ormanların, akarsuların, toprağın, havanın, suyun, denizin, dünyanın, güneşin, en kötüsü de hayvanların ve hatta evrenin kendisi için yaratılan bir nimet olduğu sanrısı. özellikle dinlerin insanlara itelediği bir sanrı bu. insan merkezci düşünenler hem insanı evrenin merkezinde bulma safsatasına inanır hem de böyle olmadığını keşfetse bile kendini yani insan olan kendisini her şeyden üstün görür. onun için bir şey insan değilse tamamdır, artık onun hiçbir hakkı yoktur. hisli olması, bilinç sahibi olması önemli değildir bile.
bu yüzden hayvanları rahatlıkla katledip, bunu ula orta konuşup sergileyebilirler. Hiçbir rahatsızlık duymadan hem de. yeter ki insan çıkarlarına bir zarar gelmesin, yeter ki insan daha iyi olabilsin. insan şeyleri yücelirken bir yanda yanıp yıkılan hayatların hiç mi hiçbir önemi yoktur!
özellikle orta doğu kökenli dinler tarafından insana adapte edilen en tehlikeli düşünce.
musevilik ve hristiyanlığın temellerini oluşturan bir felsefi düşünce olmasının devamında islamiyet içerisinde de kendisine fazlasıyla yer bulmuştur.
"insan, doğa ananın bağrını sonu gelmeyecek gibi kazabilir" diyerek kapitalizmin temellerini oluşturan batı felsefesi düşünürlerinin de temelinde bu boktan düşünce yer almaktadır.
-şahsi görüşüm olarak- var olan en tehlikeli ve zararlı felsefi düşüncelerden birisidir.
hatta ilk sırada bile yer alabilir.