bilgisayarların mütemmim cüzü. ilk kez apple tarafından piyasaya sürüldü. pc'lerde imleç yukarı aşağı sağ sol tuşlarıyla gezdiriliyordu. fare büyük kolaylık tabii. hemen yayıldı. aleti bilgisayara bağlayan usb kablosu gittikten sonra artık ne kadar fare olduğu tartışılır. wireless olanlara hamster demek daha mantıklı galiba. hayvan olanıyla tanışlığımız sınırlıdır.
bilgisayar kullananların sürekli olarak avuçladığı nesne.
douglas engelbart tarafından 9 Aralık 1968 yılında icat edilmiştir. 1970 yılının sonrasına doğru ise xerox parc'tan bill english fareyi biraz daha geliştirdi ve toplu farelerin temelini atmıştır.
sanıldığının aksine, çoğu programda tıklayınca değil, tuşu bırakınca çalışan alettir. ha bazıları basılı tutunca işlevsel olabilir ama pek çok programda işlev tuş bırakılınca gerçekleşir.
misal, sol framede herhangi bir başlığa gidin ve sol fare tuşunu basılı tutun. basılı tuttuğunuz sürece bişi olmayacaktır. bıraktığınız zaman başlık linki aktif olur. (aynısı sağ tuş için de geçerli elbet)
Son zamanlarda yapılan dişi-dişi üremeleri olumlu sonuç vermiş, yavru fareler sağlıklı ve sorunsuz bir şekilde dünyaya gelmişlerdir. Ama aynı şey erkek-erkek deneyleri için geçerli olmamıştır. Bu deney sonucunda Yavrular uzun yaşamamış, birkaç gün içinde ölmüşlerdir.
Çizgi filmler sebebiyle algımızın bir yerlerinde “şirin” olarak tanımladığımız lakin konut dokunulmazlığını ihlal ettiği zaman hiç de misafirperver karşılamadığımız minikten hallice misafir türü ( disney kültürü ile büyüyen neslin taksonomik bakış açısı böyle oluyor işte ). Bu arkadaş 2007 yazında bizim eve de misafir oldu. Mevsim yaz ve genellikle balkonda vakit geçirdiğimiz için biraz geç fark ettik haliyle. Misafirimizi teşhis ettikten sonra evin iç işlerinden sorumlu olan yönetim organı valide sultan olduğu için kendisi duruma el koydu ve “bana bırakın” dedi. Efendim o zamanlar şeffaf formda yapıştırıcı maddeler satılıyormuş böyle istenmeyen misafirler için. Ondan alındı. Uygulama şekli şöyle: karton gibi bir yüzeye bu yapıştırıcı sürülüyor, üzerine bir yem koyuluyor ve gerisini tahmin edersiniz. Evet işte burada bizim valide sultan hızını alamayıp vitrindeki tüm kristal kesim çay bardaklarının arz-ı endam eylediği misafir kabul günlerinden hallice bir ev sahipliği gösterip, fare hazretleri sanki yemekteyiz programı sebebiyle evimize gelmiş gibi resmen menü hazırlamış hayvana kurduğu kapana. Anacım sen fare yakalamak istiyorsun koy tuzağın üstüne peyniri bitsin gitsin değil mi? Yooo. Bizim valide sultan tuzağın üstüne lahmacun koymuş. Yetmemiş bir de yanına közlenmiş patlıcan koymuş ( anne bu urfalıların damak tadı elin faresi nerden bilsin közlenmiş patlıcanla lahmacun yemeyi). Çok şükür yanına bir tas ayran indirmemiş. Sabah baktık tabii; lahmacun yok, közlenmiş patlıcan yok, fare de yok! Hayvan “ziyade olsun” diyerek gitti galiba. Neyse siz siz olun evinize dadanmış olsa da misafire iyi davranın efendim, fare de olsa misafir misafirdir.
şimdi fare var fare var. cardon, keme veya lağım faresi olarak anılan ve neredeyse kedi iriliğinde olanlar insanı irkiltiyor. ismini duyunca ayaklarını sandalyenin üstüne toplayan insanlar var. ve fakat tarla fareleri de var. hem sevimli hem de fotojenikler. şunlardan nefret etmek, ürkmek mümkün değil. www.boredpanda.com/...
otomobil sürmeyi öğrenebildiği ve bunu yaptığı zaman rahatladığı keşfedilmiş olan hayvan.
richmond üniversitesi'nden bir grup, yaptıkları çalışmada farelere sürüş yeteneği kazandırıp kazandıramayacaklarını görmek istemişler. ufak ve kullanımı basit arabalar hazırlanmış. ardından fareler, aracı sürebilecek şekilde eğitilmiş. direksiyona dokunduklarında ödül alacak şekilde...
ardından hedef genişletilmiş ve uzak noktalara ödül olarak yiyecek konularak buralara kadar arabayı getirip getiremeyecekleri test edilmiş. farelerin bu işin üstesinden başarıyla geldiği görülmüş.
daha sonra bazı hormon seviyelerini ölçmüşler ve bu sürme eyleminin farelerin stresle başa çıkmayı sağlayan hormonlarında artış sağladığı kaydedilmiş. daha önceki bir çalışmada da başka bir faaliyet sonucu benzer hormon artışları gözlenmiş. bu olayın, yeni bir işi öğrenip onda ustalığa ulaşan insanlardaki tatmin hissiyle benzer olduğunu tahmin ediyor araştırmacılar.
peki neye yarıyor tüm bunlar? bu hayvanların yapısını daha iyi anlamış olmakla kalmıyoruz, aynı zamanda parkinson hastalığı gibi hastalıkların tedavisi için geliştirilmeye çalışılan ve fareler üzerinde denenen bazı yöntemlerin, bu tür karmaşık becerileri öğrenen farelerle daha iyi ilerleme kaydedeceğini tahmin ediyoruz.
Yersina pestis (veba) nın taşıyıcısı fare bitinin vektörü. Geçmişte fare demek veba demek, veba demek ölüm demekti. Fare ile karşılaşmak ölümle karşılaşmak gibiydi. İnsanlık belki de bu yüzden fare gibi küçük bir hayvandan korkuyor. Fareden korkmak genetiğinize bile işlemiştir.