her şey yerli yerinde; havuz başında servi
bir dolap gıcırdıyor uzaklarda durmadan,
eşya aksetmiş gibi tılsımlı bir uykudan,
sarmaşıklar ve böcek sesleri sarmış evi
her şey yerli yerinde; masa, sürahi, bardak,
serpilen aydınlıkta dalların arasından
büyülenmiş bir ceylan gibi bakıyor zaman
sessizlik dökülüyor bir yerde yaprak yaprak
biliyorum gölgede senin uyuduğunu
bir deniz mağarası kadar kuytu ve serin
hazların aleminde yumulmuş kirpiklerin
yüzünde bir tebessüm bu ağır öğle sonu.
belki rüyalarındır bu taze açmış güller,
bu yumuşak aydınlık dalların tepesinde,
bitmeyen aşk türküsü kumruların sesinde,
rüyası ömrümüzün çünkü eşyaya siner.
her şey yerli yerinde; bir dolap uzaklarda
azapta ruh gibi gıcırdıyor durmadan,
bir şeyler hatırlıyor belki maceramızdan
kuru güz yaprakları uçuşuyor rüzgârda...
"herşeyin bir yeri var, orada durmalılar" çıkarımı yapılabilecek cümle. ingilizce'deki "A place for everything and everything in it's place" sözüne benziyor.
eşya alırken ne işe yarayacağının, madden deyip değmeyeceğinin yanında nerede duracağının da muhasebesini yapmak gerek. derli toplu, göz hizasında az objenin olduğu ortamlarda çalışmak, yaşamak zihni durulaştırır, keskinleştirir. aldığınızı da işiniz bitince yerine geri koyun. **