yanlışlıkla canım sıkılıyor dediğinde biri çıkar illa ki, "sıkı can iyidir, kolay çıkmaz" esprisi yapar ya. ağzının ortasına terlikle vurulacak insandır o.
"Sıkıldım mı? Hayır hiç de sıkılmadım. Ben hiç sıkılmam. Herkesin derdi bu, herkes sıkılıyor. Doğa size açıklandı ve sıkıldınız, yaşayan beden açıklandı ve sıkıldınız, evren size açıklandı ve siz bundan da sıkıldınız. Şimdi yalnızca ucuz heyecanlar istiyorsunuz; bunlardan bol bol istiyorsunuz. Ve yeni oldukları sürece ne kadar adi, saçma oldukları fark etmiyor. Hakkımda ne söylersen söyle ama ben hiç de sıkılmıyorum.”
okumak, yazmak ve yaşamak üzerine'de schopenhauer uzun uzun yazar can sıkıntısı hakkında. ki okurken iyisi mi ıstırap çekeyim de can sıkıntısına hiç denk gelmeyeyim dersiniz. gelişmeye götüren can sıkıntısı değil meraktır bana göre. can sıkıntısı tutku doğurmaz, çatışma doğurur. çatışma savaş bile değildir.
yapacak bir şey bulamamanın kaçınılmaz sonu. bileydim bu sene de kaydımı dondurmazdım. giderdim okuluma. oh mis. annemle briç partisine mi gideyim? briç partisi nedir hem? diğerlerinin annesi gibi facebook'tan okey falan oynasa olmuyor sanki... canım sıkıldı dedim sana da öğreteyim dedi. değişik kadın ya...
Yapacak çok şey olduğunu bilmenize rağmen içinize gelip çöreklenince her şeyden el etek çektiren sıkıntıdır. Yani esasında hiçbir aktivite yapmak istememek, kendinde yapacak motivasyonu da bulamamaktır. Aslında üzerine düşünüldüğü vakit anlamlı uğraşlar, hobiler edinmeye teşvik edebilir. Çünkü bir şey yapma isteği gelmiyorsa belki de konfor alanından çıkma yeni uğraşlar bulma, insanlar tanıma zamanınız gelmiş demektir. Bu anlamda bir özeleştiri de yapmanızı sağlar. Fakat bazen can sıkıntısı insanın tabiatında bulunan ve bazılarına daha fazla tesir eden hiç geçmeyecek bir duygudurum gibi gelir kişiye. Tedavisi de yoktur. Zira esas mesela dünyada olmaktır.
Bir gün yüksek ilgi ve enerjiye sahipken bir başka gün can sıkıntısı ile düşüşe geçmek...
Canın sıkılınca zevk alacağın/eğleneceğin bir aktivite yapmak istersin ama o da sıkıntını gideremezse canın daha da sıkılır. Bu his böyle lanet bir şeydir işte.
hiçbir şeyin mutluluk hissi uyandıramama durumu. bir şeylere erişememenin vermiş olduğu huzursuzluk. aslında her şeye erişebilen de duyar, o noktada ise manevi bir boşluk olduğu düşünülür ve yine başgösterir.
basit gibi durup sebep-sonuç ilişkisi olumsuz yönde sınırsız olan hisler bütünü desek doğru tanımlamış oluruz gibi.
sadece boş, işsiz güçsüz insanların duyacağı bir his diye düşünülse de hiç alakası yoktur. çok meşgulken bile geliverir bir anda. aşırı daralırsınız, ne olduğunu da tam anlamaz öylece kalırsınız.
bir şey yapmak şöyle dursun elinizdekini bile bitirmek istemezsiniz. lanet olsundur kalsındır orada işte.
film veya dizi izlemek istersiniz ilk onuncu dakikada kapatırsınız, sarmaz. müzik açarsınız 20. saniyede değiştirirsiniz, ardından gelen şarkıya iyice gıcık olursunuz. dur aklımdaydı şu çekmeceyi düzeltecektim dersiniz o çekmeceyi görünce acayip bir sıkıntı basar içinizi. ne o müşteriyi aramak, ne o işle ilgilenmek hatta ve hatta ne o kadını-erkeği görmek istersiniz. hızlı hızlı yüzünüzü yıkarken aynadaki yansımaya bile uyuz olursunuz.
bu böyle sürüp gider. bir şekilde bu döngüden çıkabilirseniz harika; yırttınız. ama çıkamazsanız merhaba depresyon, merhaba anlamsızlık.
bir de benim gibi nihilist bir yapıdaysanız düşman başına. intihardan önceki son çıkış. ha ama nihilizmin böyle de güzel bir yanı var, intihar bile saçma gelir bana ve amaaan bir de kim uğraşacak şimdi der ruhum hep. bunları düşünürken daha da sıkılırsınız.
can sıkıntısı türkçe'deki en güzel tanımlardan biridir bence. can denen manevi varlığın aç bırakıldığında daha anlamlısı doğru beslenmediğinde yolunuzu nerelere kadar götürebileceğini gösterir.