Yıllar önce, osieck'in fenerbahçenin başına geçtiği günlerde alman ekolü, kadroda koşmayan, pres yapmayan adam barınamaz ayağına hazırlık maçlarında Rıdvan ve tanjunun yedek kulübesinde oturduğu, ne olacak bunların fenerbahçedeki geleceği diye konuşulan günler. Her kafadan bir ses çıkarken, deniz gökçe bir yazı yazmış ve bu iki yıldız için fenerbahçeye yapışmış sülük benzetmesi yapmıştı. O gün çok anlam veremesem ve kızsam da yazılana, bugün aynısını fatih terim için düşünüyorum. Kendisi türk futbolunun ve hatta çalışmadan aldığı para düşünülürse, halkın sırtındaki koca bir kambur uzun süredir. Terim, türk futbolu gündeminin üstüne çıkmış, yılda on onbeş maçta teknik direktörlük yapıp dünyaları kazanacak, sonra kabadayılık yapıp istifa edecek ve günlüğü onbin avroya tazminat sahibi olacak. Bizse arkasında bıraktığı bomboş futbol kültürüyle devam edeceğiz yine. Almanya, yıllar önce altyapı yetersizliği nedeniyle yaşlanmış kadronun başına, sistemi kökünden değiştirecek klinsmannı getirdikten sonra müthiş bir altyapı atılımı yaparken, biz terimin burnu kırıldı mı acaba diye merak edebiliyoruz sadece.
Kaos futbolunun dünya üzerindeki 1 numaralı uygulayıcısı idi bir zamanlar, ancak uzun süredir aynı çemberde sıkışıp kalmış koca bir kambur bu ülkenin sırtında ve ne yazık ki türk futboluna hem maddi hem de manevi olarak büyük zarar veriyor uzun süredir, ki futbol direktörü olarak son göreviyle yapamadıkları nedeniyle katbettirdiği yıllar da cabası...
Milan'ın efsanevi oyuncusu andrea pirlo'nun fatih terim ile ilgili anektotları nasıl bir insan ve teknik direktör olduğunu gayet iyi açıklıyor.
Fatih oldukça dikkat çekici ve kurallara alerjisi varmış gibi görünen garip bir insandı. Daha en başından Milan'da uzun süre görev yapamayacağı oldukça belliydi ve kısa bir süre sonra da kovuldu.
Terim Milan'dan önce canının istediği her şeyi yapabildiği, daha düşük profilli takımlarda görev almıştı ama burası Milan'dı. Burada bazı hareketlerin tolere edilmeyeceğini herkes bilirdi...
Mesela, öğle yemeğine canı isteyince geç katılıyordu. Milan'ı temsil etmesi gereken resmi aktivitelere kravat takmadan gelebiliyor, sonra bu aktivitelerden 'evinde Biri Bizi Gözetliyor' izlemek için kimseye haber vermeden erkenden ayrılıp, Galliani'yi masasında tek başına bırakıyordu. Kendisini tesislerde John Travolta gibi garip, cafcaflı ve renkli kıyafetler giyerken görüyorduk
Özellikle göreve başladığı ilk günlerde yaptığı takım toplantıları ise unutulmazdı. Terim eline bir tebeşir alıp taktik tahtasına 11 daire çizerdi. Tahtadaki her daire sahaya çıkacak bir oyuncuyu temsil ederdi. Ancak konuşmanın ortasında taktik tahtası çizdiği oklardan ve karalamalardan öyle bir hale gelirdi ki, hangi dairenin kimi işaret ettiğini anlamak imkansızlaşırdı. Taktik tahtası, oyuncuları ve mevkileri birbirinden ayırmanın mümkün olmadığı karmakarışık bir hal alırdı. Kısacası tam bir kaos... Sadece kalecinin kendi pozisyonundan emin olabildiği bir kaos...
Toplantı sırasında bir daireyi işaret edip, 'Costacurda, tam burada olman gerekiyor' diye konuşmaya başlardı. Bir gün dayanamayıp, 'Ama patron, o gösterdiğin dairenin biraz önce benim olduğunu söyledin, Costacurta değil ki' demeye zorunlu hissetmiştim.
