1982 doğumlu başarılı yönetmen. kısa filmlerinin oturduğu taban her zaman korku ögeleri olmuş. bütün filmlerini izledim, rahatlıkla sallayabilirim.
önce filmlerini bırakayım aşağıya, girdiyi okuduktan sonra izleyin bence.
- screws (2007) (sulhi dölek'in aynı adlı öyküsünden uyarlama. en iyi işi bence halâ bu. korku temasına sahip olmayan tek filmi de bu. yunan aktör thanos feloukas'ın oyunculuğu da nefis)
- sandık (2007) (çeşitli maddi yetersizliklerin kurguyu biraz büktüğü çok açık. gene de, bu denli yavaş tempoda başlayan bir kısa filmi adrenalin pompalatma açısından adeta arşa çıkarmak kolay iş değil. evrenol'un en bilinen işlerinden biri)
- kurban bayramı (2008) (kariyerinin en sivri işi bu olabilir. kurban bayramı'na ve genel olarak gelenekselciliğe kafa atmış. ne kafası olduğunu filmi izleyince daha net anlayacaksınız. ayrıca bu kısa filmde, "sarı bıyık" olarak da tanınan cahit kaşıkçılar var. gerçek kesit atmosferini tek başına verebilen aktör, bana göre türkiye'nin değeri bilinmemiş başarılı oyuncularından biri)
- my grandmother (2009) (en çok gerildiğim filmi. yaklaşık 6 dakikada birçok duyguyu izleyiciye yansıtabilmiş evrenol. screws'teki gibi, bu filmde de yabancı oyuncularla çalışmış)
- to my mother and father (2010) (en rahatsız edici filmlerinden biri olabilir çünkü türk âdetlerine göre yetişmiş birisi olmasına rağmen, yönetmenin aile kutsallığı konusunda genelgeçer normlara göre davranmaması izleyiciyi şoka sokabilir. dikkatli izlemenizi öneririm)
- turn your bloody phone off - "the pencil" bölümü (2012) (video linkinin liveleak olması gözünüzü korkutmasın. yukarıdaki filmleri izledikten sonra sıra buna geldiyse, çok da etkilenmeyeceksiniz. gene de, ilk olarak bundan başlamasanız daha iyi olur tabii. bu "turn your bloody phone off" her yıl çekilen bir reklam kampanyası aslında. sinemada telefonlarını kapatmayanlara karşı oldukça sert içeriklerle "ders veren" reklamlar var küçük küçük. genellikle pek sevilmez çünkü hiçbir toplumsal kuralı sinemada telefonla konuşmaktan evla görmeyen yönetmenler tarafından çekilmiş reklamlar var. beğenmeme ihtimaliniz oldukça fazla. dikkatli izleyin)
evrenol'un (bkz: baskın) isimli kısa ve uzun metraj filmleri de var. ayrıca evrim ersoy'la birlikte yarattıkları "daddy cross" isimli bir karakteri ve "daddy cross: the ten commandments" kısa filmi de mevcut. bir rahibin gene toplumsal kurallara uymayanları bir güzel öldürmesini anlatıyor. yukarıda verdiğim diğer filmlerine göre dişe dokunur bir yanını göremediğim için es geçtim onu. bir de, 1 ay kadar önce vizyona giren the field guide to evil isimli korku filminin 9 yönetmeninden tek türk olanı. çok kötü eleştiriler almış bu film. izlemeyi çok istiyorum, henüz başarılı olamadım.
çağatay ulusoy isimli kişinin (oyuncu değil bana göre) başrolünde olduğu, netflix'in yapımcılığındaki ilk türk dizisi olan the protector'un da çekimleri 1 aydır devam ediyor. yurt dışında oldukça ses getirdi bu yapım ama henüz izleme fırsatımız olmadı tabii.
korku edebiyatı'nı iyi bilen, devasa bir koleksiyonu bulunan, ilgi alanlarının hepsinin içinde yüksek miktarda hayal gücü bulunan bir yönetmen can evrenol. bence takip edin. ileride adını daha sık duyabilirsiniz.
sosyal ilişki kurma çabaları fazlasıyla zevzek, ahlâki normları toplumun geneline taban tabana zıt olan yönetmen. kendisinin işlerini sevmeme rağmen, bu minvaldeki vukuatlarından bana bile gına geldi.
