Geniş yapraklı, dikenli ılıman iklim seven, akdeniz ve asya kökenli bitki. ismi yunanca ake(sivri uç, diken) ve anthos(çiçek) kelimlerinin birleşiminden olusmuştur. Antik yunan'da ölümsüzlüğü ve uzun yaşamın simgesi olarak mezarlıklarda sıklıkla karşılaşılırken, hristiyanlıkta günah, ceza ve acı simgesi olarak kabul görmüştür.
Akantus'u antik yunan ve roma'nın pek çok sanatsal çalışmasında bulmak mümkün. (Sonraki zamanlarda da kullanılmaya devam edilmiştir; bizans, romanesk, gotik, rönesans mimarisi) Aktarılanlara göre Bitki ilk kez bir sütun başlığında mimar callimachus tarafından kullanılmış. Romalı tarihçi yazar ve mimar Vitruvius'un aktardığına göre evlenme çağındaki korintli bir genç kız hastalıktan hayatını kaybeder. Hanımının ölümüne üzülen hizmetli, kızın nesi varsa bir sepete doldurup mezarının yakınında akantus köklerinin üzerinde bir yere yerleşirir, sepetin etrafını da taşlarla örer. Tabi zamanla akantus yaprakları sepetin etrafını çevrelerler. Tesadüfen mezarın yakınından geçmekte olan callimachus, manzaranın zerafetinden etkilenip akantus'u tasarımlarında kullanmaya başlar.