Magdalena Carmen Frida Kahlo Calderon, Meksikalı ressam. Bir yirminci yüzyıl popüler kültür ikonu haline gelen ressam, resimlerinin yanı sıra inişli çıkışlı özel yaşamı ve politik görüşleri ile tanınır. "acılarımı boğmak için içtim; ama lanet olasıca acı yüzmeyi öğrendi."
Dünyanın en güzel kadınlarından. Güzel, çünkü üretken, çünkü aşık, çünkü hüzünlü. Yaşadığı tüm ruhsal ve bedensel acılarına, travmalarına rağmen var olmaya çalışmış bir kadın.
Düzinelerce ameliyat geçirmesine ve aylarca yatağa mahkum olmasına, yerle bir olan hayallerine rağmen direnmiş bir kadın o. Elliden fazla otoportresi olan, çünkü dört duvar arasında kendi bedeninden başka yoldaşı olmayan bir kadın. Acının güzelleştirdiklerinden.
Ruhundan süzülen yalnızlığını, tuvaldeki yansımasına hapseden kadın o.
anısı ve geçmişi mexico city'de Coyoacán semtinde bulunan evinde yaşatılır.
rengi sebebiyle 'La Casa Azul' (mavi ev) diye adlandırılan bu müstakil ev, frida kahlo'nun doğduğu, büyüdüğü, aşkı Diego Rivera ile yaşadığı, öldüğü evdir. giysileri, makyaj malzemeleri, resim takımları, her şeyi, sanki hala hayattaymış, yarın kalkıp çizim yapacakmış gibi yaşatılmaktadır.
evi ziyaret için bir gün öncesinden internet üzerinden bilet alınır, yer ayırtılır. saate göre alınan bilet ile, en az yarım saat önce evin önünde bulunmak gerektiğinden, sizden önceki programlar da sarktığından, hep kuyruk kalabalık vardır. içeriye yirmi kişilik gruplar halinde girilir, bir saat kadar süren bir tur sonrası diğer ucundan çıkılır.
pazartesi günleri dışında her gün açıktır. 1 kişi fiyatı 80 lira kadardır bizim parayla.
Marksist ressam. gençlik çağlarında anarşistler ile tanışır ve kendini anarşist fikirlerle tamamlamaya çalışır. sonra marksist ressam diego ile tanışır. diego'ya sırılsıklam aşık olur. böylece Marksizm ile tanışır. Fikirleriyle birlikte yaptığı eserler de değişir. "Marksizm Hastaları iyileştirecek" tablosunu 47 yıllık ömrünün sonlarına doğru, sakat bacağı kesildikten sonra yapar. şurada tabloda fridayı ortada değnekleriyle görürsünüz. masmavi bir gökyüzü gökyüzünde uçan bir beyaz güvercin. gökyüzünün bir ucunda Marx. Marx bir eliyle bir burjuvanın boğazını sıkıyor bir eliyle de Frida'yı sarmalıyor. Frida'nın elinde kırmızı kaplı bir kitap. belki de komünist manifesto'dur kim bilir. resme baktığımızda sağ tarafı soluk iken sol tarafta daha canlı renkler görüyoruz. belki de eski dünya ile yeni dünyanın renkleridir. Diego ve Frida şahsında burjuvazi belden aşağı vurarak, onların birer komünist ressam olduklarının önüne kişisel yaşamlarını ve aşklarını geçirir. üretilen filmler de bu kişisel yaşamlarını anlatır.
pr ile şişirilmiş bir ressam. acıların kadını. resim dünyasının bergeni. bu kadar şehvetle pazarlanmasaydı diğer kadın ressamları tanımadığınız gibi frida'yı da tanımayacaktınız. mesele acıysa artemisia gentileschi var. çektiği çilenin haddi hesabı yok, tanıyanı da yok. ressam olarak da daha kaliteli ayrıca. otoportre diyorsak sofonisba anguissola diye bir güzellik var buralarda kimse tanımıyor. hem de frida'dan yüzlerce yıl öncesinden beri resim yapan kadınlar var. her birinin varoluş mücadelesi, hayat hikayesi ayrı ayrı film olur, kitap olur. benim için frida'yı bu kadın ressamlardan ayıran fazladan bir vasfı yok. başka hiç ressam tanımadan bu reklam balonunu yere göre sığdıramamak çok tuhaf geliyor bana. milyonlarca sinek yanılıyor olamaz kafası bu. herkesin konduğu boka ben de konayım. halbuki frida'dan daha sağlam hikayeleri olan ne kadınlar gelmiş geçmiş bu dünyadan. trollük olsun diye demiyorum. vasat bir ressamdır. lakin şöhret de meteor gibi bir şey. kimin başına düşeceği belli olmuyor.