Nice genç dimağların, nice minik ilkokul talebesinin müzik kariyerinin başlamadan bitmesine yol açmış kulak tırmalayan sesiyle bugün dahi en azından benim tahammül sınırlarımı zorlayan üflemeli müzik aleti.
Büyük ihtimalle kolay ulaşılabilir ve ucuz olması nedeniyle eşitlik kaidesini bozmadığından ilkokullarda kullanıldı bizim zamanımızda. Ancak, çalması daha doğrusu doğru sesi alması ufak bünyeler için çok da kolay olmadığından, kulak tırmalayıcı sesiyle minikleri once flüt sesinden, sonra müzikten en nihayetinde de kendinden soğutmuş bu müzik aleti nedeniye birçoğumuz müziğe karşı yeteneği olmadığını düşündü belkide yıllarca.
Müzikal anlamda birden fazla neslin kaybolmasına neden olmuş bu müzik aletini, kendini bildiği yaştan sonra çocuklarımıza almayalım, aldırmayalım ve yeni ajdarların peydahlanmasının müsessibi olmayalım arkadaşlar.
Zamanında hep hoca nasıl yaparsa öyle yapar çalardık yani ezber yapardık. Bir gün hoca istiklal marşını çıkarmamızı istedi flütte. Sibemolu falan da yeni öğrenmiştik. Eve gidip çalışıp flütün mantığını anlamıştım resmen. Daha sonra evde alors on danse bile çaldığımı hatırlıyorum. Demek ki insanların beceriksizliğini üzerine atmaya yer aradığı bir aletmiş flüt. Yapan yapıyormuş meğer.
klasik batı müziğinde rönesans ve barok dönemde önemli bir yeri olan, ne yazıktır ki bizlerin çirkin plastik helvacıoğlu soprano flütler ile en rezil ses rengiyle tanıdığımız enstrümandır. sopranino, soprano, alto, tenor ve bas çeşitleri bulunur. bach, handel, vivaldi ve dönemin ünlü bestecileri blokflüt için tonlarca eser bestelemiştir. örneğin bach'ın brandenburg konçertolarında no:2 fa majör bölümünde alto blokflüt için partisyonlar yer almaktadır. video
plastikten ziyade ahşap versiyonları ısırılasıdır. güzel bir çalışma ile yaklaşık iki buçuk oktav ses aralığına ulaşılabilir. sanılanın aksine hiç de kolay değildir. zira okulda "zorunlu seçmeli blokflüt" dersinde bach minuet çalarken çektiğim acıları bir ben bilirim...
ingilizce ismi "recorder" olan enstrüman. eskiden recorder, "şiir okuyan kişi" demekmiş. bu arkadaşlar da şiir okuyup müzik yaparlarmış.
esasında fransızca ismi flute douce olan bu alet, fransızlar tarafından ingiltere'ye flute olarak sokulmuş. ingilizler de çok benimsemişler bu aleti ve "english flute" demişler (lan daha flütü bilmiyordun, ne ara english flute oldu?). sonra bazı kişiler recorder denen kişilerle bu aleti özdeşleştirmiş ve ingilizce'de hem "recorder" hem de "flute" olarak adlandırılmaya başlanmış.
blok flüt kelimesi ise almanların "blockflöte" kelimesinden geliyor. cermen ulusu olmadığımız halde tüm cermen ulusları gibi (norveçliler de dahil) blok flüt diyoruz biz de.
bu arada fransızlar da "fluste d'angleterre" demişler bir ara. adamlar da unutmuş flütü ingiltere'ye soktuklarını. ya da ingiltere'ye itelemişler bilemedim. ticari sebep de olabilir.
Bok gibi sesi olmasına rağmen moderasyondaki hemen herkesin (ben de dahil) sahibi olduğu müzik aleti. Yüzük kardeşliği gibi, yazılı olmayan bir kural gibi; entetesan. Bir adım sonrası da melodika. Şimdilik melodika sahibi moderasyon üyeleri olarak azınlıkta kalsak da yakında çoğunluğu ele geçireceğimize inancım tam.
Üç beş seneye kalmaz obua, kuyruklu piyano veya bateri düşünüyoruz.
yalnızlığı sevmeyen bir müzik aletidir. tek başına çalarsanız bir süre sonra sıkılırsınız. illa ki bas, tenor, alto, soprano hep bir arada olacaktır. ancak zevki o zaman çıkar.
bir de "nefeslilerde aynı anda iki nota çalınmaz" sözü blok flüt için çok da geçerli değildir. çağdaş klasik müzik sağolsun, kendisiyle aynı anda iki farklı nota çalabilmek mümkündür. gün gelir aynı anda üç nota çalınabildiği de bulunur mu bilmem ama ben bile hayret ettim.
neyse efendim, eğer ciddi ciddi bu enstrümana yönelecekseniz mutlaka seriyi tamamlayın. soprano, alto, tenor, bas blok flüt takımınız olsun mutlaka. çünkü bu aletler 2 oktav ile sınırlı bildiğim kadarıyla ve başlangıç notaları c-f-c-f şeklinde ilerliyor. benim gibi sadece alto flütünüz olursa "üfff bu da do'dan başlıyor" der iki saat transpozisyon ile falan uğraşırsınız.
bu arada bu alet orgun insan nefesi kullanan halidir. bu konuda ciddiyim. inanmazsanız org borularıyla blok flütün yapısını karşılaştırın.
sesinin neden bu kadar kötü olduğunu sanırım buldum: sürekli bir ıkınma efektiyle çalınması gerekiyor. "ıh ıh ıg ıh" şeklinde. çıkarttığı ses de bunu örtecek kadar yüksek değil. orta karar bir tını duyuyorsun ama kötü dublaj gibi, hep bir "ıg ıg"a yedirilmiş.
