bu adamın eksiği mamba mentality diye bahsedilen olay. yani işler kötüye giderken rüzgarı tersine çevirebilmek için gerekli mental güce sahip olmamak denebilir.
golden state warriors takımının ve curry'nin temel sorunu budur. takım güzel oynarken thompson sağdan sallar atar, curry soldan sallar atar. boş atarlar, el üzerinden atarlar... ancak takım geriye düştüğü zaman (bahsettiğim geriye düşüş bugünkü gibi bir şey) elleri titremeye başlar. o uçan kaçan adamlardan eser kalmamıştır.
işte tam da bu yüzden curry nba tarihinin en iyi şutörlerinden biriyken(belki de en iyisi); jordan, kobe veya lebron seviyesinde bir süperstar değildir.
2014-2015 normal sezonun mvp 'si. oyun kurucu mevkiğinde, golden state warriors takımında oynayan, dış saha isabetleriyle öne çıkan basketbolcu.
ayrıca bu abimiz nba tarihindeki en az ortalamalar ile mvp olma özelliğine sahiptir. her ne kadar kendinden önceki mvpler kadar ortalama tutturamamışsa da sonuna kadar hak etmiştir bu ünvanı. Hemde ilk kez oy birliği ile mvp seçilmiştir.
Nba’yı az çok takip eden herkes bu adamın karakterinden haberdardır. Adamın “ aman en çok öne ben çıkmalıyım, istatistik kasmalıyım “ gibi kasıntı durumları yok. Buna rağmen bu sezon öyle bir performans koyuyorki akıllara zarar. Henüz sezon başında olabilir ama 9 maçta %53’lük yüzde ile 59 üç sayı isabeti bulmak nedir yahu. Öncedende hayvan gibi atıyordu ama coştu iyice, sanki turnike bırakıyor adam.
Benim asıl merak ettiğim ise 16-17 sezonunda bütün takımın westbrook’a istatistik kazandırmaya çalıştığı gibi bu adama çalışsa ortaya nasıl bir manzara çıkacak.
Zaten itici adam da dişliğini yaban domuzu gibi ağzının kenarından çıkartıp çiğniyor ya, mahallede olsa soğuk havada suratına top atarım o raddede tiskindiriyor kendinden, iticiliğine iticilik katıyor.
basketbolu değiştirmiş 2 oyuncudan birisidir. diğeri için (bkz: shaquille o'neal). peki neden oyunu değiştirenlere bir michael jordan, kobe bryant yada lebron james yazmadım? burada değinmek istediğim şey ne kadar iyi olduğu değil, oyunda yarattığı etkisi.
shaq'tan başlayacak olursak, kendisi çok temel bir kuralın değişmesine neden oldu diyebiliriz. shaq 2002'ye gelindiğinde lakers'la üst üste üç şampiyonluk almıştı. bu üç şampiyonluk öyle büyük rekabetlerle falan gelmedi bu arada. resmen ezip geçmişlerdi. 2001 şampiyonluğunu aldıklarında playoffların tamamında 1 maç kaybetmişlerdi. o maçta meşhur, 76ers'la oynanan finalin ilk maçıydı. maç 2 kere uzadı ve iverson, tyronn lue'nun üzerinden attığı basketle maçı takımına kazandırdı. meşhur iverson-lue fotoğrafı da o basketin ardından olmuştu. tek bir maç kazandı rakipleri kısacası. o da o kadar zor olmuştu ki. shaq durdulamaz bir boyuttaydı. yine o seride, tarihin en iyi bir kaç savunmacısından biri olarak gösterilen dikembe mutombo'yu ezip geçmişti. öyle bir sekans vardı ki, shaq hafif aşağıdan yukarı bir omuz koymuştu mutombo'ya, ayakları 30-40 cm yerden kesilmişti. işte tarihin en iyi bir kaç savunmacısından birisi olarak gösterilen oyuncunun düştüğü durum buydu.
