i.hizliresim.com/... (ablanın doğru düzgün bir fotoğrafını profil fotoğrafı olarak yapmayan imdb; sana laflar hazırladım)
1959 londra, ingiltere doğumlu aktris. 2 oscar ödülü, 4 oscar adaylığı, 2 altın küre ödülü, 8 altın küre adaylığı ve çeşitli festivallerde kazandığı gırla ödülü vardır.
filmografisini gene es geçiyorum annette bening'te yaptığım gibi. okursunuz bi' yazdıklarımı, hoşunuza giderse araştırırsınız.
20'li yaşlarında dizi oyunculuğuyla başlayan oyunculuk geçmişi, özellikle henry v filmi ile hızlanmış. judi dench'in yönettiği look back in anger'da alison porter karakteri ile hafızama kazımıştım kendisini. 40 yaşında bir aktrisin bu denli saf ve naif bir role bürünebildiği ender filmlerdendir bana göre. 1995'e kadar evli kaldığı kenneth branagh ile birlikte birçok filmde yer almıştı. filmlerdeki uyumları süperdi bence. e. m. forster'ın romanından uyarlama olan howards end ile ise bütün eleştirmen ve ödül dağıtıcılarının radarlarının göbeğine oturdu adeta. ilk oscar heykelciliğini de bu filmle kazandı. anthony hopkins'in olgunluk döneminin başlarında yer aldığı en iyi filmidir bana göre, öneririm. gene hopkins'le birlikte rol aldığı, kazuo ishiguro'nun romanından uyarlama olan the remains of the day ile oscar adaylığı elde attı ama heykelciği alamadı. söz konusu filmin 8 adaylığından da eli boş dönmesi felaket bana göre.
ira bombacısı olduğunu söylediği iddia edilen ifadesi nedeniyle babasıyla birlikte yıllarca hapis yatmış gerry conlon'ın gerçek hikayesinden uyarlanan in the name of the father ile de oscar adaylığı elde etti. 90'ların ikinci yarısında ara sıra berbat romantik komedilerde yer alsa da, 90'larını çok iyi geçirmiş bir aktristir thompson. carrington, sense and sensibility ("kül ve ateş" diye çevirmişler, jane austen'in ilk eseridir. thompson filmin hem başrolünde hem de senarist koltuğunda yer almıştı. uyarlama senaryodan da 2. oscar heykelciliğini kaptı), the winter guest (bulabilirseniz kesinlikle izleyin. "yeni boşanmış bir kadının annesiyle olan ilişkisi bundan iyi anlatılamazmış" demiştim ben izleyince. bulmanız zor olabilir), wit (yumurtalık kanseriyle ilgili yapılmış en iyi filmdir bana göre. öneririm), saving mr. banks, a walk in the woods, the legend of barney thomson ve alone in berlin de izlenebilecek filmleri.
en iyisini sona bıraktım tabii =) stranger than fiction'ı izlemeden ölmeyi düşünüyorsanız, bu düşüncenizi bir süre daha ertelemenizi şiddetle öneriyorum. hayalle gerçeğin birbirine karıştığı, soyutlaşan gerçeklik duygusunun hem izleyiciye hem de oyunculara büyük keyif verdiği başka bir film sayamıyorum ben. şu filmin hiç tutmaması, thompson'ın filmdeki yazar rolündeki dehşetengiz performansının hiçbir şekilde dikkat çekmemesi popüler kültürün çarkına çomak sokma hissi uyandırıyor bende. "hani harry potter'daki sybil trelawney var ya. heh işte, o emma thompson" desem "tabii yaae" falan diyecekleri odin valhalla'sına sokmasın.
magazinel: - ilk çocuğunu 40 yaşında* doğurmuş. pek de kolay bir hamilelik geçirmemiş, hamileliği öncesinde yıllarca tedavi görmüş. - ikinci çocuğu ise, evlat edindiği, zorla savaştırılan ruandalı bir çocuk olan tindyebwa agaba'dır. kendisiyle alakalı bolca yazı var internette. okurken gözlerinizin yaşarmaması mümkün değil, uyarayım. - fransızca ve ispanyolcayı anadil seviyesinde biliyormuş. - meryl streep'le yakın arkadaşlığı varmış. - 2 oscar heykelciğini de anthony hopkins'in elinden almış.
kaynak olarak bazı yerlerde imdb'yi kullandım. geri kalanı aklımdaki bilgiler.