sinemaya ciddi anlamda farklılık katan yunan yönetmen yorgos lanthimos 2015 yılında çektiği filmi.
filmin konusu, bekar insanlar korkunç bir otele yerleştirildikten 45 gün sonra, kendileriyle eşleşen kişiyle ilişkiye başlamak zorunda kalıyorlar. Eğer ki ilişkilerinde başarıyı yakalayamazlarsa, kendilerinin seçtikleri bir hayvana dönüştürülüyorlar!
senaryosu oldukça akılcı, çekim teknikleri (özellikle yavaşlatılmış çekimler ve arka planda kullanılan müzikler) mükemmele yakın olan güzel film. ayrıca bu yılki oscarlar'a "en iyi özgün senaryo" dalında aday olup kazanamamışlığı var. 2015 cannes film festivali'nde de "juri özel ödülü" sahibi.
film tam bir distopyayı işliyor. girişinde "festival filmi" tadı alıyorsunuz zaten ama filmin boğuculuğu (en azından bana göre boğuculuğu) ortalama bir festival filmi boğuculuğunda değil. mesela, çok sevdiğim ve tam bir festival filmi ölçeğinde değerlendirdiğim stranger than fiction, the lobster'ın yanında daha az hareketli kalacaktır. hikayenin içine girmeniz bir süre mümkün olmayabilir, canınızı sıkmayın; kısa süre sonra bu da geçecek. özellikle colin farrell, john c. reilly ve assassin's creed'deki maria rolüyle tanıdığım yunan aktris (ve aynı zamanda the lobster'ın da yönetmeni olan yorgos lanthimos'un eşi) ariane labed'in rolleri müthiş. hem oyunculukları müthiş hem de oynadıkları karakterler sıradışı.
saramago'nun ensaio sobre a cegueira'sının film uyarlaması olan blindness'taki o kaotik, distopik dünyayı hissettim ben filmi izlerken. bunun özgün bir senaryo olduğuna ise inanamadım. izleyin, izletin. fragman falan izlemeden yumulmanızı ise, şiddetle öneririm.