peki nba buna ne çözüm buldu dersiniz? alan savunması. bilmeyenler için söyleyelim nba'de eskiden alan savunması yasaktı. birebirde çözüm bulunamayan bu güce karşı alan savunmasını yasaklayan kuralı kaldırdılar. hatta durumu shaq'ın gözünden görecek olursak, kendisi "%70'imle oynadığımda yetiyor" diyordu. böyle manyakça bir güce karşı bu kuralın gelmesi çok normaldi. aba-nba birleşmesi sonrası çok seviye atlayan, oyunun oynanış şeklini değiştiren bu kurum. 1980'den sonra köklü bir değişikliğe gidiyordu. peki bunları okurken hala curry ile ne alakası var diye düşünüyor olabilirsiniz, birazdan oraya da geleceğiz.
2015 yılına kadar geçmişe oranla farklılıklar olsa da radikal adımlar henüz atılmamıştı. golden state warrior bir kaç sene önce yeni sahiplerine satılmış olan takım, nba'de örnek olacak bir yapılanmaya gitmişti. takımın eski tip yıldızı monta ellis yollanmış, genç yıldız curry üzerine takım yapılandırılmıştı. 2015 yılına kadar bu karar o kadar çok eleştirildi ki. başta eski nba oyuncusu olan çoğu yorumcu, başta curry olmak üzere bu kararı alanları yerden yere vurmuşlardı. savunması zayıf, temasta zorlanan, iyi bir driplingi ve orta mesafesi olmayan bir oyuncu olarak görüyorlardı. sonuç malum, bu hikayeyi tekrardan yazmaya gerek yok ancak ayrıntıları bizi gerçekten ilgilendiriyor. öncelikle oyun felsefelerinin hepsi curry ile ilgili. bugün guardlardan artık istenen de curry gibi olmaları çünkü savunmanın geometrisini değiştirdi. shaq'tan bahsetmiştik. birebir savunma prensibini bıraktırdı diye. peki ona karşı ne yapıyorlardı? bir kaç adam daha da içe gömülüyorlardı. curry'ye karşı ne yaptılar? bir kaç kişi üç sayı çizgisinin dışını savunmaya başladı!
şimdi basketbolda taktiğe uzak arkadaşlar için durumu biraz daha açalım. üç sayı savunmasının en makul yolu birebir savunmadır. peki neden? üçlük potadan uzak bir atış olduğu için hem zordur hem de daha fazla bireysel beceri ister. bu yüzden direk üçlük atış bile savunulmazdı eskiden. öncelikle pota altına yapılacak penetre, pas koridorları savunulurdu. bakın eskiden üçlük bile savunulmuyordu doğru düzgün. curry artık o kadar insanlık dışı üçlük atmaya başladı ki üç sayı çizgisinin 2-3 metre dışında üçlü sıkıştırma prensibi kullanıldı bu adama karşı. mesela ne michael jordan ne de kobe bryant böyle bir şeyle karşılaştılar. tek karşılaştıkları şey birebir savunma oldu. onların değerini azaltmak anlamında söylemiyorum. onlara karşı savunma prensibi değişmedi ama curry'ye karşı değişti çünkü saçmalık derecesinde üçlük atıyordu. hatta chicago bulls'un rekorunu kırdıkları 2015-2016 sezonunda true shooting* denen istatistiği bozup %104'le falan şut attığı maçlar olmuştu. son iki sezonda sakatlığına rağmen üçlük yüzdesi kariyer ortalaması %43 oldu. o iki sezon olmasa %45 falan olurdu. bu bahsettiğim üçlük yüzdesi bu arada. öve öve bitiremediğim allen iverson'un üçlük değil, toplam atış yüzdesi kariyer ortalaması %42! ikiliklerle beraber %42. dolayısıyla böyle bir şut tehdidine karşı, savunma prensibi değişti. curry'nin şut atmaması için üçlü sıkıştırma bir prensip olarak kullanıldı. başka hiç üçlü sıkıştırma gelen oyuncu yok mu derseniz, evet illa ki oldu ama bütün bir maç boyunca bir oyuncuya üçlü sıkıştırma prensip olarak başka kimseye uygulanmadı. 