"elindekileri karyolanın altına boş bavula koydu. çevresine bakındı. yoktu. oturma odasını da aradı. orada da yoktu. bunca lüzumsuz eşya vardı da, neden en gereken, bir sigara küllüğü yoktu. kadınlar da böyleydi. dünyada gereğinden çok kadın vardı ama, yalnız bir teki yoktu."
sanki sol kaburgamın altından çıkan bir ip senin sol kaburganın altına sıkıca bağlanmış gibi, ve aramıza okyanuslar girerse o bağın kopacağından korkuyorum...
Bazı insanların yüzü buralı değildir. Görür görmez anlarsınız. Çekip gideceklerdir, hem de ilk fırsatta. Dolayısıyla onlara bakarken onları yaşanan anın boşluğuna çivilemek istercesine bütün gözlerinizle bakarsınız. İleride anımsamanızı kolaylaştıracağına inandığınız dipdiri bir dikkatle bakarsınız. Sonradan yaşadıklarınız ne olursa olsun, ilk bakışta gördükleriniz doğru çıkar. Çekip giderler gene de. Yazınızda yazılıdır bu. Bakışlarınızda da.
"gerçekler şaşırtacak kadar hakiki ve net biçimde duyduğumuz bir şey midir? yoksa gerçekler gizlenmiş, kapatılmış ve her tür psikolojik ağırlıklarla üzeri örtülmüş, bir kez tanımlandığında güvenilmez ve anlaşılmaz mıdır? gerçekler asla tam olarak siyah ya da beyaz değillerdir. daha çok gri, kahverengi ve hatta kırmızı tonlarındadır. "
sizler rüzgarlı havada sigara içtiğinizde, onu yakana kadar üç, beş, on kibrit yakıyorsunuz, ta ki sigara yanana kadar. bir kerede sizin beyninizi, iradenizi yakmamı nasıl beklersiniz benden? hele bir de sizler sadece rüzgar altında değil de, ateşin yakılması güç olan derin bir bataklıkta iseniz.
"prosser bütün hayatının bir tür rüya olduğunu hisseder, bazen de bunun kimin rüyası olduğunu ve rüyayı görenin gördüklerinden hoşlanıp hoşlanmadığını merak ederdi."
"Şu hakikati kendi hayatım bana öğretti: İnsanoğlu insanoğlununun cehennemidir. Bizi öldürecek belki yüzlerce hastalık, yüzlerce vaziyet vardır. Fakat başkasının yerini hiçbiri alamaz."
"Gösteri toplumunda, kurtuluş vaatleri de gösterinin bir parçasına dönüşür, sahteleşir. Tüm dünya aynı gösterinin sahnesidir artık; hepimiz aynı gösterinin oyuncusu ve seyircisi oluruz."
"Onca zamanı boşu boşuna geçireceğime uçmayı öğrenebilirdim. Öğrenecek ne çok şey var!" Martı Jonathan Livingston'dan hayatın tüm yılgınlıklarına karşı tertemiz bir nefes olsun size diye.
"ben kayra yaşayan en karmaşık ruhum. ülkemin ulusal marşındaki gibi 'hangi bilim, hangi güç beni çözecekmiş, şaşarım!'... ruhumdaki düğümler fazlasıyla sıkı. kimsenin onları çözecek kadar ince tırnakları yok. bense çoktan vazgeçtim tırnaklarımı uzatmaktan. kendimi bilmeyi bıraktım. ölümü bilmek ve anlayabilmek bile daha kolay. yanıtı olmayan bir soru olarak geldim dünyaya ve sorusu olmayan bir yanıt gibi de gidiyorum."
+ Apartmanın girişindeki lambayı sen mi kırdın Bülent? - Hangisini? + Otomatik yanan,sensörlü lamba. - Hayır. + Komşu görmüş,yalan söyleme.Süpürge sapıyla kırmışsın dün gece. Önüme baktım. + Neden kırdın? Cevap yok. + Hasta mısın evladım? Söyle bana, neyin var, neden kırdın lambayı, yapma böyle. - Kırdımsa kırdım,ne olacak.Çok mu değerliymiş ? + Lamba senden değerli mi evladım, ambanın amına koyayım,lamba kim? Yöneticiye de dedim.Lambanızı sikeyim,kaç paraysa veririz.Sen değerlisin benim için. - Beni görünce yanmıyordu baba. + Nasıl ya ? - Görmezden geliyordu,yanmıyordu.Kaç sefer yok saydı beni. + E beni görünce de yanmıyordu bazen,böyle el sallayacaksın havaya doğru,o zaman yanıyor. - Hadi ya! Sahiden mi ? + Evet.Ucuzundan takmışlar. Bizimle bir alakası yok.
Elbette, delmeye gücüm yoksa, böyle bir duvarı alnımla yıkmaya kalkışmayacağım, ama barışmayacağım da onunla, sırf karşımda bir taş duvar olduğu ve onu yıkmaya gücüm yetmediği için de barışmayacağım onunla.
''iyi görünmüyordu sokaklar, genelde görünmezler zaten. insanlar ve fareler tarafından tasarlanmışlardı ve siz onlarda yaşamak ya da ölmek zorundaydınız. ama bir dostumun bir keresinde bana söylediği gibi, sana hiçbir şey vaat edilmedi, sözleşmen yok.''