günümüzde genellikle plastikten imal edilen, içine bir şeyler koyup taşımaya yarayan hışırtılı araç, torba. fransızca pochette kelimesinden dilimize geçmiştir. çoğunlukla bir defa kullanılıp atılır ve doğada yok olması yüzyıllar sürer, bu nedenle birçok ülkede kullanımı yasaklanmış veya kısıtlanmıştır. 1 ocak 2019 tarihinden itibaren ülkemizde de para ile (25 ile 50 kuruş) satılması gündemdedir.
-bunlardan yılda ortalama 500 milyar tane üretiliyor. doğaya karışma süreleri de 400 yıl. üç beş parça bir şey taşıyacağız diye maliyetin en küçüğünü zararın en büyüğünü almışız yaşamımızın merkezine koymuşuz. geri dönüşüm tesislerin sayısı da malum ortada. çevresel bilinç tabi eskiye göre biraz daha iyi denebilir. belediyelerin hemen hemen her yere naylon poşet atık kutuları yerleştirmesi olumlu bir şey.
-prezervatif'in halk arasında -büyük bir kısmı erkeklerden oluşuyor- bilinen diğer adı.
-ülkede askerlik diye bir gerçek var. son zamanlarda ne kadar saygın tartışılır tabii. kısa dönem askerlik yapan yedek subaylara verilen lakap. ortaya çıkışı da çok dramatik. bir rivayete göre bölük komutanı bölüğünü aniden eğitim alanına toplamaya karar vermiş. havada sağanak yağışlıymış her taraf tahmin edileceği üzere çamur içerisinde tabi. uzun dönem askerliğini yapan erler böyle gümbür gümbür gelmişler tabi eğitim alanına. bizim kısa dönemler de botlarımız kirlenmesin diye botlarına poşet geçirmişler. bölükte taşak konusu tabii. sonra poşet aşağı poşet yukarı.
ülkede artık herkesin sapıttığına gösterge olan şey.
iyi veya kötü bi yasa çıktı, dediler ki marketlerde manav reyonlarında kullanılan mikro poşetler hariç diğer poşetler para ile satılacak. kaç liraya 0,25 liraya. 0,25. hunharca alışveriş yapsan 8 koca poşet dolduracak şey alsan ki biz eve aylık alışveriş yaptığımızda en fazla 8 poşet dolduruyoruz. poşetlerin içine koyduğumuz malların bedeli min 500 lira oluyor, poşet parası ne kadar...8x0.25...2 lira. yani 500 liralık alışverişi taşımak için aldığımız poşet 2 lira.
heee bi kesim diyor ki yaw bunun 15 kuruşu devlete gidiyor, devlet niye bundan kazanç elde ediyor vs vs. arkadaşım sen işin özüne odaklan sana ne devletin alacağı 15 kuruştan. devlet dese ki tamam ulan ben 15 kuruş almıyorum ama poşet yine de 25 kuruş dese tamam mı rahatlayacakmısın.
kimse marketlerdeki pahalılığa tepki göstermez, biz neden aylık alışverişimize 500 lira ödüyoruz demez, 1 kalıp peynir olmuş 35 lira, 1 kilo tereyağı olmuş 45 lira kimse ona laf etmez, tepki göstermez, protesto etmez gider poşet paralı oldu diye yok ırt yok vırt.
sürdürülebilir bir yaşam için plastik denilen illetten kurtulmak şart, öyle veya böyle şart. çoğu şirket artık şirket içi kağıt ve plastik kullanımını azaltmak için marjinal kararlar alıyor. örneğin balmumcudaki koca koca 3 tane Enka binasında artık kağıt veya plastik bardak yok, yasak. çalışanlar evden kendilerine bardak, kupa, termos getiriyor ve gün içerisinde içtiği tüm sıvıları bunlarla içiyor. misafir için ise cam bardak kullanıyorlar.
bu hepimizin bu daha çevreci dediği karton bardaklar da aslında plastiklerden farksız. şöyle düşünün karton suda ıslandığında erimez mi? peki bu bardaklar nasıl kullanılıyor, çünkü bu bardakların iç yüzeyleri pe (poly etilen) malzeme ile kaplanıyor). daha çarpıcı birşey söyliyiyim. 25-30 yaşlarında ilk defa işe başlayan bir kişinin ilk gün kullandığı karton bardak, o kişi emekli olup ege sahillerinde sakin bir kasabaya yerleştiğinde hala doğada duruyor olacak.
artık iskandinav ülkelerine iş yapmak istiyorsanız sizden EPD (Environmental Product Declaration) belgesi istiyor. yani senin ürettiğin ürünün çevresel etkilerini görmek istiyor. ne kadar doğal kaynak tüketiyor, üretimden çıkan atıkların ne kadarı geri dönüşüyor, ne kadar emisyon salınımı var, malı gemi ile yollarsan ne kadar karbon ayak izi oluşuyor kara yoluyla yollarsan ne kadar oluyor bunları gösteren bir belge ile ancak iş yapabiliyorsunuz. muhtemelen iş yapacak herkesten istiyorlar bu belgeyi sonra çevresel etkisi en düşük firma ile çalışıyorlar.
neyse ki konu çok dağıldı, artık 25 kuruşun hesabını bırakmak lazım. herkes cebinde poşet mi taşıyacak, file mi edinecek, cebine mi dolduracak ne yapacak bilmiyorum ama bu plastik illetin bir şekilde azaltılmasına katkıda bulunmak lazım.