önce 10 kasım 2018'de, eğlenmeli, "biraz da 10 kasım dedik" yazılı bi' story yayınlamıştı. linç çığ gibi büyüdü ve sonra özür dileyerek kaldırdı. ardından, yıllar önce yayınladığı (ve başlığın ilk girdisinde baya açıkladığım) bi' reklam kampanyası için çektiği kısacık videodaki "beyni delinerek tecavüze uğramış kadın" karakteri üzerinden linç yedi (ki bence insanlar evrenol'un filmlerini seyretmeden, sinematografik üretimlerini göz ardı ederek tek bir kareye bakıp linç ettiler). "siz gerizekalı mısınız?" diye cevap verdi, daha da linç ettiler ve adı "tecavüz mizahını savunan yönetmen"e çıktı (yok artık ya. kafası delinen karakter kadın diye sjw'liğin yılmaz savunucuları da kendisini lince başladı). sonra gene özür diledi. son olarak da, yaklaşık 1 ay önce ukrayna-rusya savaşı hakkında şu tweet'i yazdı. sjwler gene lince başladı. kendisini biraz savundu ama ruj emojisinin bağlandığı tek yer vardı tabii, lincin altında kaldı gene. özrü nü de kabahatinden beter şeklinde yazdı. çoğu insan "kitlene sıçayım, offend'ine de tüküreyim" falan demiştir kendisine. önceki yıllarda karısının doğrudan "çocukları uyutup swingerlara katılıyoruz" anlamına gelen açıklamaları da vardı. ailecek böyleler yani.
yaşım 30'u geçtikten sonra, bazı insanları yaptıkları iş ve sosyal ilişkileri üzerinden total olarak değerlendirmenin doğru olmadığına inanmaya başladım. orhan gencebay örneği bu noktada önemli. akil adam olduktan sonra gururunu bile akilliğe bağışlayıp bağışlamadığından hiçbirimiz emin değiliz ama en az 10 şarkısını ezbere söyleyebilir birçoğumuz. bazılarımız için ise orhan baba'lığına zeval gelmesi mümkün değil zaten. evrenol, henüz gencebay kadar şirazeyi kaydırmadı bence ama aynı yolda ilerliyor. @robert frippin sandalyesi'nin 1,5 yıl önce yazdığı ve "böyle bakma be olm, iyi filmleri var" şeklinde püskürtmeye çalıştığım eleştiriler o zaman da doğruydu, şimdi de doğru. kendisinin şımarıklığı doğrudan amerikanizm (ve büyük olasılıkla başka bi' şeylerin) bağımlısı olmakla da doğrudan açıklanamaz. ülkede kendisi gibi film çeken insan yok. art house korku filmi kategorisinde rakipleri dabbe falan yani, öyle düşünün. karşılaştırmaların doğrudan ecinni, gulyabani gibi sikko şeyler üzerinden yapılması bi' yere kadar tamam ama atatürk paylaşımından sonra "zaten filmleri de bok gibi" demek nefis bir ad hominem klasiği oluyor.
parası pulu bolca var. sadece koleksiyonundaki 3-5 figürü satsa, benim yıllık ev kiramı ödeyebilir herhalde. acilen bi' sosyal medya ve imaj desteği alması gerekiyor. ne kadar geç kalırsa, yalancı çoban efekti o kadar geniş kitlelere yayılacak. asıl korkum bu. aynısı yıllar önce aslı tohumcu üzerinden de -haksız yere- yapılmıştı, kahrolmuştum. evrenol üzerinden haklı olarak da yapılsa, gene kahrolurum.