animizm; yeryüzünde bulunan her şeyin -canlı veyahut cansız- bir ruhu olduğuna dayanan bir inanış biçimidir. en yaygın olarak bildiğimiz örnekleri; steplerde gördüğümüz, altay ırklarının dini olan tengri inancı ve kuzey amerika yerlilerinin inanışlarıdır.
latince "anima" (ruh) kelimesinden türemiş bir sözcüktür. ruhçuluk (ruha tapan manâsında) anlamına gelmektedir.
iyi ve kötü ruhların etrafında dönüp durduğu dünya üzerinde, insanlar devamlı olarak kötü ruhlardan kaçınmış ve iyi ruhları kendilerine davet etmişlerdir. bu düşünce ve saikler doğrultusunda kimi zaman totemler, tılsımlar, büyüler ve sair yöntemler kullanılmıştır. doğadaki her türlü olay ruhlarla insanlar arasında gerekleşen iletişimin tezahürü şeklinde, bu nedensellik içerisinde gerçekleşir. kimi zaman bir tanrı üzülüp ağladığı için yağmur yağar, kimi zaman ise bir ruh sinirlendiği için yıldırım olarak etrafa düşer.
ölüler de; yaşayanlara karşı hep kıskançtır ve onların dünyasına müdahale etmek için imkanları yoklarlar. bu sebeple; insanlar onları doyurmak, tatmin etmek amacıyla onlara kurbanlar sunar, onları onurlandırır ve de saygı duyarlar.
bu inanışa göre elbette doğadaki her bir olay da bir durumun neticesidir. bunu kanıtlar şekilde nakledilmiş olan birçok animist etkinliği mevcuttur. düğün esnasında bir köpeğin hapşırık krizine girmesi üzerine bunun bilgece bir izdivaç olmadığına hükmedilip nikahın iptal edildiğinden bahsedilmiştir. bir patikayı yanlamasına kesen hayvan izleri, yakınlarda kötü ruhların faaliyetleri olduğu şeklinde yorumlanıp, insanları yollarından çevirmiştir.
ölülerin ruhlarının düzgünce, saygı gösterilerek ve onları tatmin edecek şekilde defnedilmesi çok mühimdir. anadolu'da hâlâ bir cenaze haberi alındığında iş-güç bırakılıp cenazeye iştirak edilir, evrensel olarak siyah giyme ve yas tutma şeklinde ritüeller mevcuttur. ayrıca dul kadınların toplumdan dışlanmış statüye sahip olma sebebi yine eşinin gazabını üzerine çekmek istemeyen insanların almış oldukları bir önlemdir.
çocuklar yaşları ve savunmasız konumları sebebiyle ruhların hasedine/saldırılarına karşı açık yaratıklardır ve üzerilerine titrenir. nazarı bozacak şeyler çocukların üstüne asılır. erkek çocuklarına özel bir kastı bulunan bu ruhları yanıltmak için hastalanan erkek çocukları kız gibi giydirilir, küpe takılır. evlerden ruhları uzak tutmak için kapı karşısına konulan aynalar onları her zaman korkutup kaçırmışlardır.
her ne kadar korkulsa da insanların başı sıkıştığı her anda güveneceği, sırtlarını dayadıkları bir kuvvet olmuştur bu ruhlar. kimi zaman bir atanın rehberliği, kimi zaman ise toprağın bereketi şeklinde tecelli etmiştir bu yardımlar. ekmeği öpüp baş üstüne koymak, duran suyu bulandırmamak ve daha nice adetimiz de animist-şamanist türk geleneğinin bir devamıdır aslında...
kendisini temel alan inançlarda, kelimelerin ve isimlerin büyük önemi vardır.
örneğin türklerin bebekleri "çirkin seni" diye sevmeleri animist dönemlerinden kalma alışkanlıklarıdır. böylece kötü ruhlar "zaten çirkinmiş bu s*tri et" deyip bebeğe yaklaşmazlar.
bir de ainu kadınları yüzlerine sakal-bıyık dövmesi yaparlar. sebep yine aynıdır. kötü ruhlar ainu kadınlarını erkek zannedip ilişmezler.
ayrıca ruh=isim şeklinde bir inanç olduğundan animist kişiler güvenmedikleri kişilere gerçek isimlerini söylemezler ve animist inançlara sahip toplumlarda lakap kullanımı yaygındır.
bugün japonya'da hala insanlar isimlerini gizleme ihtiyacı hissederler. çok yakın arkadaşınız veya iş/sınıf arkadaşlarınız dışında tanıdığınız japonlar muhtemelen size takma isimlerini söyleyeceklerdir tanıştığınızda.
yeryüzündeki her varlığın bir ruhu olduğuna inanan, bu ruhlarla şamanlar aracılığıyla iletişim kurulduğuna inanan erken dönem din. islam öncesi türkler ve amerika yerlileri animist dinlere inanan kültürlerdi.
çocuklar (2-4 y) yaşayan ve yaşamayan nesneler arasında ayrım yapamazlar. mesela, oyuncak bebeğine mama yedirmeye çalışması buna örnek olarak verilebilir. işte bu animizmdir.