iki yüz elli bin liraya aldığımız başka bir üründü. bunun içinden bir kağıda yapıştırmalı küçük yapışkan futbolcu resimleri çıkardı, periyodik bir cetvel gibi kağıda tombala yapar gibi o futbolcu resimlerini yapıştırırdınız genelde hep 2 tane falan kalırdı hiçbir zaman kağıdı tamamlayamaz doğal olarak tamamladıktan sonra verilen ödülleri kapamazdınız. hayat sizi kapitalizmle daha 7-8 yaşlarındayken tanıştırırdı. sizde 50 yıl çalışıp emekli ikramiyesiyle zar zor araba alan memurlar gibi elinizdeki kartlarla kalır, onlarla oyun oynardınız belki işi biraz ticarileştirip 1 milyon gibi bahislere girerek ilk küçük çaplı kumarınızı oynayabilirdiniz. sonuçta 1 milyona 4 deste daha kart alıp, o büyük ödülü kazanma şansınız var ya hani ondan dedim.
toto diye anımsıyorum adını. İçinden çıkan sakızla çene kaslarınızı güçlendirmemeniz elde değildi. Çocukken o küçücük avuçlarımıza sığmayan kartları daha sonra paket lastikle sarar saklardık. Stok genelde evde olurdu, sokağa çıkarken o günü kurtaracak kadar yanımıza alırdık.
Zamanın en büyük kumarhane kartları olabilir kendisi. Bütün çocuklar bir araya toplanır yazı tura yapılır, kartlar karıldıktan sonra kumar başlardı. Futbolcunun gücüne göre karşıdakini yenerdin ya da kökerdin.
Sahi kökmek diye bir terim vardı eskiden? gazoz kapağı, taso, toto, bilye gibi bir çok oyunda kullanılırdı. Köktüm, köküldüm diye sevinir ya da ağlardık.