3 tane oyuncu potayı korumak yerine üç sayı çizgisinin dışına kaydı. bu ise çok doğal bir sonuç yarattı aslında, diğer oyunculara kullanabilecekleri boş bir alan. draymond green ve klay thompson gibi iki zeki oyuncu da bu boş alanda topu dolaştırmaktan hiç çekinmedi. yeri geldiğinde kendileri de attılar, yeri geldiğinde pas verdiler. o arka alanı öylesine işlediler ki, aslında golden state warriors basketbolunun üçlükten daha çok bu arka alanı işlemeleri, pas ve oyunun akıcılığı olduğunu bir çok insan göremedi. amerika'da kullanılan deyimle pace and space, yani tempo ve alan paylaşımı. aslında bu çok yeni bir kavram değil, hatta temel uygulanışı rebound aldıktan sonra rakip savunma yerleşmeden hücum etme prensibine dayanıyor. golden state ise bu alanı açmanın yeni bir yolunu bulmuştu: stephen curry! curry sadece salt şutör değildi elbette. aynı zamanda oyun zekası da çok yüksek bir oyuncu. kendisine yönelen bu savunmaya karşılık yüksek postta pozisyon alan draymond green'i hep gördü ve arka alanda savunmayı hep eksik yakalamalarını sağladı. golden state'te curry dahil topa sahip olmayan 4 oyuncun görevi ise her zaman bellidir, daima koşu yapmak. hele ki curry arka alanı boşaltmışsa bu koşular çok daha kolay oluyor. bu koşuları görüp, pasları da geciktirmediğinizde alın size 73 galibiyet 9 yenilgi gibi manyakça bir istatistik.
peki curry oyunun oynanışını bu denli değiştirdiği halde neden gelmiş geçmiş en iyi oyunculardan birisi değil? gelmiş geçmiş en iyi oyunculardan birisi olmasa da şu açıktır ki şu ana kadar gelmiş geçmiş en iyi şutör. böyle hipster abiler var, "sen hiç lerry bird izledin mi" diye ortada dolaşan. lerry bird çok çok büyük oyuncudur da üçlük ortalaması %37 olan adamdır. hidayet'in bile üçlük ortalaması %38 abicim. 150. sırada bu klasmanda. neyse hipsterlara da göndükten sonra yazıma devam edeyim. curry çok büyük şutör çünkü eşsiz bu şut stili vardı. vardı diyorum çünkü başta trae young gibi oyuncular onun gibi üçlük atmaya başladılar. şut stilinde asıl fark gücünü dirsekten alması aslında. bunun için şutu tam olarak kafasının üzerinden atmıyor. klasik atış tarzı topu başınızın üzerine çıkartıp bileğinizden güç alarak attığınız atıştır. curry bu atış yerine topu kafasının üstüne götürmeden, alnının hizasında yapıyor. bu ona iki avantaj sağlıyor: birincisi topu kafasının arkasına götürmekle uğraşmadığı için atışı daha kısa sürede gerçekleştiriyor. bir çok savunmacı buna reaksiyon verene kadar curry çoktan şutu atmış oluyor ve üçlüğü yedikleri gibi faul de yapıyorlar. bir diğer avantaj ise şut açısı. atışın yapıldığı nokta ne kadar kafanızın gerisindeyse, açıyı arttırmak zorlaşıyor. curry'nin atışı diğer şutörlere göre bir kaç derece daha fazla. diğer şutörler 44-45 derece gibi açılarda atarken, curry 47-48 derece gibi açılarda atıyordu yanlış hatırlamıyorsam. bu ise ona temelde iki avantaj sağlıyor: birincisi yere dikey hareketi daha çabuk yaptığı için bloktan kurtulması daha kolay oluyor. ikincisi ise yere daha dik atışların isabet oranı yükseliyor. çünkü potaya daha yatay hareketler, çemberde daha az açı bulurlar. tabi bunca avantajı yaratan şey sadece elleri değil, bir de ayaklar var. ayakların hareketi ise bize curry'yi tarihin en iyi şutörü yapan ama dünyanın en iyi oyuncusu yapamayan