sözlük anlamı olarak türkçe "kan pıhtısı" demektir. ancak edebiyat ve sinema endüstrisi ile ilgili kullanıldığında "kanlı, şiddet ve vahşet dolu" anlamına gelir.
Sözlükte hem isim anlamında hem fiil anlamında çeşitli anlamlara geliyormuş ama popüler isim anlamıyla "Vahşet" anlamına geliyor.
Gore sanırım artık kendime itiraf etmem gereken hayatımdaki en korktuğum şey.
Biraz filmi geriye sararsak, daha önce de bahsetmiştim ama, sanırsam gerçekten ilk defa insan bedeninin içini bir NBA oyuncusu bacağını kırıp, kırık kemiğin dışarı çıktığı o görüntüyü gördüğümde öğrenmiştim.
Sonra o dönem manyak gibi otopsi videolarından vahşet görüntülerine dek baktığımı hatırlıyorum, liseliydim.
Sinema açısındansa devlet yurdunda kaldığım ilk lise yılımda hafta sonları film kiralar, izlerdik ki en sevdiğim aktivite oydu yurtta.
Böyle bir gün o kadar casual bir biçimde martyrs filmini açıp izlemiştik ki kendimden şüphe etmiştim niye rahatsız oldum ve korktum bu filmden bu kadar diye ama şimdi öğreniyorum ki çoğu kişinin en rahatsız edici filmler listesine koyduğu filmlerden birisiymiş zaten.
Korku ve gerilimi, gizemi hep sevmiştim ama bu çocuksu ve olayların farkında olmayan bir sevgi imiş. O çocuksu sevgiyle seri katil dizileri, zombi filmleri, oyunları vs bayılırdım.
Beden parçalanma animasyonları, flash oyunlar vs çok şey var diyebileceğim ama lafı uzatmamak için son yıllarda artan şiddet olayları ve internete düşen görüntüleri göz önünde bulundurursak, bir de ateistim ve dünyaya materyalist bakıyorum, dolayısıyla sanırsam vahşetten daha ürkütücü ve korkunç bir şey yok bu hayatta.
Vahşet bizi gerçeğe götüren şey, hepimizin halının altına süpürdüğümüz, güya ormandan çıktığımızı ve medeni primatlar olduğumuzu ispat etme çabamıza karşılık olarak bam diye sürekli olarak etten ve kemikten varlıklar olduğumuzu bize hatırlatan gerçekler.
Lafta gerçekten birçok şey kolay ama sürekli insan uzuvları ile uğraşan kişilerin psikolojisinin normal olmadığını düşünüyorum, bu yüzden cerrahların çoğu psikopat imiş demek ki.
Çünkü gerçekten çoğu zaman unutuyoruz içimizden kablolar geçtiğini, litrelerce kan barındırdığımızı, bağırsağın içinde bok olduğunu, çiş taşıdığımızı vs vs.
Hepimiz yüzümüzün göründüğü gibi olduğunu ve o organların asla bozulmayacağı bir durum varmış gibi alışmışız. Aslında lafta biliyoruz ama farkında değiliz.
Zombilerin gerçekte olsaydı ne kadar rahatsız edici olabileceğini, bir gece rüyamda rahmetli dedemin bizim köye benzer bir yerde dirilip yürümesini, her tarafın çürümüş ceset kaynadığını gördüğümde farkettim.
Zombiler bundan beni çok korkutuyormuş. Bu zaten korku filmlerinde bir alt tür imiş onu da pandemide öğrendim esasen (bkz: body horror)
The thing filmine olan merakımı artıran prototype, scorn, indie muazzam yapım carrion vs hepsi buna dayalı, ya da anime parasyte.
Gerçek hayatta ise sanırsam sansürsüz bir biçimde Twitterda karşıma çıkan Bağcılar'daki annesinin kafasını kesip pencereden atan manyak bu korkuyu yine tetikledi. Sonrasında zaten agresif bıçak çekenler, tekelde adam vuranlar vs derken surda kızın kafasını fırlatan piç kurusuna dek bu devam etti.
Öldürülmek, yenmek, tecavüze uğramak, hatta öldürmek bile ne kadar iğrenç ve kötü onu hatırlayıp duruyorum. Artık yüksek Adalet duygumla öldürmek konusunda tek bir kriter gözümü karartıyor o da, bu dünyada yaşamayı hak etmeyen pislikler.
Dexter'a, Rorschach'e, Punisher'a, meta sözlük zamanında bana nick konusunda ilham veren Batman karakteri Azrael'a bundan hayranım.
Gerçek hayattaki brezilyalı o herif de çok ilginç zaten.
Lafın özü Sünni Müslüman bir backgroundım olduğu için ve de memeli hayvan olduğum için tabiki de karanlıktan ve ruhlu perili filmlerden korkuyorum ama gerçek korku her zaman vahşet olacak çünkü dünya materyalden ibaret.