Sözlüklerin bir numara elemanları.
Bunlar her konuda fikirleri olan ambalajı dolu içeriği boş insanlardır.
Bilmedikleri konuda bile biliyormuş gibi görünmek favori işleridir.
Ama işin ironik yanı ise bildiklerini sandıklarıdır.
Beylik laflar ile hayatını idame ettiren birinin perspektifi ne kadar geniş olabilir ki?
Müzik cahili olanlar favorimdir.
Bunları şu tarz sorularla eleyebilirsiniz:
Ne tarz müzik dinlersin?
X veya y grup/müzisyen overrated veya underrated değil mi? (Burda triggerlanıyorlar)
Şu tarzı dinledin mi hiç vs
Verecekleri cevaplar yaklaşık olarak şunlar:
Kulağıma hoş gelen her türlü müziği dinlerim (ben janr manr anlamam, uykuda, yolda çalsın yeter düz mantığı)
Müzik değil mi abi niye abartıyorsun
Zevkler ve renkler tartışılmaz (hayır tartışılır bir insan bir şeyi neden sevmediğini veya sevdiğini bilmeli)
Vs vs
Nefret ettiğim poserlar ile yakın akrabadan hallice garip bir türdür.
Edit: bu başlığı ve girdiyi lake ile aramız kötüyken açmıştım hatırlıyorum. Şimdi ne durumdayız :)
Şu sıralar görüyorum ki tek ben değilmişim bunu birilerine sallama amacıyla yapan. Yine kötü bir şeye vesile olmuşum, allah da beni kahretsin ahaha
çakma olduklarına karar veren merci ya da kural neyse, onun da açıklanması gereken, düzgün bir dille yazılmış her yazıya "şuna bak. gene geldi çakma enetlektüel" diyerek yafta vuranların açıklama noktasında çırpındıkları tabir.
başlığın açılma nedenini kendim olarak görüyorum. bana laf atılmaya çalışılıp aba altında sopa gösterilmiş. o sopalara kafa ata ata, dayak yiye yiye büyüdüm ben. 2 cümle kesintisiz konuşamazken "düzgün dille yazayım, araştırdığım grupları, izleyip kafamda şimşekler çaktıran filmleri, okuyup öğrendiğim yazarları, romanları genç nesle aktarmaya çalışayım" mantığını güderken, "bu ne diyo amk yaae?" şeklinde tepki vermeyi "imlâ kuralı" haline getirmiş gençlerin tepkilerini önemsememem gerekiyor aslında. otu boku, her şeyi önemsemek benim öğrenemediğim bir şey olduğu için cevap vermem gerek.
çakma entelektüel olarak göründüğü iddia edilen insanlardan biri olarak, hiçbir zaman her konuda bilgi sahibi olduğumu, her bokun alâsını bildiğimi hiçbir zaman söylemedim (zaten söyleyemiyorum), hiçbir zaman yazmadım. hiçbir insanın cehaletinin tamamen bitmeyeceğini bilen biriyim. bu cehaleti omuzlayarak "her bokun piri oldum ben. şimdi okuyun lan yazdıklarımı" kibrini de yakından tanıdığımı düşünüyorum. beylik lafları etmişliğim vardır, doğru ama bunları ego pompoası olarak kullanmadım; aksine, samimiyet olsun diye kullandım hep. müzik konusunda da bilgimin yettiği kadarını yazıp yetmediği noktalarda "benden daha bilgili olanlar yazabilir" dedim.
