bu başlık kişiye özel bir başlıktır
-
Kişisel başlığım olsa burası, öyle mutlu olurum ki.
Günlük hayatta yaşadığım kötü olayların ağırlığını/bütün nefretimi burada kusar, insanlarla ilişkilerimde daha anlayışlı olurum. (ya da tam tersi?) -
Kendi başlığıma bile yazmamışım hiç.
Üzerimde öyle bir ölü tabakası var ki Çırpındıkça battığım, daha da dibe çöktüğüm, Bir türlü kurtulamağım...
İçimden hiçbir şey yapmak gelmiyor, kelimenin tam anlamıyla hiçbir şey... Sevdiğim, yapmak istediğim hiçbir şey yok. Ne bir hobi, ne başka bir şey. Gitmek istediğim yerler vardı, ama onu da çok istemiyorum sanırım. Gerçekten İsteseydim çabalardım, değil mi? Ulaşana kadar gayret gösterirdim değil mi? Ama ben Çabalamak dahi istemiyorum, hiçbir şey yapmak istemiyorum. Beni mutlu eden hiçbir şey yok. Sadece nefes alıyorum o kadar.
İnsanın bir destekçisi olur değil mi? Ailesinden biri, Anne veya babası, onlar olmazsa kardeşi, hiç olmadı bir arkadaşı... Düştüğünde kalkması için yardım eden, hiç değilse "kalk!" diyebilen. Onlar düşünce seni de birlikte götürmezler değil mi? Seni de çekmezler kendi çukurlarına, değil mi?
Gerçi çoktan kaybedilmiş bir savaşın nasıl devam edildiği önemli değildir. Tüm kaleler elden gitmiş, neredeyse tüm askerler ölmüşse, ortada ağır bir yenilgi varsa, yapılacak bir şey kalmamış demektir. Çaba her zaman işe yaramaz. Bazen kaybetmeyi kabul etmek gerekir. Dikkatli düşününce pes etmek o kadar da kötü bir şey değil, değil mi? Nerede duracağını bilmek, hayata biraz daha gerçekci bakmak, yaşanacak hayal kırıklarını azaltır, değil mi? Çünkü gün gelir o kırıklar dayanılmaz kesikler açar ruhunuzda, asla kapatılması mümkün olmayan. Ve o kesiklerden akan, hayata dair pozitif ne düşünceniz varsa, yavaş yavaş ayrılır bedeninizden. Bir daha ulaşamazsınız onlara, ve pes edersiniz o zaman. Gerçeklerle yüzleşmek zor gelir. Kalbiniz durur. Acı içinde gözlerinizi kapatırsınız hayata. Keskin bir acı içinde...
Belki nefes almaya devam edersiniz ama, siz çoktan ölmüşsünüzdür. -
Hiçbir şeyden umudum yok artık. Ne geleceğe dair, ne de bugüne... insanların "siz gençsiniz, Umudunuz vardır, olsun, olmalı" demesi de baydı artık. Benim bu ülkede gelecek adına ne gibi bir umudum olabilir? iyi bir eğitim mi var? Üniversitelerde yapılan o kadar çok haksızlık var ki, hangi birini sayalım? Öğrenci kayırmak mı ararsın, sadece bir kaç öğrenciye ekstra puan eklemek mi ararsın, bilerek yaz okuluna bırakmak mı ararsın, kullanılan slaytlar olmasa iki cümleyi birleştiremeyecek insanların derse girmesi ve daha niceleri var. Hadi mezun oldun diyelim, eğitimden sonra iş imkanı mı var? iş imkanı için kendisini geliştirmeli insan, evet. Ben kendimi geliştireyim, ama torpili olan, arkası sağlam dayısı olan benim yerime geçsin. Harcadığım emekler, yıllar, paralar, her şey boşa gitsin. okurken girilen borç da cabası. Yada aynı anda hem okuyup hem çalışmak lazım tabii. Ama dur, umudum olmalı değil mi benim? Zorluk görmedi bizim nesil ya, ondan. Ülkenin batması ve buna karşı yapacağımız hiçbir şey olmaması bizim mi suçumuz? Biz mi getirdik Bu hale? Hayır. Ama genç nesile sallamak kolay tabii. Evet, aralarında kötü olanlar yok mu? Hayattan bir haber, tek düşüncesi sosyal medya olanlar da var tabii. Ama onlara bakıp herkesi kötülemek ne kadar doğru? Biz, bizden yaşlı olup Ota, çöpe, damacanaya, bebeğe, çocuğa, hayvanlara hallenen amcaları dayıları genelleyip "yaşlıların hepsi böyle" diyor muyuz? Bıktım artık. Bu ülkeden Gerçek anlamda hiçbir şey olmaz. Bir yerde okumuştum, "bu ülkede gençler 20 yaşında ölür, 70 yaşında gömülür. " gerçekten böyle. İçimde ne umuda ne de iyiliğe dair tek bir kırıntı bile kalmadı. Tek dileğim, gerçekten tek istediğim, bütün bunlara neden olanların, kendi açtıkları çukurda boğulmaları.
