Hâlâ vicdanı olan insanlara seslenmek istiyorum; baskılara boyun eğmek zorunda değilsiniz! Korkmayın! Kaybedecek bir şeyimiz kalmayacak zaten direnirsek! Nefret baskılarına boyun eğmeyin! Nefret, doğuştan gelen bir şey değildir. Hiçbir bebek nefretle doğmaz! Nefret, korkudan var olmuştur ve korkudan beslenir. Korkularınıza teslim olursanız, nefrete teslim olursunuz. Direnin arkadaşlar!
bünyede uzun süre barındırmamak gerekir. birinden nefret etmeye devam edersen kendine zarar. karşı taraf değil sen yıpranırsın. o insanın sana ne kadar kötülükler yaptığını düşünüp durmanın sana bi faydası yok zira.. bazen unutmak gerekir. ben birinden nefret etmişsem, zaman içerisinde nötürlerim duyguları. ne seviyosun, ne nefret ediyosun, nötr böyle, durgun deniz misali, çarşaf gibi bi deniz düşün, ohhhh içim ferahladı. o insan artık senin için olmuş ya da olmamış seni ilgilendirmiyo, bak ne kadar huzur buldun. o yüzden: let it go man
en güçlü duygulardandır. bu duygunun beslendiği kişinin halen fikir, davranış ve duygularının iyi ya da kötü bir şekilde önemseniyor olduğuna işaret eder. ancak bundan daha ağırı ise kişiye karşı nötr kalmaktır. nefret etmek yerine ilgili kişiye karşı hiçbir şey hissedilmemesi ve tepkisiz kalınması şahsi mental sağlık açısından oldukça önemlidir. nefret etmeyin dostlar, nötr kalın, delirmeyin.
Daha önce de bahsedildiği gibi gerçekten yoğun bir duygudur ve kimi zaman içinde sevgi barındırır. Buna en uygun müzikal eser ise: Alice in chains-love hate love.
Birinden her gördüğünüzde tiksinti duyuyorsaniz, onu affedemiyorsaniz, içinizden istemsiz küfür ediyorsanız o kişiden nefret ediyorsunuzdur. Nefret kümülatif bir duygudur. Hayal kırıklıkları, umutsuzluk, kişinin benliğine saldırı hissi bir sure sonra olusturuverir bunu. Kanser gibidir yıllarca sigara içersiniz ve bir anda o geri dönüşü olmayan yol kanser karşınıza çıkar. Gerçekten kolay değildir birinden nefret etmek. Çoğu kişi hayatında max. 2 veya 3 kişiye nefret duyar. Zaman yetmez veya yeterince taniyamazsiniz nefret etmek için.
Kimileri için hayata tutunma sebebi bile olabilir. İnsanı yorar, hem de çok yorar. Nefretinizden kurtulduğunuz zaman hissizleşir, hissizleştikten sonra rahatlar, algılarınız açılır. Bir an önce kurtulmak gereken şey.
çok ama çok yorucu bir duygu. bu yüzden eğer hayati bir konu değilse, büyük nefretleri uzun süre sürdürmek kolay değil galiba.
daha düşük seviyedeki nefretler ise uzun yıllar boyu canlı kalabiliyor. himym'da çukura atmak istediğimiz insanlar ile ilgili bir bölüm vardı. kuzuların sessizliği'ndekine benzer, dibi görünen derin bir çukura atıp ömür boyu orada canlı tutmak istediğimiz insanlar. sevdiğiniz kızın önünde sizi döven öğretmen, arkanızdan yollu dedikodusu yayan arkadaş, kendi kurduğunuz gruptan attıran basçı...
bu tip bir tık alt seviyedeki nefretler gareze dönüşmeye, seneler sonra öfkelendirmeye daha meyilli.
iğreti olma halidir. Duygu olarak sevgi kadar kapsamlı olsa da donanımsal olarak faz eşiği insanı kontrolsüz noktalara taşımaktadır.
Mesela;
(bkz: bugünün en beğenilmeyenleri) köşesini dolduran yazar
hayatı tüketen, tüm renklerini yok eden, hissedenin cehennemini elleriyle yaratmasına neden olan his. öfke, üzüntü, mutluluk vs gibi duygular aklı geçici olarak etkileyebilir ama nefret tüm benliği sarar ve kişiyi kalıcı olarak köleleştirir. esaret altında yaşamak istemiyorsak hayatımızdan bu kavramı çıkarmalıyız.
En sevdiğim duygulardan daha doğrusu öfke de denebilir. Aynı duygular mı bilmiyorum ama beni hayata bağlayan, badass hissetmemi sağlayan bir şey.
Herhangi birine bir saniyede duyabilirim, hissetmesi de kolay bir duygu. Her şeyden kıl kapabilirim çünkü ki zaten insanların çoğu da kıl. Zor olmuyor o yüzden.
Ama yıllara dayalı, uzun süreli nefretlerim var kimilerine, kimi insanlara, kimi olaylara, kimi gruplara, kimi görüşlere. Onlar bir başka işte. Onlardan nefret etmekten zevk duyamıyorum çünkü yok olmalarını istiyorum. Çünkü onlar nefretle büyüyor bunu biliyorum, istedikleri o zaten.
Onlara verilecek en iyi ceza siklememek. Hem varoluşları anlamsızlaşacak, önemsenmeyip unutulup gidecekler hem de zihnim rahatlayacak.
Ama fazlası da zarar bu duygunun çünkü nefret eylem ile birleşmeye birleşmeye pasif agresif olup neticede kendine zarar vermeye başlıyorsun. Önce sosyal hayatının sonra zihin yapının en son da bedeninin içine sıçıyorsun.
Yerinde güzel, her duygu gibi.
Bunu hissettirecek yegane şeylerden biri de müzik. Özellikle rock/metal formları buna çok uygun
korku karanlık tarafa giden yoldur. korku öfkeye yol açar. öfke nefrete yol açar. nefret ise acı çekmeye yol açar. içinde çok fazla korku hissediyorum.
Hep üvey olarak kabul edilen bir duygudur, tüm manevi öğretiler kendisinden kaçınmamızı öğütler, nefretin eline düşersek kaybolup gideceğimizi, ona yenik düşmeden ininden çıkamayacağımızı anlatır. Ancak kişi, doğal akışa aykırı şeylere kendini zorlarsa daha yıkıcı sonuçlarla da karşılaşabilir, genellikle bu atlanır. Siz eğer nefret etmeniz gereken birinden zamanında nefret etmek yerine sırf "positive vibes only" babında o kişiyi de tomurcuk tomurcuk sevgiyle karşılarsanız, içinizden gelen nefreti boğup öldüreceğim diye kendinizle savaşırsanız işte o zaman nefret bir de sizin kendinizle olan kavganızla da beslenir. Eğer hakikaten nefret edecek kadar zarar gördüyseniz zamanında nefret edin, sonradan nefret söner, nötrlenir ve yanınızda taşıyacağınız bir bagajınız kalmaz. Erteledikçe, görmezden geldikçe sizinle gelir. Aynısı affetmek için de geçerli, zamanından önce affetmeye uğraşırsanız içinizdeki gizli affedemeyiş sizi yer bitirir, oysa uğraşmazsanız zamanı gelince af yerini bulur. Her şey zamanında, doğallığında güzel yani, nefret bile, o da sağlıklı bir duygu ve o da geçici, mutluluk gibi, öfke gibi, neşe gibi, en uzun süreni bile erir gider, yeter ki zorlamayın.