İşin daha da kötüsü, konuşma ilerledikçe defans bölgesindeki dairelerle, forvettekileri karıştırmaya başlardı. Artık öyle bir hal almıştı ki, kendi aramızda acaba bunu Berlusconi'nin gizli rüyası olan 2-4-4 taktiğini gerçekleştirmek için bilerek mi yapıyor diye şakalaşmaya başlamıştık.
Ancak şaka bir yana, Terim'in taktik bilgisinin yetersizliğini ve tüm oyun planının takımı bağıra çağıra motive ederek, sahada iyi bir sonuç almamızı ümit etmek olduğunu anlamamız çok uzun sürmedi... Belki böyle bir plan başka yerlerde işliyor olabilirdi ama Milan'da işlemezdi. İşlemedi zaten, Milan'da uzun süreli görev alabilmek için bundan daha fazlasına ihtiyaç vardı."
şu an tudor'dan sonra boşalan galatasaray teknik direktörlük koltuğuna tekrar oturtulması gündemde (en azından bildiğim kadarıyla taraftarın gündeminde) olan zat.
fatih terim, galatasaray'a büyük hizmetleri dokunmuş, mukabilinde emeğinin karşılığını fazlasıyla almış bir galatasaraylıdır. kendisine geçmişte yaşattığı tüm iyi günler için teşekkürü borç biliriz.
ancak,,, gelme hocam. şahsım adına söylüyorum ki (sen kim köpeksin amk diyenler olabilir, haklısınız ben kimim amk) gelme. git hükumet yalakalığını yap, başakşehir stadına adını vermişler hem bak, git orayı çalıştır, restoran bas, milli takımda lucescu tutmadı bak, tekrar milli takıma dön milyonlarca liralık kontratlar yap, istifa ettirilince veya kovulunca da paranı almak için uğraş... ama galatasaray'a gelme ne olur! başarılar gelir geçer, bu sezon da şampiyon olmayız, 14 sene olmadıklarımız da oldu, bırak birkaç sene daha böyle sürüncemede olsun takım ama sen gelme be hocam. sen gelme. 2013 eylülünde bizi bırakıp giderken ah ettim be hocam, sen gelme bir daha...
bakmayın sözlükte aşklı-meşkli, ayrılıklı, hüzün dolu şarkılar falan paylaştığıma. gururlu kişiyim aslında. birini bir kez sildim miydi bir daha peygamber gelse arabulucu olarak ikna edemez beni. zor silerim ama tam silerim. şu sıralar, köpek gibi o günlerin anısına üzülsem de nasıl ki eski sevdiğim kızın gelmesini istemiyorsam, gelse sikseler kabul etmem diyorsam (ki gelemeyeceğini o da çok iyi biliyor zaten) seni de benimseyip kabul etmem hocam. o yüzden gelme. soğutma futboldan da galatasaray'dan da... git tarabya'daki köşkünde oturup beinsports'tan izle galatasaray maçlarını çok seviyorsan... gidenin yeri gidenle dolmaz hocam. o gedik hep eksik kalır, o yüzden gelme...
yine de teşekkürler yaşattığın(ız) o güzel günler için.
galatasaray'ın ne kadar enteresan bir camia olduğunu ortaya koyan kişi lol. en çok taraftar bunlarda güya en büyük kulüpler ama a geliyor gönderiyorlar fatih terim türküsü başlıyor fatih geliyor 2 sene sonra onu gönderiyorlar b geliyor başarısız oluyor yine bir fatih türküsü başlıyor hop fatih geliyor asdasdasd muhtemelen fatih hoca vefat edene kadar bu örüntü böyle gider sonra da galatasaray'ın ruhuna fatiha der onu da gömeriz. galatasaray'dan fatih terim'i çıkar galatasaray biter. bizi hiç gördünüz mü gordon milne diye göz yaşı dökerken, mustafa denizli'ye yakarırken? cidden üzülüyorum galatasaray'ın şu durumuna (aslında seviniyorum lan ne üzülcem) maksimum 10 yıllık ömrü kaldı kulübün.
