...
Kararlı göründüğünü umarak sözde emin adımlarını sıklaştırdı. Asla kafasını eğmeden dimdik durdu ve tam karşısına baktı hep. Kafasını hiç çevirmedi başka tarafa.
Bu kadardı.
Sonunda buradaydı işte.
Tek başına, yapayalnız, öylece duruyor şimdi. Gözlerine yansımadığını umduğu bir korkusu var. Kocaman bir korku, kendinden saklayamadığı bir korku.
Bu sefer havaya bakıyor. Takımyıldızları arıyor gözleri. Ve buluyor. Hoş, istemese bile bulurdu o gözler o yıldızları.
Hepsine tek tek göz gezdiriyor.
Aklından geçenleri yazmak için fazla yorgun, o yüzden hepsini tek tek işliyor yıldızların arasına, dokuyor ilmek ilmek...
Tam tersi yöne dönüyor gövdesi, sırtında hissediyor şimdi esen rüzgarı. Üşüyor hafiften ve bir gülümseme beliriyor yüzünde. Hala burada olduğunu hatırlıyor rüzgarla.
Görebildiği tüm yıldızlara tek tek bakıyor, konuşuyor onlarla. Bağırıyor, çağırıyor ve yavaş yavaş sona geldiğini anlıyor.
Tam karşısına bakıyor gökyüzünde.
Sona sakladığı yıldızların hepsini gözüyle birleştiriyor.
"Bu gece burada bu vedayı hak eden tek kişi sizsiniz majesteleri. Kendinizi bana gösterdiğiniz, yanımda olduğunuz her an için size müteşekkirim. Bedenim hangi meçhule yol alır bilmem ancak içimdeki ruh, heves, tutku ve bütün benliğimin sizin etrafınızda; sizinle beraber Polaris'in etrafında olmasını umut ediyorum.
Size duyduğum saygıyı ifade edebilmemin başka yolu yok, kraliçem. Tüm nefretten, tüm yalnızlıktan, tüm anlamsızlıklardan, tüm kıskançlıklardan, tüm kinlerden, tüm önyargılardan, tüm sıkıntılardan sıyrılmanın da tek yolu buydu. Size sunabileceğim tek varlığım olan ruhumu, umarım ki kapınızdan çevirmezsiniz."
Sözlerini bitiriyor, gözlerini kapatıyor ve ayağının altındaki zeminin kaymasına izin veriyor. Rüzgarın ona yaşadığını son kez hissettirdiği anlarda, içindeki bütün duygular da havaya karışıyor.
Bittiğini anlıyor.
Gözünü Cassiopeia'dan çektiği an, yeryüzüyle arasındaki son bağı da kopartıyor.