İyilik ve insanlık kazanacak diyorlar ya, çoktan öldü onlar. Güldünya ile öldü, Münevver ile öldü, özgecan ile öldü, ferdane ile öldü... ve hala insanlar, özellikle kadınlar kendilerine ikinci sınıf muamelesi yapıyorlar. Hala kadınlar "yahu sen açık giyinirsen, erkek her şeyi yapar" diyorlar. "Kadının en büyük düşmanı yine bir kadındır" diye boşuna dememişler. Feministlere laf atan mı ararsın, dalga geçip sözde aşağıladıklarını sanıp 'feminik işte yea' diyen mi ararsın, hepsi var. Genellemeler yüzünden insanlar farklı bakıyor bu harekete. Bir kaç kendini bilmez pozitif ayrımcılık isteyen kadın görüp, "ya hepsi böyle bunların" diyorlar. Pozitif ayrımcılık zaten saçma bir şey. Neden sırf kadın diye insanlar karşısındaki kişiye taviz vermek zorunda kalsın ki? Erkekler de feminist olmalı, bu onların da desteklemesi gereken bir şey. Bu harekette er kişisi kadına karşı ekstra sorumluluğa girmez, en basitinden yemek parasını ödemek zorunda kalmaz, eşyalarını taşımak zorunda kalmaz. Kadın hepsini kendisi yapar zaten, gerek kalmaz. İşte bunu anlatamıyorsun insanlara, anlamıyorlar veya anlamak istemiyorlar. söylenecek o kadar çok şey var ki... Ama işte gerçekten anlamıyorlar ve anlamayacaklar. Bu düzen böyle geldi böyle gidecek. -
Arkadaşla aramda geçen ufak bir konuşma.
W:dolar olmuş 6 lira, batmışız batacağımız kadar.
A:aç değiliz, açıkta değiliz, çok şükür.
W:o da yakındır. 6 lira diyorum 6. Daha geçen hafta 5.5 altındaydı.
A:6 mı, 6 değil ki.
(wtf açıp telefondan gösterir, 5.923...-bir kaç saat önceydi bu-)
A:e bak işte 6 değil.
W:peki.
Bu kişi temel bilimler son sınıf öğrencisi.
Temel bilim ne demek? Bilim insanı demek.
Bilim insanı ne demek? Araştırma demek.
Araştırma ne demek? sorgulama demek.
Kaç yaşına gelmişsin, üniversite öğrencisisin. Araştırıp sorman, "geleceğin" bilim insanı olman gerekirken, Sen bile sorgulamıyorsan, 'ya bu böyle olmaz, olmamalı' diyemiyorsan zaten olay bitmiştir. %50 ne yapsın? Daha da beter olsunlar. Yiyecek ekmek bulamayınca "duble yol"ları kemirsinler. İçimde bunlara karşı zerre kadar dahi olsa iyi duygu kalmadı. Acımıyorum bile artık. Tek umudum, tek dileğim hiç kimse yaşattığını yaşamadan ölmesin. Gençliğimizi yediniz ya. allah'ınızdan bulun. -
Bitti.