kendisini de galatasaray'ı da hiç sevmem ama bu adama taktikten teknikten anlamaz bam bam bamla haydi aslanlarımla işi götürüyor demek gerçekten cahillikten başka bir şey değil. 6 lig şampiyonluğu, türkiye kupaları ve süper kupalar, 1 uefa kupası, milli takımı 3 kere avrupa şampiyonası'na götürüp birinde avrupa üçüncüsü yapması gibi başkalarının hayal bile edemeyeceği başarılar kazanmış bir adam bu. ayrıca cesaret edip yurtdışına çıkmış, fiorentina ve ac milan gibi avrupa futbolunun önemli kulüplerini çalıştırmıştır. böyle bir kariyer sadece taktik maktik yok bam bam bam ile yapılabiliyorsa buyursun herkes yapsın.
benim gördüğüm, çok üst düzey bir taktisyen olmasa da taktik ve teknik bilgisi iyidir ama en önemlisi adam yönetimidir. neticede 11 tane oyuncuyu sahaya çıkarıyorsunuz ve bu adamlardan en iyi verimi almak zorundasınız. işte fatih terim bu işi çok iyi yapıyor. saha içinde ve dışında çalıştırdığı takım üzerinde çok iyi bir ağırlığı, karizması var ve bu da takımın performansını yükseltiyor. neticede futbolcu, çok iyi bir karakter değilse sevgi ve saygı duymadığı bir teknik direktör için sahada her şeyini vermez. sahadaki ve yedek kulübesindeki oyuncuların birbirini ve hocasını sevdiği, saydığı bir takım oluşturmak başarının en temel faktörüdür. fatih terim'in başarılarla dolu kariyerinin sırrı budur.
koca sezon doğru düzgün top oynamamış adamların çoğunlukta olduğu onbir futbolcuyla, kendi takımının neredeyse 20 yıldır kadıköy'de yenemediği feneri kadıköy'de yenmiş takım karşısında yarı final maçına çıkacak kadar yüksek ego zehirlenmesine maruz kalmış zat. bir fenerli olarak ben cimboma teknik direktör olsam bundan daha fazla zarar veremezdim cimboma. şampiyonluk yarışında finale beş hafta kala alanya'dan bu kadar korkarak rotasyon yapmak sadece kupada elenmeyi değil, bir de alanya'ya yenilmeyi beraberinde getirirse tadından yenmez tabi.
futbol dünyasının domino'su. (domino kim diyenler deadpool 2 izlesin)
bunu söylerken kendisi başarısız demek istemiyorum. elbette başarılı, elbette futbolu biliyor, bana göre kendini yeterince yenileyememiş olsa da elbette hala iyi bir teknik direktör. ama ballı olduğu da yadsınamaz bir gerçek. dün galatasaray'ın olabilecek en denk gruba düşmesi de bunun bir göstergesi olsa gerek sanıyorum.
basının anlattığına göre "oynayacak durumda değilim" diyerek maça çıkmayan ama ertesi gün maldiv adalarında tatilde çıkan serdar aziz'i kafasından silen teknik direktör. aynı fatih terim rakip takım futbolcusuna antrenör kimliği ile arkadan saldıran hasan şaş'ı ise öz evladı gibi yanında tutar...
basının anlattığı hikaye doğru ise kendisinin karakteri hakkında bu durum fikir veriyor.
serdar aziz ve eren derdiyok için şöyle bir açıklama yapmış.
"Serdar'ı da Eren'i de çok seviyorum. Her iki oyuncumu da çok seviyorum. Onlara, kariyerlerine ve yeteneklerine de saygı duyuyorum. Ancak birlikte çalışma kültürlerimizin farklı olduğunu düşünüyorum. Yazılıp çizildiği gibi bir günlük bir mevzu da değil."
açıklama bir video kaydı. oldukça profesyonel görünüyor. benim merak ettiğim bu konuşmayı yaparken profesyonel yardım neden almadığı. çünkü eğer bir profesyonele danışmış olsaydı "ancak" ve/veya "ama" kelimelerinden önce söylenen hiçbir şeyin anlamının kalmayacağını kendisine anlatır ve kullanmasına izin vermezdi.
olması gereken açıklama:
"Serdar'ı da Eren'i de çok seviyorum. Her iki oyuncumu da çok seviyorum. Onlara, kariyerlerine ve yeteneklerine de saygı duyuyorum. Bununla beraber birlikte çalışma kültürlerimizin farklı olduğunu düşünüyorum. Yazılıp çizildiği gibi bir günlük bir mevzu da değil."
