halk arasında ikiye (iç-dış) ayrılan, gerçek hayatta ise özellikle de doğal şantiye durumundaki türkiye standartlarında kendisine ağırlıklı olarak ofis veya sahada çalışma imkanı tanınan, bu nedenle de her iki konuda da yeterli uzmanlığa ulaşmanın biraz zor olduğu meslek dalı. mezun olduğunuz okuldan başlayarak şans faktörüyle birlikte, ilk çalışma alanınıza göre 5 basamaklı maaşlar kazanabileceğiniz proje müdürlüğü veya 6 basamaklı rakamalar kazanabileceğiniz projelere imza atabileceğiniz mimarlar olabilirsiniz. hoş, türkiye'de dizayn konusunda istediğiniz projelere imza atabileceğiniz serbestiyi ne kadar bulabilirsiniz uzun bir tartışma konusudur. neden siz de bir emre arolat, hakan kıran hatta behruz çinici olmayasınız yoksa, değil mi?
mimarlar için öğrencilik yıllarından başlayan kilit kelime "kritik". kritik almak bir mimarlık öğrencisinin en önemli eğitim aşaması olmakla birlikte, zaman içinde aldığı her kritikte fikirleri yerden yere vurulan mimarlık öğrencileri, fikirlerini savunmayı öğrenirken zamanla da hocalarına evrilir. bu nedenledirki mimarlık söz konusu olduğunda, mimar sıfatı taşıyanlar ego sahibi, hatta snoop görünür.
çalışma sahası ne olursa olsun, her meslek dalında olduğu gibi, ve bir çoğundan daha da fazla araştırma, okuma yani kendini geliştirme gerektirir. iyi bir mimar sadece kendi alanına değil, tüm konulara ilgi duymalı, bilgi sahibi olmalıdır. yani mimarlık, biraz da maymun iştahlılık gerektirir. kısacası, iyi mimar, donanımlı mimardır. az biraz tüm mimarlar aydın boysan olmalıdır yani.
bu meslek dalının en şanslıları, tasarımlarını uygulayabilecekleri özgürlük alanının kendilerine verilmesini sağlayabilecek derecede büyüyebilmiş, güven telkin edebilmiş ve kendini kanıtlayabilmiş olanlardır. bu nedele okula girildiği ilk andan itibaren sürekli kendini geliştirmeye çalışmak, gerçek anlamda mimar olabilmenin ilk şartıdır.
''içi var dışı yok yükseği var alçağı yok'' denilerek tabir edilebilir bilmecelere konu olabilir. sevemeden icra edemeyeceğiniz bir meslektir yapı bilgisi,temel matematik hesaplamaları,geometri, yüksek tasarım gücü, çok daha yüksek hayal gücüne ihtiyaç duyarsınız. okulundan mezun olmak ayrı bir dert olduktan sonrası ayrı bir dert olan da meslek dalıdır. fakat bunu yıllar sonra okuyabilecek olan kardeşlerimi de düşünerek söylemek isterim ki üniversite eğitim sürecü zorlu bir süreçtir fakat öyle hayat tecrübeleri katar ki sizi bu eğitim, öyle bir yoğurup şekillendirir ki sizi, dünyayı artık eskisi gibi göremezsiniz her gittiğiniz mekanda ya da şehirde; sokak açıklıkları bina tipolojilerine dikkat etmek görünenin arkasındakine erişebilmeyi amaçlamak hatta yeni hikayeler kurdurtmak size yeni yaşam biçimi olarak sunulur. artık yeni bir çift gözünüz vardır ve hayat boyu bu gözleri çıkartamayacak oluşunuz kaçınılmazınızdır. mesleği yapsanız da yapmasanız da durum böyle iken eğer ki mimarlık yapmaya başlıyorsanız da bu artık mesleğiniz değil karakteriniz oluyor. bugün 9-6 ya da 8-5 çalışanların şikayetlerinden endişe etmenize hiç gerek yok çünkü sizin artık yaşadığınız her dakika çalışma saatinize dönüşüyor. inanır mısınız uykunuz da bile tasarlayabiliyorsunuz.. keyifli meslektir vesselam.