İçimde kalan son umut kırıntısı da uçtu gitti. Ne geçmiş ne geleceğe dair tek istek dahi kalmadı.
Buraya yazıyorsam umut ediyor muyumdur aslında? Yada sadece bir yerde yazılı kalsın mı istiyorumdur?
Nefes alamıyorsam, boğuluyorsam son çırpınış mıdır bu? Hayal etmekten bile kaçınıyorsam zaten bitmemiş midir?
Değiştim mi? Daha iyi biri mi oldum, veya daha kötü? Kime göre, neye göre? İnsan değişebilir mi? Değişirse devam edebilir mi? Takıntılarından, kuruntularından kurtulabilir mi? Ya istemiyorsa? Ya istemiyorsam?
Böyle daha mı kolay? İnsanlara Gerçek kimliğini göstermek zayıflık mı? Sahte gülümseme takınıp, iyiyim demek mi kolay yada kötüyüm deyip yardım istemek mi?
Yoksa sessiz çığlıklar atmak mı? Sessizce bağırıp ağladığın, haykırdığın, nefretini kustuğun, insanların yüzüne söylemeye çekindiğin her şeyi içine atmak mı daha kolay? -
1.
hoşça kal ayak izim
serseri sokaklarda
hoşça kal
kendine bir başka
gökyüzü büyüten
kardeşim
gece feneri
hoşçakal kal çaldığım
ıslık
söylediğim türkü
dolu dizgin karlarda.
hoşça kal
Annemin
yüzü
hep beyaz yaşmaklı
sırı dökülmüş bir yalnız
aynada.
hoşça kal
dolunayın
altında
ıhlamur ağaçlarına
kazıdığım
şey
hoşça kal uzaklarda yanan
anızların parıltısı hoşça kal.
2.
bir gün gelecek bu gün de
bir anı olacak nasılsa
Oturduğumuz bu masa
bu kum saati, bu rüzgar, bu eski
komodin
bu kırık
sandalye
bu kelepir yürek
bu aşk
nasılsa.
3.
hoşça kal ayak izim
serseri sokaklarda
hoşça kal
yarım kalmış
duvar yazıları
hoşça kal
bir gün gelecek
akacak yeraltı suları
hoşça kal
yakut, bezirgan, gön
hoşça kal eski zaman
aktarları
gidiyorum
bu şehri bu yağmuru
bu düşleri
bu aşkı bu kavgayı bu kederi
size bırakarak.
behçet aysan -
Boğuluyorum. Bir çift değil, onlarca el tarafından boğuluyorum.
Televizyonu açmaya korkuyorum. Yine hangi kadın öldü, yine hangi kötü haber var. adaleti kovalamak zorunda kalmaktan yoruldum. Sanki elimizden bir şey geliyor gibi...
İnternete girmeye korkuyorum. Yine hangi bakan ne abes laflar etmiş yine kim kime sataşmış... Hiç utanmak da yok yahu. Utanmıyorlar ya utanmıyorlar! Yalan söylemekten usanmıyorlar! Ama ben utanıyorum artık. Dayanamıyorum.
Markete gitmeye korkuyorum. Gördüğüm fiyatlar gün be gün artıyor. En temel ihtiyaçlar bile ateş pahası. Evine bir lokma ekmek götürmek için kağıt ve plastik toplayan çocuklar... ne çocukluklarını yaşayabiliyorlar ne de ileride hayatları daha iyi bir yere geliyor. Elimizden gelen hiçbir şey olmamasına kahroluyorum.
Sokağa çıkmaya korkuyorum. Karşıdan karşıya geçerken defalarca kontrol etmekten yoruldum. Yalnız olmanın verdiği gerginliği hissetmekten yoruldum.