Fulya Terim’in kocası, Buse ve Merve Terim’in biricik babalarıdır. Ayrıca abc yani Ahmet Baran Çetin, Volkanbello yani Volkan Bahçekapılı ‘nın biricik kayınpederi olan imparator lakaplı teknik direktör kişisidir.
tanım: türk futbol tarihinin en başarılı teknik direktörü.
tam bir motivatördür. oyuncularını büyük maçlar öncesi mental olarak çok iyi hazırlamıştır, yeri geldiğinde yüzüne bağırmış, yeri geldiğinde sakince teselli etmiş, ve yeri geldiğinde de duygusal konuşmalarla oyuncularına taktikten ziyade istekli, hırslı, kalpten oynamaya teşvik etmiştir. fakat bu onu taktikten anlamayan bağıran, kızan, gazla yöneten bir teknik adam yapmaz.
1999'dan başlayıp 2000'lere kadar ligi domine eden galatasarayın, 2000 yılında avrupa kupasını tek bir mağlubiyet bile almadan kazanmasının sebebine sadece motivasyon, gaz, bağırıp çağırma dersek saçmalamış oluruz, bir insan sırf gazla bu kadar çok kupa toplayamaz.
Fatih Terim'in 2000' de oynattığı taktik şu anda en iyi Jurgen kloop'un oynattığı rakibi yüksek press ile hataya zorlayıp topu kaptıktan sonra toplu halde hücuma çıkan, kaybettikten 20-30 saniye içinde yine yüksek press ile geri alınması amaçlanan ve tekrardan toplu hücuma çıkartan meşhur gegenpress taktiğidir. aynı zamanda terim bu taktiğin ilk oynatıcılarındandır. ve bu taktik aynı zamanda oyuncularının bireysel yeteneklerini daha çok sergilemesini sağlar. yüksek fizik güçlü, dinamik ve yetenekli oyuncularla birleşince de maksimum verim aldırır. nitekim terimde zamanında bu taktiğin meyvesini almıştır.
hasta bir galatasaraylı olarak kendimi sevmekten alı koyamadığım futbol insanı. futbol bilgeliğini burada tartışan varsa yolda bulduğu futbol topunu ''bu ne'' diyerek karakol'a götürsün.
terim, ibrahim tatlıses, ve ismet özel'in ortak bir yanları var benim gözümde. üçü de ülkemizin işinde en başarılı insanları arasındadır. şimdi burada aileleri de yazdıklarımı okuyorlardır diye ahlakları veya ahlaksızlıkları hakkında bir şey konuşmak istemiyorum.
fakat biz gs'liler her sene ve her koşulda fenerlilerin yarraklara yan basmasına gülmeye alışmışken, erkek cinsel organının en büyüğünü biz yiyeceğiz gibime geliyor bu sezon. klüpte bağzı şeyler hiç iyi gitmemekte.
bence 2013'te ünal aysal ile yaşadığı sürtüşme kendisini çok kötü etkilemiş. çünkü ne olduysa o zamandan sonra oldu. milli takımın o zamanlar ingilzlerin deyimiyle 'sideways' futbol oynamasının en büyük nedeni idi. çünkü aklı fikri futbolda değil, başka yerlerdeydi. tıpkı şu an olduğu gibi.
evet tek sorun fatih terim değil. başka sorunlar da var ama buradan kendisine soruyorum; gomis'i zam istiyor diye gönderip sonra da rodrigues'e zam yapmak neden hocam? bence cevabı siz de bilmiyorsunuz.
galatasaray teknik direktörü. tedrisatından geçen eski futbolcular, çalıştırdığı takıma karşı oynadıklarında bariz pozisyon hataları yapma, gereksiz kırmızı kart görme benzeri garip huylar sergiler.