+BONUS: uykusuz geceleri dert etmenize gerek yok bu dünya uyuyarak yaşanacak bi yer değil zaten.
şimdi kimse kusura bakmasın. lego oynar gibi kutuları yan yana alt alta dizip apartman tasarlıyorlar. bunu yaparken de içinde insan yaşayacak diye düşünmüyorlar. oturduğum evde pencere kollarına yetişemiyorum, mutfak dolaplarına yetişemiyorum. boyum yetmiyor*. helaya düzlemesine giremiyorum. lavabodan sıyrılabilmek için yan dönmem gerekiyor. çünkü kapı yanlış taraftan açılıyor. bunları yapan da istanbul'un büyük firmalarından birinin mimarı. bu detaylar kullanıcıyı yok sayarak yaptıkları işler. işin estetik kısmına hiç girmeyeceğim.
öğrencilerinin ve mezunlarının çok egolu olduğu meslek. en azından benim tanıştıklarım öyleydi. 2-3 kişiden çıkarım yapmadım elbette. bir hayli fazla gözlem sonucu bu kanıya vardım.
türkiye cumhuriyeti sınırları içerisinde, ünvanı alındığında asıl bağlamından kopan meslek erbabıdır. bu ünvana sahip kimselerden 2020 itibariyle gereğinden çok fazla bulunmakta olup bu kişilerin kaydadeğer bir çoğunluğu niteliksizdir ve teknikerden öte işler çıkarma kabiliyeti ne yazık ki yoktur.
bu kişiler piyasada fakülteden bambaşka bir dünyaya sürüklenir. bu dünyada mantık sınırları eğitimli/eğitimsiz ve kesinlikle köylü kurnazı müteahhit çoğunluğu veya bu müteahhitlere çoktan köle olmuş mimar ağabeylerinin ablalarının vizyonu ile sınırlı olmakla birlikte, bu dünyaya giren kişiyi de benzer yönde ister istemez değiştirir. bu sebeplerin ağırlığı öyle hissedilir boyuttadır ki fakültelerde henüz öğrenci iken 3+1 ev çizme hayali kuran, ezberi ve çalışkanlığı ile mutlaka fakülteyi bitirecek olan insanlar ortaya çıkarmıştır.
iyi fakültelerde (ki bu fakülteler ne yazık ki popüler üniversitelerde olmaktan artık genellikle uzak) boynuna zincir bağlanmış öğrenciler zorla çalıştırılır. iyi olduğu kadar acımasız ve taraflı olarak bir takım öğrencilerin dönem dönem intihar etmesine sebep olduklarına rastlamak doğaldır. bununla birlikte akademisyenler de gerek hükümete gerek cemaat tarzı yapılanmalara gerekse nüfuslu ailelere yaranmak için öğrencileri net bir çizgiyle ayırabilir ve bu büyük eşitsizlikler doğurur. bundan kaçınmanın bir yolu, gücünüz yoksa ne yazık ki ya boyun eğmek ya da hayatınızı sonlandırmakla sonuçlanabilir. örnekleri mevcuttur, bir takım sözlüklerden bile yazılar sildirilmiştir.
mimar olmak başlı başına bir arzudur ve hayat bu arzuyu taşıyanlar için artık kaçınılmaz olarak bir mimar olarak düşünmeyi zorunlu kılar. bu yalnızca yolda yürürken etrafta mimari ögeleri sürekli fark etmekle sınırlı değil bir yaşam biçimi haline gelir. eğer başarılı olunursa bu hayat zevk ve sefa içerisinde bu yaşam tarzı ile sürdürülebilir. ülkemizde genellikle tam tersi görülür; bu özelliklere haiz az denebilecek sayıdaki mimarların çoğu için malesef hayat bir zulüm olmaktadır.
1931, 1932, 1933 ve 1934 yıllarında yayınlanmış mimarlık dergisi, daha sonra arkitekt adını almasıyla 1981 yılına kadar yayın hayatına devam etmiştir, sanırım 1942 yılında dünya savaşı nedeniyle yayınlanmasına 1 sene ara verilmiştir.