"değeri bilinmemiş" ve "değeri abartılmış" kelimelerini dağarcığına sokamamış, "tetiklenme" kelimesini kullanmaktan yerinenlerin "bunlar zaten böyle böyle cevap verirler" genellemelerine "senin bilgin benimkini dövebilir" diyebilirim sadece. genellemelerin (ve bu noktada yaftaların) hiçbir tarafa faydası yok. böyle böyle ancak ve ancak kutuplaşırız, "bak, sustun, alttan alıyorsun. demek ki ben haklıyım" ön yargısına gömülürüz. tamam, sen haklı ol. yeter ki dili en azından yazı dilinde düzgün kullan; bu bile tek başına yeter bana.
genellemelere boğulmuş, "çamur at izi kalsın"cılık oynayanların elinde oyuncak olmuş normal bir insan da olabilir çakma entelektüel olarak görülen kişi. vicdanla hareket edilmedikten sonra, bütün genellemeler ve yaftalar, gün gelir sadece sahiplerini üzer.
ben de neden 3 saat uyuyup bu denli şiddetli bir baş ağrısıyla uyandım diye kendime soruyordum. demek ki bunları yazmam gerekiyormuş, ondanmış. gününüz benimkinin bugünkü mutlak boktanlığından daha iyi geçsin.
bir şekilde muhabbeti bilgi sahibi olduğu konuya ya da son öğrendiği hap bilgiye getirerek ortamda öne çıkmaya çalışan, ortama aforizma ve anekdot kusan ağız sahibi kişi.
bir konu hakkında derin bir bilgiye sahip olmadan, konu hakkında uzmanmış gibi davranan kişiler. elindeki bilgiyle kendine değer katmak yerine, bilgisiyle hava atmaya çalışır.
mesela ben, elimdeki belgelere göre, japon dili ve edebiyatı, klasik japon edebiyatı, manyoushu, igor stravinsky, 19. yüzyıl sonu-20. yüzyıl başı klasik batı müziği hakkında çeşitli çalışmalar yapmış biriyim. yök isimli kurum bunu söylüyor. yani bunlarla ilgili birilerine bir şeyler aktarmam akademik düzlemde de, normal hayat düzleminde de normal karşılanabilir sanırım.
ama ben sadece bunlarla ilgilenmiyorum ki. geçmişte fizik bölümünde de okumuştum mesela. oradan aklımda kalanlar da var. ama fizik konusunda bir uzmanlığım yok. sadece hobi düzeyinde matematikle ve matematik tarihiyle ilgilenmekteyim. bir de hobi olarak öğrendiğim ama uzmanlığımın olmadığı diller var.
şimdi o halde yukarıdakilerle ilgili bildiklerimle ilgili şeyler paylaşmam beni çakma entelektüel yapar mı? işte burada niyet devreye giriyor sanırım.
insan bir şeyi sevdiği zaman, paylaşım duygusu da beraberinde geliyor zaten. sevdiği bir şeyle ilgili yeni bir şey öğrenip de bunu başkasıyla paylaşmak istemeyen insan pek azdır sanırım.
bu durumda uzman olmayan kişinin sevdiği bir şeyle ilgili bir paylaşımının olması onu kötü biri yapmaz düşüncesindeyim.
mesela sözlüklerde rus edebiyatı'nı seven kaç kişi rus edebiyatı eğitimini almıştır ki? ama yazarlar paylaşıyor bir şeyler işte.
çakma enetelektüellik ise uzman olmayan kişinin uzmana "sen bilmiyorsun" dediği noktada başlar sanırım. ama uzman kişilerin de bilmediği ve uzman olmayanlardan öğreneceği çok şey vardır.
o sebeple birilerini bu tarz yaftalamalarla suçlamak çok da gerekli değil görüşündeyim. zaten çakma enetelektüel kişiler kendilerini belli ederler. mesela benim de zaman zaman çakma entelektüelliğe kaydığım oluyor. girdilerimde gözlemlenebilir bir durum.*
bunu iyi tanımlayabilmek için, öncelikle kelimeleri ayrı ayrı doğru anlamak icap ediyor. çakma/#188499çakma için, entelektüel/#225046 da entelektüel için. şimdi genel hatlarıyla değerlendirirsek, bir şeyin replikası, aslından daha kaliteli olabiliyor zaman zaman. özellikle yedek parçada bu böyle örneğin. bu yüzden, "çakma entelektüel" olarak yaftalanan insanlar da, pekâla özen kaynağı gösterildikleri asıllarından daha entelektüel olabilirler. aristo mantığı bunun adı.