aylık 4 bin lira market alışverişi yapan haneye 25 kuruşluk bedeli tabii ki koymayan, son 2 aydır kredi kartına domalmaktan, cebinde kağıt para taşıyamamaktan dolayı iflahı cehenneme yollanmış insan için ise maliyeti, doğaya zararı, kullanım ömrü, "yasak eşya" olması hiç de bi' tarafında olmayan eşya. ayrıca, poşet denildiğinde, aklına buzdolabı poşeti gelen benim gibi insanlar için doğrusu budur: (bkz: plastik torba)
alışveriş yapmak için kendisine daha yakın diye sürekli marketi tercih eden, evinde kullandığı eşya ve gıda saklama malzemelerinin büyük çoğunluğu yoğun oranda plastik içermesine rağmen (saklama kapları, küçük poşetler, vakumlu giysi poşetleri gibi), bunu umursamayan; konu 25 kuruşluk poşete geldiğinde ise cengaver kesilip "tabii abi"ci bakış açısını ortalığa kusan vatandaşlara sahip bir ülke için son zamanlarda hep şunu diyorum: svihs. 15 liralık kullanıma sahip 95 liralık faturaları öderken bi' şey yok; eren erdem gibi insanlar yüzlerce gün hapis yatıp tahliye edildikten birkaç saat sonra haklarında yakalama kararı çıkarıldığında tık yok; dolar arttı diye diş macununa bile 4 kat zam yapan, dolar düşünce aynı 4 katlık farkı kapatmayan esnafı görünce ses yok; izmir gibi büyük bir şehrin yaklaşık 500 bin insanın yaşadığı bölgelerinde 2 gün boyunca su kesintisi olduğunda "aman rıza bey, ağzımızın tadı kaçmasın"cılık; üniversitenin kampüsüne pompalı tüfekle girebilen barzolara değil, kampüsün içinden geçip hemen arkasındaki ikea'ya alışverişe gidene "git, otobüs kullan" dendiğinde tek bir karşıt eleştiri yok; ülkenin asgari ücretle hayatını devam ettirip haysiyetini de ayaklar altına aldırmadan yaşamaya çalışan insanlarından olmak zaten hemen hemen mümkün değilken, "faturayı 2 gün geciktirmişsiniz" denilerek su sayacın sessizce sökülsün, bunu fark edip borç harç faturayı yatır, "ne zaman sayacı takmaya gelirler?" diye sorduğunda "akşam 6'dan sonra" cevabını al, sayacı takmaya da hırsız gibi gelip gitsinler, sayaç sökücülere de laf edeme, kursağında kalsın tonlarca laf. benim son birkaç aylık hayat sürecimin bu özetinde, plastik torbanın 25 kuruş olmasıymış, mahalle pazarı yerine marketlerin fahiş fiyat politikasına gık diyemeden (ve hatta marketleri överek) alışverişini buralardan yapan vatandaşmış, öğrencisi tarafından öldürülen gencecik öğretim görevlisiymiş; bazen hiç umurumda olmuyor.
gerçekten de, içindekilerle birlikte bu ülkenin tamamına svihs. her boka vicdan yapan, yere düşen teyzeyi, amcayı kaldırmak için olay yerine koşturan ülke insanlarının nesli çoktan tükendi (ve hepsi sadece ellerindeki telefonla bu kadar ilgileniyorlar). devir evde eleştirip sokakta onaylama devri. o yüzden, üçüncü ve son kez: svihs.
devletin derdi çevre olsa idi amerikadaki gibi kağıt torba zorunluluğu falan getirirdi. hani şu filmlerde görüp herkesin heveslendiği koca koca kağıt torbalar. market vs işletmeler bunları kullanır, maliyetini 5-10 kuruş neyse sattığı mallara eklerdi elektrik su gibi.
Alışverişlerde artık para ödediğimiz zımbırtı. Sözde çevreye verdiği zararın azaltılması için paralı oldu bu poşetler ama bana sanki mağazalar bu paralı poşet işini kazanç elde etme kapısına çevirdi gibi geliyor. Sözde 25 kuruş ödeyeceğiniz bu poşetleri bazı mağazalar boyuna göre fiyatlandırmış durumda. Küçük poşet 25kurış,orta boy 50 kuruş, büyük boy 1lira yazan mağaza var etrafta. E ulan ne alaka, 1 liraya plastik poşet mi olur? Büyük boy poşet doğada 4 katı uzun zamanda mı çözülüyor nedir yani, anlamadım?
Zamanında çok kıymetli bir büyüğümüz demişti ; “ seni çöpe atacağım poşete yazık.” o zamanlar anlamıyorduk ama değerlendi artık, anlamı şimdi anladık (hayret bir şey hem de ölmeden) sen 25 kuruş bile etmezsin be gülüm!
bir zamanlar 15-18 ay askerlik yapanların fakülte mezunu olduğu için 6 ay (kısa dönem olarak adlandırılır) yapıp gitmelerinden kaynaklı fakülte mezunlarına taktıkları isimdir. bu ismin kullanılmasında çeşitli rivayetler dolaşır dururdu. sanırım en ünlüsü şöyleydi; kısa dönem birinin botları çamura bulanıp da tekrar temizleyip boyamamak için botlarını poşet içerisinde giymesinden kaynaklı bisküvi çocuğu muamelesi yapılmış, kullandığı poşetlere atfen de tüm kısa dönemlere poşet denmeye başlanmış. tabi her birlikte hikaye değişebilir.