasının en büyük nedeni idi. çünkü aklı fikri futbolda değil, başka yerlerdeydi. tıpkı şu an olduğu gibi.
evet tek sorun fatih terim değil. başka sorunlar da var ama buradan kendisine soruyorum; gomis'i zam istiyor diye gönderip sonra da rodrigues'e zam yapmak neden hocam? bence cevabı siz de bilmiyorsunuz.
hasta bir galatasaraylı olarak kendimi sevmekten alı koyamadığım futbol insanı. futbol bilgeliğini burada tartışan varsa yolda bulduğu futbol topunu ''bu ne'' diyerek karakol'a götürsün.
terim, ibrahim tatlıses, ve ismet özel'in ortak bir yanları var benim gözümde. üçü de ülkemizin işinde en başarılı insanları arasındadır. şimdi burada aileleri de yazdıklarımı okuyorlardır diye ahlakları veya ahlaksızlıkları hakkında bir şey konuşmak istemiyorum.
fakat biz gs'liler her sene ve her koşulda fenerlilerin yarraklara yan basmasına gülmeye alışmışken, erkek cinsel organının en büyüğünü biz yiyeceğiz gibime geliyor bu sezon. klüpte bağzı şeyler hiç iyi gitmemekte.
tanım: türk futbol tarihinin en başarılı teknik direktörü.
tam bir motivatördür. oyuncularını büyük maçlar öncesi mental olarak çok iyi hazırlamıştır, yeri geldiğinde yüzüne bağırmış, yeri geldiğinde sakince teselli etmiş, ve yeri geldiğinde de duygusal konuşmalarla oyuncularına taktikten ziyade istekli, hırslı, kalpten oynamaya teşvik etmiştir. fakat bu onu taktikten anlamayan bağıran, kızan, gazla yöneten bir teknik adam yapmaz.
1999'dan başlayıp 2000'lere kadar ligi domine eden galatasarayın, 2000 yılında avrupa kupasını tek bir mağlubiyet bile almadan kazanmasının sebebine sadece motivasyon, gaz, bağırıp çağırma dersek saçmalamış oluruz, bir insan sırf gazla bu kadar çok kupa toplayamaz.
Fatih Terim'in 2000' de oynattığı taktik şu anda en iyi Jurgen kloop'un oynattığı rakibi yüksek press ile hataya zorlayıp topu kaptıktan sonra toplu halde hücuma çıkan, kaybettikten 20-30 saniye içinde yine yüksek press ile geri alınması amaçlanan ve tekrardan toplu hücuma çıkartan meşhur gegenpress taktiğidir. aynı zamanda terim bu taktiğin ilk oynatıcılarındandır. ve bu taktik aynı zamanda oyuncularının bireysel yeteneklerini daha çok sergilemesini sağlar. yüksek fizik güçlü, dinamik ve yetenekli oyuncularla birleşince de maksimum verim aldırır. nitekim terimde zamanında bu taktiğin meyvesini almıştır.
Fulya Terim’in kocası, Buse ve Merve Terim’in biricik babalarıdır. Ayrıca abc yani Ahmet Baran Çetin, Volkanbello yani Volkan Bahçekapılı ‘nın biricik kayınpederi olan imparator lakaplı teknik direktör kişisidir.
serdar aziz ve eren derdiyok için şöyle bir açıklama yapmış.
"Serdar'ı da Eren'i de çok seviyorum. Her iki oyuncumu da çok seviyorum. Onlara, kariyerlerine ve yeteneklerine de saygı duyuyorum. Ancak birlikte çalışma kültürlerimizin farklı olduğunu düşünüyorum. Yazılıp çizildiği gibi bir günlük bir mevzu da değil."
açıklama bir video kaydı. oldukça profesyonel görünüyor. benim merak ettiğim bu konuşmayı yaparken profesyonel yardım neden almadığı. çünkü eğer bir profesyonele danışmış olsaydı "ancak" ve/veya "ama" kelimelerinden önce söylenen hiçbir şeyin anlamının kalmayacağını kendisine anlatır ve kullanmasına izin vermezdi.
olması gereken açıklama:
"Serdar'ı da Eren'i de çok seviyorum. Her iki oyuncumu da çok seviyorum. Onlara, kariyerlerine ve yeteneklerine de saygı duyuyorum. Bununla beraber birlikte çalışma kültürlerimizin farklı olduğunu düşünüyorum. Yazılıp çizildiği gibi bir günlük bir mevzu da değil."
basının anlattığına göre "oynayacak durumda değilim" diyerek maça çıkmayan ama ertesi gün maldiv adalarında tatilde çıkan serdar aziz'i kafasından silen teknik direktör. aynı fatih terim rakip takım futbolcusuna antrenör kimliği ile arkadan saldıran hasan şaş'ı ise öz evladı gibi yanında tutar...
basının anlattığı hikaye doğru ise kendisinin karakteri hakkında bu durum fikir veriyor.
futbol dünyasının domino'su. (domino kim diyenler deadpool 2 izlesin)
bunu söylerken kendisi başarısız demek istemiyorum. elbette başarılı, elbette futbolu biliyor, bana göre kendini yeterince yenileyememiş olsa da elbette hala iyi bir teknik direktör. ama ballı olduğu da yadsınamaz bir gerçek. dün galatasaray'ın olabilecek en denk gruba düşmesi de bunun bir göstergesi olsa gerek sanıyorum.
koca sezon doğru düzgün top oynamamış adamların çoğunlukta olduğu onbir futbolcuyla, kendi takımının neredeyse 20 yıldır kadıköy'de yenemediği feneri kadıköy'de yenmiş takım karşısında yarı final maçına çıkacak kadar yüksek ego zehirlenmesine maruz kalmış zat. bir fenerli olarak ben cimboma teknik direktör olsam bundan daha fazla zarar veremezdim cimboma. şampiyonluk yarışında finale beş hafta kala alanya'dan bu kadar korkarak rotasyon yapmak sadece kupada elenmeyi değil, bir de alanya'ya yenilmeyi beraberinde getirirse tadından yenmez tabi.