fikir üretip, bunu beyan etmek, bir konuda hüküm vermek demek değildir. ülkemizde, okullarda münazara müsabakaları yapılır ve çocukların inandıkları bir değeri savunabilme yetilerinin gelişmesi amaçlanırdı eskiden. hala yapılıyor mu ya da bu amaca mı hizmet ediyor, pek fikrim yok.
isteyen herkes, her konuda fikrini söyleyebilir ve bunu bir temel bilgiye de dayandırmak mecburiyetinde değildir. ahlak sınırları içerisinde, istediği gibi saçmalayabilir de. bu fikre ya da yoruma katılmamak, beyan edeni ne çakma entelektüel yapar, ne de bunu eleştireni gerçek entelektüel.
ajdar'dan örnek verelim. adam televizyon tarihinin en büyük trollerinden ve bunu acayip inanarak, arkasında durarak yaptı. bundan ekmek yedi. mühendislik yapmadı lan adam. şimdi bu adam bundan böyle para kazandığına göre, işte bu durum ajdar'ı da entelektüel yapar.
kulzos'ta da her türünü görebileceğiniz imitasyon insancıklar. türkçe konuşurken, yazarken araya ingilizce kelimler sakıştırmaya çalışmaları benim için temel kıstaslardan biridir.
not: imitasyon her ne kadar "imitation" kelimesinin türkçe telafuzu olsa da güzel dilimize yerleşmiş bir kelimedir. neyi kastettiğimi anlayan anladı.
entelektüel kelimesinin anlamının dışına çıkılarak çokbilmiş, ukala, aptal veya yeterince bilgisi olmayan yani amiyane tabiriyle konu olarak gerizekalı anlamına getirilmeye çalışılan ve kullananın kendince bilgisine göre diğer kişilerin bilgisiz olduğu konularda bile yorum yaptıklarını belirtmeye çalışan ego taşıma ihtimalli aşağılama terimi.
bunu kullananların ortak tezleri genelde şudur: karşındaki tartışmıyorsa/tartışamıyorsa veya da konunun geçmişinden belirli kısımları/detayları bilmiyorsa bilgisizdir. bu durumda entelektüel değildir. (bkz: düz mantık)
iki taraf da olabilir. kendini üstünlemeye çalışan taraf hangisiyse diğerini bununla itham edecektir. kimin doğru olduğu ise ispatlanamayacağına rağmen öğretilegelmiş, aktarılagelmiş verilerin kime göre neye göre karşılaştırılması sonucu, ispatlamayla sonuca ulaşma seçeneğini kullanmak bilgi sahiplerinin işine gelir her zaman için.
bence çok büyük tabirler bunlar ve benzerleri. öyle çok dolu dolu olması gereken kişileri bırakın, belirli dolulukta olanların bile kullanmayacağı tabirler altını çiziyorum tekrar bencenin.
not: genel fikir beyanıdır. aksini aklının ucundan geçiren olursa kalbini kırarım. farklı düşünenlere de saygım var. hepimiz haklı da olabiliriz haksız da. 100'de 100 her dili, geçmişi, kişileri, olayları, yerleri yani her şeyi bilen değiliz hiç birimiz. ayrılığımız da bundan gelir ki iyi ki vardır, fikir alışverişi sağlar. hepimiz bu hayatta hem öğrenciyiz hem öğretmeniz sonuçta. öğrenci olduğumuz kısımlardır bizi entelektüel yapan yeri geldiğinde, yeri geldiğinde de öğretmen olduğumuz kısımlar. yani işin çakması yoktur. yaftalaması vardır. bence.