ilkokul birinci sınıfta başlayıp lise bitene kadar üflediğim çalgı. ilkokulda müzik dersinde zorunlu değildi çalmak. ama okul aile birliğinin desteğiyle açılmış kurslar vardı ders bitiminde. halk oyunları, bale ve müzik. hocalar okulun öğretmenleri değildi. dışarıdan tutulmuş uzman hocalardı. okul aile birliğinin desteği hocaların ücretini ödemekti. ders bittikten sonra bir saat daha okulda kalıp kursa katılmak sorun değildi. çünkü servisle gidip gelen öğrenci yoktu okulda. hepimiz okula yürüme mesafesinde otururduk. eskiden devlet okulları yalnızca kendi mahallesinden çocuk kayıt ederdi. bilmemneredeki okul çok iyiymiş, ben de çocuğumu oraya yazdırayım diye muhtarlardan sahte ikametgah almak, okula bağışta bulunmak gibi şeyler icat edilmemişti. devlet okularının tamamı aynı standartta eğitim verirdi çünkü.
bale kursuna yazdırdılar beni önce. bale kim ben kim, ilk derste hoca kambur duruyorsun diyerek sırtımı düzeltti biraz sertçe. daha o zamanlardan personal space konusunda ciddi takıntılarım vardı. ismini sonradan öğrendim ama izin alınmadan kişisel alanımın ihlal edilmesi eve zırlayarak dönmeme ve bir daha gitmem davos'a demem için yeterli oldu. bale iptal, madem öyle bari müzik kursuna git. gittim. blok flüt alındı müzik kursu için. markasını hatırlamıyorum. güzel kadife sesli ahşap bir flüttü ilk flütüm. müzik kursu yalnızca blok flüt değildi. mandolin, gitar, melodika, akordiyon çalan çocuklar da vardı. hem çalmayı öğrendik, hem de hepimizin sene sonuna kadar mükemmeştirilecek bir parçası vardı. bir de konser parçası. ders yılının bitiminde okulun sanat günü olurdu. öyle derlerdi yıl sonu müsameresine. halk eğitim merkezinde bir pazar öğleden sonrası birinci sınıfların okuma bayramı gösterilerinin tekrarıyla başlardı sanat günü. sonra kursların öğrencileri, halk oyunları, bale gösterileri ve müzik kursunun konseri. önce hep birlikte orkestra olarak çalardık. okul şarkısı falan değil. hatırladıklarım arasında mozart 40. senfoninin açılış bölümü, sonradan avrupa birliğinin marşı olan bethoven'in dokuzuncu senfonisinin bir bölümü falan var. orkestradan sonra bütün yıl çalıştığımız sololar çalınırdı. istiklal marşı ve kapanış.
sonra ortaokul başladı. seçmeli dört ders var. resim, müzik, kızlar için ev ekonomisi, erkekler için iş bilgisi. zıbın dikecek halim yok ya, müzik dersini seçtim. netice itibariyle sahnelerin tozunu yutmuşum senelerce. ilk yıl ilkokuldan kalma ahşap flütümle girdim derslere, sonra gelen müzik öğretmeni yamaha flüt istedi hepimizden. yamaha'nın sesi eski flütüme göre daha tiz ve volümlüydü. pek sevmesem de ona da alıştım. seçmeli müzik dersi ortaokul ve lise hayatım boyunca sene sonu ortalamamı yükselten bir ders oldu. ha şimdi önüme bir flüt uzatsalar hangi ucundan üfleyeceğimi bilmem. unuttum gitti zira lise bitti, flüt de bitti. ama uzun yıllar süren seviyeli bir ilişkimiz oldu kendisiyle. güzel anılarım var sayesinde.
türkiye'deki metodlarında henüz artikülasyon anlatanına denk gelmediğim enstrüman.
ama artikülasyon konusunda yan flüt çalanların videoları yardımcı oluyor. yan flüt ile blok flüt artikülasyonları hemen hemen aynı.
"acaba alto blok flüt öğrenirken bir yandan da metod mu yazsam?" diye düşünmüyor değilim ama enstümanın ülkedeki durumu belli. o sebeple de hiç bu tür atraksiyonlara giresim yok. 3-5 ergen kitapçıda "ahahah blok flüdün metodu mu olur la?!" diyecek diye metod yazamam.*
beni çok ilginç insanlarla tanıştırmış enstrüman, enstrümanım.
türkiye haricinde çoğunlukla "yaa çok güzel blok flüt" tadında tepkiler alıyorum. türkiye'deki durum malum, "ne blok flüt mü?! puhahaha. düdük çalsaydın?"dan öteye geçemedim.
2020'de de kendisiyle güzel bir birliktelik içinde yaşamak istiyorum.
2020'de de olmayacak sanırım ama, tel aviv'deki blok flüt festivaline de katılmak istiyorum en kısa sürede.
tabii en büyük hayalim, kristine west ile tanışabilmek. neticede onun sayesinde başladım.
çalmayı çok istesem de yavaştan kendisiyle birlikteliğimin sonuna gelmeyi düşündüğüm alet.
ne yazık ki türkiye'de barok müzik altyapısı yok. haliyle blok flüt de "ilkokul enstrümanı"ndan öteye geçemiyor bu sebeple.
bu sebeple de bu aletin kitaplarını mecburen ingiltere'den falan getirmek zorundayım (başka hakim olduğum avrupa dili yok). bir kitaba 700 lira vermek de benim için çok mümkün olan bir şey değil.
kaldı ki plastik yamaha ile nereye kadar idare edebileceğim?
ders veren aradım, onu da bulamadım. hester groenleer'den skype dersi alayım dedim. euro sebebiyle tuzlu geldi.
halbuki bach konçertoları çalacaktım ben bununla...