bilgiyi sağlıyor. curry atış yaparken vücudunun momentumunu kullanıyor. dirsekten güç alıyor olabilir ama hareketin asıl başlangıcı dizlerini kırdığı noktada oluyor. ayaklarını genelde sola paralel kurduktan sonra dizler paralel şekilde sola kırılıyor. istisna olarak orta mesafe atışlarda bazen ayakları karşıya bakacak şekilde kurup iki dizi içeri kırarak yaptığı atışlar oluyor. aslında bunlar bir şutör için mükemmelleştirilmiş mekanikler olsa da önemli bir dezavantaj getiriyor. curry'nin şut mekaniğinde vücudun yarattığı momentum önemli olduğu için topu aşağıdan yukarı çıkartma hareketi olsun, dizlerini kırma hareketi olsun, dirsekten güç alma hareketi olsun, onu diğer büyük oyunculardan ayıran şeyi şut esnasında ihtiyaç hissettiği alan. mesela kevin durant çok uzun boylu olması biraz uç bir örnek ama onu curry'den üstün kılan yönü, olduğu yerden atış yapabilmesi. curry muhteşem bir şutör, aslında çok unutulsa da çok iyi bir penetreci ama orta mesafede en üst seviye bir oyuncu değil. çünkü oyunun en sıkıştığı noktalar olan bu yerlerde kendisine şutu için yeterli alan yaratamıyor. gerekirse üçlük çizgisinin 4-5 metre gerisinden atıyor ama oyununda bu orta mesafeyi ekleyemiyor. böyle söyleyince sanki hiç orta mesafe atamıyormuş gibi oldu. tabi ki atıyor ama en üst seviye bir tehdit değil bu konuda.
şimdi şunu söyleyebiliriz, curry çok keskin bir bıçak ama kabzası da iyi olsaymış diyorsunuz. ama bıçak o kadar keskin ki insanlar ondan korunmak için özel zırh üretmişler. peki kabzası da iyi olabilir miydi? bence olamazdı. o şut stili ve o yetenek başka şekilde sivriltilemez maalesef. o sivriltmenin de bir bedeli var elbet. ödenmesi de gereken bir bedel tabi. peki bu curry'yi nasıl bir noktaya getirdi derseniz? benim cevabım her zaman net: basketbolun oynanışını değiştirdi daha ne olsun! bir sporun oynanışını değiştirmek her sporcuya nasip olacak bir başarı değildir. üstüne 3 tane de şampiyonlukla süsledi bunu daha ne olsun.
tabi baskıyı görünce kaçıyor tarzı eleştiriler var, pek girmek istemiyorum bu konulara ama yine de değinmeden edemeyeceğim. başta en çok eleştirildiği, ilk şampiyonluk kazandıkları final serisi var. o seride mvp iguodala olmuş, curry yerden yere vurulmuştu. yerden yere vurulduğu seride 26 sayı ortalamayla oynadı. baskıyla başa çıkamadığı seride 26 sayı ortalama yapmış. zaten dellavedova'nın tekme tokat girişmesi(buna iyi savunma dediler) de tuzu bibebiriydi. sonraki sene kaybettikleri final serisinde aslında seri 3-1'e gelmişti. 5. maçta harrison barnes sayesinde maçı kaybettiler. o gün orada maç kazanılsa başka şeyler konuşulacak doğal olarak. gerçekten en kötü playoff serisi de oydu curry'nin. inişli çıkışlı bir performans oldu. ondan sonra yanına durant eklenince herkes, curry'ye durant'in yancısı demeye başladı. halbuki yancı olan durant olmuştu. 1 defa şampiyon olan, galibiyet rekoru kıran, tekrar final oynayan takıma gelmişti. kaldı ki oyunda her şey onun çekim alanıyla oluyordu. onun yarattığı boşluk sayesinde tüm takım tarihe geçecek bir basketbol oynuyordu. onun bu oyunu tarihin en iyisi olmasını engelledi belki de ama takımını tarihin en iyisi yapmaya yetti sanırım.
edit1: ben bu yazıyı yazdıktan bir kaç saat sonra oynanan maçta rakip potaya 62 sayı bırakmıştır. saygılar!