Birileriyle konuşmaktan yoruldum. Anlamıyorlar. Anlamak istemiyorlar. Gözlerinin önündekileri anlatmaktan yoruldum. Artık susuyorum, ağız dolusu.
Ben bu ülkede yaşamaktan, pardon, ‘hayatta kalmak’tan yoruldum.
Bu ülke ne bana, ne de benim yaşıtlarıma hiçbir şey katmadı hep aldı, hala da almaya devam ediyor. Hayır hayır, almıyor çalıyor. Günlerimizi, aylarımızı, yıllarımızı, neşemizi, heyecanımızı, mutluluğumuzu, hatta ve hatta korkularımızı (evet evet, korkularımızı: başkasının duyduğunda kalbinin duracağı şeylere alıştırdı bizi normalleştirdi, korkularımızı bile çaldılar!) kısaca geleceğimizi çalıyor. Ve bizim elimizden bunu durdurmak için hiçbir şey gelmiyor. Gözümüzün önünden akıp gidiyor zaman, ve durdurmak için hiçbir şey yapamıyoruz, İçimize içimize sessiz çığlıklar Atmak dışında... -
Yazmışım önceden bu başlığa süslü sözler. Artık buna bile halim yok. Hem fiziksel, özellikle de ruhsal anlamda Yoruldum, bıktım, usandım. Artık sadece bitse de gitsek modundayım.
Bitse de gitsek... -
Yorgunum. Yorulmaktan yoruldum. Günlerim o kadar boş geçiyor ki... 24 saatin 14 saatini (Belki daha da fazla) uyuyarak geçiriyorum, sırf zaman çabuk geçsin diye. Kalan 10 saatin de 9unu yemek yiyerek. Verdiğim kiloları da aldım zaten geri. Kalan 1 saatte de ağlıyorum. Son zamanlarda planım böyle. Birkaç saatlik yapılan goygoylar bile artık etkilemiyor beni. Goygoy en sevdiğim şeylerin başında gelir oysa. Sohbetin başında biraz eğleniyorum, ortasına gelmeden kopuyorum, soyutlanıyorum bir şekilde, elimde değil.
Yorgunum. Yorulmaktan yoruldum. Ne hayal edecek gücüm, ne umudum ne de sevincim kaldı. İçimden hiçbir şey yapmak gelmiyor artık. İnsanlara içi boş gülücükler, tatlı sözler söylemekten yoruldum, bıktım, istemiyorum.
Hiçkimse umrumda değil. Hiçkimseyle konuşmak istemiyorum. Hiçkimseyle görüşmek istemiyorum. Hiçbir şey yapmak istemiyorum. Ben artık sadece hiç olmak istiyorum. -
Bu başlığıma yazdığım 9 girdiden 7sini çok kötü hissettiğimde, Pes ettiğimde, isyan ettiğimde, düştüğümde ve kalkacak gücü kendimde bulamadığımda yazmışım. Şu an girdiğim bu girdi 8.ci olmayacak.
İyi miyim? Hayır. Kötü müyüm? Hayır. Çok sevdiğim değer verdiğim birisi, modunu orta şeker olarak tabir ederdi genelde. Aynı öyleyim. Orta şeker. Ne bir eksik ne bir fazla.
Özlem doluyum biraz da. Sevdiklerim, sevemediklerim, sevdiremediklerim...
keşkelerim var biraz da. Keşke hislerimi kontrol edebilecek olgunlukta olabilsem, keşke çabuk sinirlenme huyumdan vazgeçsem, keşke insanlara tahammülüm eksilerde olmasa, keşke sabredecek gücü içimde bulabilsem...
hayır hayır. Bu başlığın bu girdisi bu sefer isyan içermemekte. Sadece birazcık güncel durum bilgisi. Biraz da Özlem... Özledim seni sözlük, sözlüğüm. Ve içindeki birbirinden değerli kişiler. Hepinizi (yalan söylemeyeyim durduk yere, çoğunuzu diyelim) seviyorum.
Kapanış.